Yedi Kız Kardeşler Tedirgin!
Senatör Lindsay Graham; ABD ve Kürtlerin, Suriye’deki petrol sahalarının modernizasyonu için birlikte girişimde bulunabileceklerini ifade ediyor. Yani bu iş burada bitmez demeye getiriyor!
Amerika ve İngiltere’nin Orta Doğu’nun petrol bölgeleriyle ilgili paylaşım planları yeni değil.
Birinci Dünya Savaşı’na girilirken Amerika tarafından İngiltere’ye verilen kredilerin arkasındaki beklenti; Osmanlı’dan koparılacak petrol bölgeleri ile ilgili paylaşım planları idi.
İngiltere ise o vakitler Orta Doğu’yu tek başına sömürmek niyetindeydi. Neyse sonra kendi aralarında 1927 yılında “Yedi Kız Kardeşler” olarak nam salmış ortak petrol kartelini kurarak meseleyi hallettiler.
Neydi bu şirketler; Esso,Mobil,Gulf, Texaco, Chevron, Shell ve BP.
İngiliz ajan Sidney Rilley, İran’a gidip Rıza Han’dan petrol çıkarma haklarını 20 bin dolara alırken ve o tarihten itibaren petrol gelirlerinin sadece %16’sı Şah’a verilirken Türkiye, canı pahasına kurtardığı ülkesini masada vermeye çalışıyordu!
Dünya petrol sahaları tek tek parsellenirken de Şeref Aykut şöyle diyordu; “Kemalizm bir dindir ki onun en büyük ve ana sıfatlarından birisi de devrimci olmasıdır. …Kemalizmin kararı kesindir: Mutlaka Türk ulusunu bütün soysallıkların düzeyinden üstün yapacaktır.” Meselemiz buydu yani!
Amerika ve İngiltere Orta Doğu’da etkili varlık kuramayan hiçbir devletin dünya egemenliği üzerinde hak iddia edemeyeceğini biliyordu. Sömürü düzenini bu anlayış üzerine inşa ettiler.
Öyle ki 1930’lu yıllarda İngilizler tarafından kurulan Arabistan 1984 yılına gelindiğinde dünyada silaha en çok para harcayan bir ülke durumuna geldi. Sadece o yıl Amerikan silahlarına tam 22,7 milyar dolar para harcadı.
Soğuk Savaş yıllarında Amerikalılar “sürekli savaş” fikrini ortaya attılar. Bunlardan Rockefeller ailesi New York’un en büyük iki bankası Chase Bank ve National City Bank of New York yanında dünyanın en büyük petrol şirketlerini, askeri sanayiyi, kimyasal sanayiyi CFR üyesi Dulles kardeşler yolu ile CIA ve Dışişleri kontrol ediyordu.
Rockefeller 1956 yılında şöyle bir teklifte bulundu; “ ABD’nin çıkarlarına uygun düşmeyen herhangi bir durumu düzeltmek için dünyanın neresinde olursa olsun derhal müdahale edilecek özel yeteneklere sahip özel askeri birlikler kurulmalıdır. Bu özel askeri birlikler gayet hareketli olmalı ve çeşitli yerlerdeki harpleri başarıyla sona erdirecek yetenekte olmalı gerekiyor.”
Uzun yıllar CIA’da çalışan Mc Ghee’ye göre bu özel askeri yapıların bir önemli vazifesi de demokrasilerin yıkılmasına vesile olmalarıdır.
Geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Afrika ülkeleri üzerinden verdiği örneklerde olduğu gibi o bölgedeki isyan hareketlerinin arka planında kuşkusuz bu ajan faaliyetleri oldu.
2002 yılında hayata geçirilmek istenen BOP’un içeriğinde ve kapsamında önemli değişikliklere gidildi. Yeni Ota Doğu tanımlaması ile bölgede harita değişikliklerine yol açacak Arap Baharı’nın sinyalleri verildi.
Yeni Orta Doğu tanımı ilk defa -Ahmet Davutoğlu’nu da keşfeden- Condolezza Rice tarafından Haziran 2006 yılında Tel Aviv’de kullanıldı. Bu şu demekti; Orta Doğu’nun geleceğini; Anglo-Amerikan-İsrail askeri ve siyasi yol haritası belirleyecekti.
Rice ısrarla; “Ne yaparsak yapalım bu Yeni Orta Doğu için olacak ve bundan asla eskiye dönüş olmayacak” demekteydi.
İslam’ın ılımlı hale getirilmesi projesi de tam olarak bu kapsamda gündeme alınmıştır. Amerika bu plan doğrultusunda daha 1952 yılında 2.800 çalışanı ile 47 ülkede istasyon kurmuştu.
1957 yılında takıma Harward Üniversitesi’nden bir profesör dâhil oldu. 1973 yılından beri ABD silah satışlarının %65’nin Orta Doğu’ya gitmesinde önemli rol oynayan Kissinger’den başkası değildi bu.
Savaşların arkasında petrol kartellerinin olduğunu söylememize bilmem gerek var mı? BP-Amarco, Texaco-Chevron, Exxon, Mobil, Royal/Dutch ve Shell’in dahli olmadığına kim iddia edebilir.
Bugün El Kaide’yi kurduklarını itiraf ediyorlar. PKK/YPP, DEAŞ, FETÖ gibi terör örgütlerini kurdukları gibi.
2014 yılında Obama tarafından Kongreden 500 milyon dolar fon alınarak Ürdün’ün Safawi şehrindeki eğitim üssünde DEAŞ militanları ABD ve İngiliz özel kuvvetlerince eğitilmişlerdi.
DAEŞ’in liderinin uzun yıllar Amerika’nın elinde hapis kalması ve CIA tarafından eğitildiğini de tüm dünya bilmektedir.
11 Eylül 2001 yılından beri El Kaide ile mücadele kapsamında yapılan katliamları saymakla bitiremiyoruz. Bugüne kadar 4 Amerikan Başkanı Irak’ı bombaladı. Ve Trump savaş istemiyor diye neredeyse öldürecekler.
Türkiye’nin tam da böyle bir dönemde yüzyıllık plana “hayır” demesi ve harekât kararı alarak bölgenin barışı için güçlü adımlar atması çok önemlidir. Trump’ı da sıkıştıran; silah kartelleri ve yedi kız kardeşlerdir. Daha mücadelenin başındayız, onu diyorum.
Kaynak; Sait Yılmaz ve İsmail Alagöz’ün kaleme aldığı “CIA ve Orta Doğu”
Yorum Yazın