Vicdan İnsanı İnsan Yapar
Allah her insanı vicdanı ile birlikte yaratır. İnsana güzel davranışı ve güzel düşünceyi söyleyen, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilmesini, yönünü bulabilmesini sağlayan içindeki sestir vicdan. Başka bir yol göstericisi olmasa bile, hayatı boyunca vicdanının insana sürekli doğruları fısıldaması, Allah’ın çok büyük nimeti, şükür vesilesi.
Şuur sahibi olduğu andan itibaren vicdanının söylediklerinden sorumludur her insan. Çevresindeki olayları idrak edebiliyorsa, nefsi ile vicdanını ayırt edebilecek kabiliyeti ve vicdanına uyabilecek iradeyi kazanmış demektir.
Birçok insan bu gerçeklerden haberdar olmasına rağmen nefsânî ve bencil tutkularının ardında, Allah’ın dosdoğru yolundan yüz çevirir, tâlî yollara sapar. Kimi zaman vicdanen rahatsızlık hissettiğinde ise çeşitli mazeretler ileri sürerek bu duygusunu bastırmaya çalışır. Buna bir mantık kılıfı da bulur. Bu mantık, vicdanen onaylamıyor da olsa çoğunluğun yaşam tarzına ayak uydurma zorunluluğudur.
Yani, dünyada Allah’ın emirleri dışında da insanların uyması gereken bazı kurallar vardır ve insan da sosyal bir birey olduğuna göre bu kurallara uymak zorundadır. Tek endişe konusu, "Toplumda benim hakkımda ne derler, ne düşünürler, şöyle düşünmesinler, böyle konuşmasınlar" gibi düşüncelerdir. Ve toplumun her bireyi bu kurallarla yaşamak zorundadır.
Kendileri gibi aciz birer kul olan insanlara adeta tâbî olan, o insanların görüşlerini kesin doğru olarak kabul eden kişiler, akıllarını ve vicdanlarını kullanmadıkları için, zamanla işitemez ve göremez hâle gelirler.
Körelmiş bir vicdan, insana sağlıksız işler yaptırır. Zekâyı az ya da çok, her insana vermiştir Allah. Akıl ise vicdanını kullanarak doğruyu yanlıştan ayırabilen iyilere Allah’ın ödülüdür.
İnsanda vicdanın yükselmesi çok önemlidir. İnananlar, her zaman doğruyu işaret eden vicdanlarının sesini dinleyen insanlardır. Dini yalnızca kendi vicdanlarında yaşamazlar; iyiliği emredip kötülükten sakındırma ve “yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar” fikir mücadelesi yapma çabası içindedirler.
Güzel ahlâklı olmak, vicdanına uymaktır. Allah'a aşkla bağlı, yüksek vicdanlı insanların güzel ahlâkı anlatmaları, coşkulu olmaları, diğer insanları da olumlu etkiler, şevk verir, gayreti artırır. Vicdan sahibi, kararlı, samimi örnek insanların sayılarının artması gereklidir.
İnsan, samimiyeti kazandığında vicdanının kapısı sonuna dek açılır. Samimi olmalı insan; vicdanını kullanırken, içinde baskı olmamalı. Aleyhine de olsa, çıkarlarına da dokunsa mutlaka vicdanından yana olmalı. Nefis kötü davranışları kolay ve güzel gösterse de yanıltmasına ve kötülüğe sürüklemesine izin vermemeli. İnsan vicdanının götürdüğü yere gitmeli.
Çünkü insan gaflete dalsa vicdanı dalmaz. Nefsine kapılacak olsa vicdanı kapılmaz. Samimiyetsizliğe meyledecek olsa vicdanı meyletmez. Şeytana aldanacak olsa, vicdanı aldanmaz.
İnsanı iyi yapan, onu bencil arzu ve tutkularından kurtaran, sadece vicdanıdır. Kötülüğü ise vicdanî zafiyet içinde olduğu için yapar. Vicdanının verdiği doğru bilgiyi dinlemediğinde insanın ruhu ve bedeni çatışmaya girer. Beden acz içinde, zavallı bir şeydir; gücü yetmez. İnsan adeta ayakta ölür. Bu yüzden bedeni ihanete uğramış, çökmüş insanlar görüyoruz, perişan olmuş insanlar...
Vicdanı kullanmamak insanı hapseder, sürekli diri tutmalı. Nefsine kapılıp vicdana baskı yapmamalı, vicdanı kasmamalı, boğmamalı. En şiddetli fırtınada bile kasılmaz, boğulmaz, yıkılmaz o zaman insan. Vicdanını ne kadar dinlerse o kadar güçlüdür.
Hayat boyu verdiğimiz kararlarla imtihan oluruz. Çıkarlarımızla çatıştığında bile vicdan kullanarak sadakat, dürüstlük ve samimiyet için çaba gösterirsek, imtihanlarımızı da güzel yaşarız. Güzel ahlâkın değeri imtihan ortamında daha iyi anlaşılır. Bakın çevrenize; zorda bile kalsa vicdanı ile hareket eden insanlarla, dünyevî menfaat peşinde koşanların mücadelesidir yaşanan.
“Vicdanlı ve dürüst olmak ‘hesaplı’ olmaktan iyidir. ‘Hesap’ insanı makam sahibi yapar da, vicdan daha önemli bir işe yarar; insanı insan yapar…” (Nietzsche)
Yorum Yazın