Yesinler sizin basın özgürlüğünüzü!
Yine başladılar “basın özgürlüğü”, “gazeteciler tutuklanamaz”, “tek adam diktatörlüğü” palavralarına! Türkiye, ulusal güvenliğine yönelik tarihinin en büyük operasyonunu yaparken düşman saflarında konumlanan bir CHP’li vekilin çıkıp ülkenin başkomutanına, üstelik meclis çatısı altında ağır hakaretlerde bulunduğu bir zamanda ediliyor bu laflar!
Çünkü onlara göre “basın özgürlüğü” ancak vatana ihanetin söz konusu edildiği durumlarda bir anlam kazanıyor!
Bu ülkede, “Tayyip Efendi eninde sonunda asılacaktır. Halkı referanduma çağıracağız. Tayyip Bey'i iple mi asalım yoksa kazığa mı oturtalım?” diyen bir FETÖ’cü için ancak “basın özgür” olmalı değil mi?
“Ülkemiz, Hitler tarzı bir faşist diktatörlüğe doğru hızla yol alırken, bu gidişe dur diyen, karşı çıkan Zaman Grubu’dur” diyerek yayın yönetmeniyle birlikte özgür medya pozları veren CHP’liler için çıkarılmış olmalı basın özgürlüğü!
95 kişinin yaşamını yitirdiği bombalı saldırının hemen ardından “Katil Erdoğan” şeklinde manşet atan ve “inadına oyum HDP’ye diyen provokatör yazarlar için özgür medya susturulmamalı değil mi?
“Sonun Menderes gibi olacak, asılacaksın hain!” diyenler özgür medya kapsamına dahil edilmeli öyle mi? Özgür medyanın(!) ülkesini DAEŞ’e yardım eden bir terörist ülke olarak ilan edenler için bir anlamı var!
Devletin gizli bir operasyonunu çarşaf çarşaf yayınlayarak “Lahey yolu göründü” türünden haber ve tehditler savuranlar için özgür medyaya dokunulmamalı!
Özgür medya, PKK’yı, FETÖ’yü ve ülke düşmanlarını değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni terör örgütü olarak gördüğünüzde bir anlam kazanıyor!
Medyada “basın özgürlüğü” kisvesi altında bu ülkenin cumhurbaşkanına “seri katil” dedirtebiliyorlar bu ülkede!
Milletin oylarıyla seçilen bir cumhurbaşkanına ve ailesine hakaret etmenin, ülkeyi karalamanın, hedef göstermenin, Türkiye’nin karşısında olan ülkeleri yüceltmenin, yalan yanlış haberlerle terörü ve dolayısıyla iç savaşı harlandırmanın adını özgür medya, kendi ülkesini savunan yazarlara da diktatör yalakası diyorlar!
Yaptıkları illegal faaliyetlerin, yayınların, yazıların, haberlerin ve dahası terör örgütü PKK’yı, FETÖ’yü savunmanın, üstüne toz kondurmamanın, devletin gizli bilgilerini deşifre etmenin adını bir de utanmadan muhalif gazetecilik koyuyorlar ve gözlerimizin önünde “basına özgürlük” diyorlar!
Hatırlayınız, MİT TIR’larının görüntülerinin yayınlanması Can Dündar’a havale edildiğinde Dündar tereddüt dahi etmeden bu görüntüleri yayınladı ve bunun adını da utanmadan gazetecilik koydu.
Ve “Devletin bitiği an” şeklinde manşetler attı. Yetmedi ısrarla Erdoğan’ın yargılanmasını istedi. Bu hain, casus FETÖ’nün kasıtlı olarak Türkiye’yi terörist bir ülke ilan etmeye dönük gerçekleştirdiği korsan baskının görüntülerini gazetecilik kisvesi altında yayınlamaktan geri durmadı.
İlk tepki ABD Ankara Büyükelçiliği ve CHP’den gelmişti. Büyükelçi, “Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasından ve bir basın kurumunun daha baskılandığını düşündüren gelişmelerden oldukça endişeliyiz” dedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mark Toner ise, “ABD’nin, Türkiye’nin saygın gazetelerinden Cumhuriyet’in, deneyimli editörlerinin tutuklanmasından rahatsızlık duyduğunu” ifade etti.
Oysa aynı ABD, devletin sırlarını ifşa eden Julian Assange’i vatan haini, Joe Biden’ı ise terörist ilan etmişti. Hillary Clinton ise belgelerin ifşa edilmesini sadece ABD’nin dış politikasına değil aynı zamanda uluslararası topluma da bir saldırı olarak göstermişti.
Clinton; “Bu olay ulusal güvenliğimizi tehdit ediyor ve kişilerin hayatını tehlikeye sokuyor” dedi. Ve ABD Julian Assange’e hayatı zindan etti. Gizli bilgileri Wikileaks’e sızdırmaktan tutuklanan Bradley Mannig ise tutuklandığında Virginia’daki bir askeri üs cezaevinde hücrede tutularak aylarca işkenceye maruz bırakıldı.
14 Ağustos 2013 yılında da 35 yıl hapse mahkûm edildi. ABD, devlete ait bilgilerin medyaya sızdırılmasını önlemeye dönük casusluk yasasını da çıkarttı.
Hal böyleyken içeriden de dönemin Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu “MİT TIR’ları görüntüsü bana gelseydi ve yayın yönetmeni olsaydım düşünmeden yayınlardım” diyebildi.
Fehmi Koru ise “Devletin sırrını korumak devletin kendi görevidir. Bunu sonuna kadar saklar. Gazeteci onu bulursa yayınlar” diyerek bir casusu destekledi.
Pensilvanya’daki casus, FETÖ’yü eleştiren medya mensuplarına binlerce dava açtı. Bu durumda nedense basın özgürlüğü diyenler sus pus oluyor.
Bakınız Türkiye’de toplamda 4.5 milyon satan gazetelerin 3 milyonu muhaliflerin tekelinde ve bu gazeteler hemen her gün Erdoğan’a rahatlıkla hakaret edebiliyor.
En vahimi de toplumsal barışı hedef alan büyük terör olaylarında ve sınır dışı operasyonlarımızda kolaylıkla düşman safına geçip iç savaş kışkırtıcılığı yapabiliyorlar. Bunlara asla müsaade edilmemelidir.
Kimse basın özgürlüğü adı altında ihanet içerisinde bulunamaz. Basın özgürlüğü denilen şey, vatan hainlerini koruma kanunu mu? İlla Türkiye’yi terör devleti olarak gördüğünüzde mi bir anlam kazanıyor?
Yorum Yazın