Orta Doğu’nun Liberalizme Doğru Yolculuğu
Orta Doğu’nun Liberalizme Doğru Yolculuğu: Gençlik Odaklı Bir Dönüşüm...
Suriye’deki son gelişmeler, Orta Doğu’nun sosyo-politik dinamiklerinde önemli bir değişikliğe işaret ediyor. Esad sonrası dönemde, modernleşme ve kapsayıcılık yönünde gözle görülür adımlar atılıyor ve bu durum, bölge genelinde daha geniş bir liberalizasyon tartışmalarına yol açacak gibi görünüyor. Kısmen genç nesiller tarafından yön verilen bu değişimler, bölge tarihinin kritik bir anını temsil ediyor ve bu değişimlerin İran’da da yayılma ihtimali bulunuyor.
Ancak bu değişim sinyallerini analiz etmemiz için dikkat çekici iki körfez ülkenin liberal seküler adımlarını mercek altına almamız gerekecek. BAE ve Suudi Arabistan gibi ülkeler, bu dönüşüm sürecinde ilk sinyalleri göstermiş ve dikkat çekici adımlar atarak hem bölgeyi hem de küresel algıyı etkilemiştir. Bugünkü çalışmamız, bu dönüşümün altında yatan faktörleri inceleyerek BAE ve Suudi Arabistan’dan başlayıp Suriye ve İran gibi ülkelere yayılacak değişimleri analiz ederek Orta Doğu’nun geleceğine ışık tutmayı amaçlıyor.
Seküler Liberalizasyon Öncüsü BAE
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Jamal Al-Suwaidi’nin The Mirage kitabının etkileriyle şekillenen politikalar doğrultusunda, bölgedeki en kapsamlı reformlara imza atan ülkelerden biri olmuştur. The Mirage, siyasi İslam’ın etkilerini ve tehlikelerini eleştirerek, daha liberal ve seküler bir yönetime geçişin önemini vurgulamış, bu doğrultuda BAE’yi etkileyen önemli bir eser olmuştur. Al-Suwaidi’nin bu çalışması, yalnızca bir entelektüel analiz olarak kalmamış, aynı zamanda Papa’ya bizzat sunularak uluslararası arenada yankı uyandırmış, Papa da BAE’yi ziyaret ederek bu bölgedeki dinler arası diyalog projesini başlatmıştır. Bir yandan Filistin halkı tarihte hiç görülmemiş zulme maruz bırakılırken, diğer taraftan aynı Ortadoğu coğrafyası Abrahamik Aile Evi gibi girişimlerle farklı dinlerin bir arada barış içinde yaşayabileceği vurgusuna sarılmıştır. Bununla birlikte, bu proje kapsamında gençlerden olumlu dönütler alabilmek için sosyal yaşamda reformlar yapılarak kadınların iş gücüne katılımı ve sosyal hayattaki etkinliği artırılmış, eğlence ve kültürel yaşamda büyük bir canlanma sağlanmıştır. Bu tür adımlar, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal liberalizasyonun da önemli bir parçası olarak değerlendirilmiştir.
Vizyon 2030 ile Modernizasyon Çalışmalarıyla Suudi Arabistan
Suudi Arabistan, BAE’nin attığı bu adımları izleyerek, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın liderliğinde gerçekleştirdiği reformlarla, yalnızca ekonomik değil, sosyal dönüşümde de önemli bir aktör haline gelmiştir. Kadınların araba kullanma özgürlüğü kazanması, zorunlu kıyafet kurallarında esneklik ve eğlence sektöründeki yatırımlar, bu değişimin dikkat çeken unsurlarıdır. Bunun yanında, Suudi Arabistan’ın uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapması ve turizm sektörünü geliştirmeye yönelik adımları, bölgesel rekabeti de artırmıştır. Ilımlıİslam projesi, hem ülke içinde hem de uluslararası arenada geniş yankı uyandırmıştır.
Suriye: Yıkımdan Yeniden Yapılanmaya
Uzun yıllar süren savaşın ardından Suriye, genç nesillerin öncülüğünü yaptığı yeniden yapılanma çabalarına sahne oluyor. Son haftalarda, Hristiyan kutlamalarını tanıyan 25-26 Aralık günlerinin tatil ilan edilmesi ve Hayat Tahrir el-Şam lideri Ahmed el-Şaraa gibi figürlerin modern bir görünüm benimsemesi, ülke içindeki değişim sinyallerinin sadece başlangıcı olabilir. Ahmed el-Şaraa, kamu toplantılarında takım elbise ve kravat tercih ederek daha mutedil bir liderlik profili çizerken, dini çeşitliliği kucaklayan adımlar Suriye’nin yeniden yapılanma çabalarını hızlandırıyor.
Bu arada Suqaylabiyah’da bir Noel ağacının yakılması gibi olaylar, bu reformlara yönelik direnişi ve sürekli gerginlikleri gösterse de halkta ters tepki oluşturarak daha hızlı bir liberalizmin benimsenmesine de neden olması muhtemeldir, bunu ise zaman gösterecektir.
Uzun yıllar mülteci olarak yaşamış ve harap edilmiş ülkelerine dönen genç Suriyelilerin, birlikte varoluşun önemini kavrayarak, dini veya etnik ayrım gözetmeden kapsayıcı bir gelecek inşa etme çabaları önem arz etmektedir ve bu inşa çabaları elbette bölgenin demografik yapısı esas alınarak inanç özgürlüğü ve eşit haklar üzerine kurulmalıdır, ancak dış etkenli bir proje de olmamalıdır.
İran: Paralel Bir Uyanış
Bu kısımda bir parantez açıp İran’ı incelememiz önem arz etmektedir, zira İran da ilgi çekici bir paralellik sunuyor. İslam Devrimi’nin ülkeyi otoriter bir teokrasiye dönüştürmesinin üzerinden on yıllar geçmesine rağmen, genç nesiller arasındaki memnuniyetsizlik eşine az rastlanır seviyelere ulaşmış durumda. Kadınlar ve öğrenciler tarafından zorunlu kıyafet kuralları ve ekonomik yönetsizlik gibi konular etrafında yönetilen protestolar, mevcut durumu reddeden büyüyen bir trendi gözler önünü seriyor. Sosyal medya aracılığıyla küresel kültüre daha fazla bağlı olan bu genç nüfus, giderek artan şekilde liberal demokrasilerde yaşanan özgürlüklere ve yaşam tarzına özlem duyuyor. İran, genç nesillerin liderlik ettiği toplumsal hareketlerle, otoriter yönetimle hesaplaşmanın eşiğinde görünüyor. Bu durum, İran toplumunun alt kademelerinden başlayarak yukarıya doğru yayılan bir dönüşüm sürecini hızlandırabilir ve artık küresel dünyanın hedefi İran diyebiliriz.
İstihbarat Aktörleri ve Değişim Dinamikleri
Bir ülkenin tek başına şekillenmesi nadiren mümkün olur. Suriye ve İran gibi bölgelerde, iç dinamiklerin yanı sıra dış aktörlerin etkisi de büyüktür ve bu uluslararası güçler istihbarat birimleri ile birlikte bölgenin inşasında varlığını sürdüreceklerdir. Günümüzde Ortadoğu’da aşırı ideolojik liderlerin öngörülemez davranışlarıyla diplomasiyi ve stratejik yönetimi zorlaştırdıkları, daha mutedil bir yaklaşım gösteren liderlerin ise istikrar ve uzun vadeli iş birliği için daha cazip hale geldikleri görülüyor. Ancak bu süreç bazen ödünler verilmesini de gerektirebilir. Bu durumda şu soruyu sormalıyız: Şekillenen Orta Doğu, toplumun beklentilerine mi cevap verecek yoksa dış dinamikler ve sahadaki aktörlerin etkisiyle mi yolunu bulacak?
Bu durumda, Noel ağacının yakılması gibi aşırı davranışların savaşın etkilerini hâlâ hisseden toplumda tedirginlik yaratması ve sosyal ağlar aracılığıyla korkunun yayılması, gençlerin liberal istikrar talebini artırması olasıdır. İleriki süreçte, gençlerin hem sivil hareketlerde daha etkin rol oynaması hem de bölgesel değişimde önemli aktörler olarak öne çıkması bu ihtimaller arasında mümkün görünüyor.
Liberal Bir Orta Doğu’ya Doğru mu?
Orta Doğu’nun dönüşümünün yörüngesi belirsizliğini koruyor, ancak liberalizasyon tohumlarının da açıkça ekildiği görülüyor. Suriye’deki değişimler ve İran’daki artan huzursuzluklar, bölgede mutedil ve kapsayıcılığa yönelik bir dönüşümü gösteriyor. Gelenek ve modernite arasında kritik bir kavşakta duran Orta Doğu, yıllarca süren çatışma ve baskı sonucu hayal kırıklığına uğramış bölge halkı ve değişim talebiyle harekete geçen genç bir nesil ortaya çıkardı. Şimdi bu gençler, barış, özgürlük ve eşitlik gibi evrensel değerlere dayalı bir değişim hareketinin içerisinde kendine yer edinmeye çalışıyor. Ancak, bu umut dolu sürecin önünde büyük riskler halen varlığını sürdürmeye devam ediyor. Bölgenin stratejik önemi nedeniyle, uzun zamandır burada kök salmış dış aktörler, değişen isimler (PKK-PYD), yöntemler (dinler arası dialog) ve stratejilerle (Israil, ABD) varlıklarını sürdürmeye devam etmek için çabalamaya devam edecektir. Orta Doğu’nun geleceği, bu dinamikler karşısındane ölçüde dayanıklı olacağına bağlı olacak.
Yorum Yazın