Türkistan'da Yetmiş Yıldır Bitmeyen Çin Zulmü
Asıl adı Osman İslâmoğlu idi. Batur, arkadaşlarının verdiği bir unvandır. Batur; kahraman ve cesur anlamındadır.
1,85 boyunda, iri gövdeli bir insandı. Kısa ve kalın boynu, siyah saçları, yarı kapalı denecek ölçüde kısık gözleri vardı. Kaşlarının arası kırışıktı. Çok az konuşurdu.
1899 yılında Altay vilâyetindeki Köktogay bölgesinin Öndirkara mevkiinde doğdu. Altay Kazaklarından Orta halli bir çiftçi olan İslâm Beyin oğludur. Annesinin adı Ayça’dır. Göçebe Kazak hayatını yaşayarak büyüdü. Dedesi din adamı idi. Küçük yaşta biniciliği ve avcılığı öğrendi. 12 yaşında Kazak Türklerinin büyüklerinden Böke Batur’un himayesine girdi.
Böke Batur, Çinlilerle mücadelede yenilince Türkiye’ye gitmek istemişse de Tibet’ten geçerken yakalanıp başı kesilerek öldürüldü.
Osman Beğ, 40 yaşına kadar doğduğu bölgede tarımla uğraşarak geçimini sağladı.
1940 yılında Çin ve Rus askerleri yöre halkını boyun eğdirmek için camilere baskınlar düzenleyip, Kur’an-ı Kerim’i yakarlar. Olayı protesto eden halkı da “isyancı” diye tutuklarlar. Avcılıkla geçinen insanların sadece tüfeklerini değil oklarını, bıçaklarını bile ellerinden alırlar.
Osman Beğ silahını vermeyerek dağda yaşamaya başlar. Yanına ilk gidenler arkadaşı Süleyman ve büyük oğlu Şerdiman olur.
Çin ve Rus idareciler dağda avcılıkla geçinen grubun peşine düşerler. Bu küçük grubun büyümesinden korkarlar. Nitekim korktukları başlarına gelir. Osman Batur’un etrafı gittikçe kalabalıklaşır.
Zelebay Telci, Nurgocay Batur, Kâseyin Batır, Canım Han Hacı, Süleyman Batır, Musa Mergen Aktepe, Sulibay, Ökürbay, Nogaybay, Ahid Hacı, Halil Teyci, Karakul Zalin gibi efsane isimlerin başını çektiği bağımsızlık hareketi oluşur. Mücadele, 1941 yılı Ekim’inden 1943 yılı Temmuz’una kadar gerilla savaşı şeklinde devam eder.
İkinci Dünya Savaşı’nda Rusların başı Almanlarla, Çinlilerin de Japonlarla derttedir. Bu nedenle Osman Batur ve arkadaşlarına fazla ilişemezler. 22 Temmuz 1943’te Altaylar, Çinlilerden tamamen temizlenir.
Altay Türkleri artık bağımsızdır. Bulgun’da yapılan bir törende Osman Batur, Altay Geçici Halk Cumhuriyeti Başkanlığına seçilir.
1944 – 1945 yıllarında, Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki Doğu Türkistan Kazak Türkleri’nin yaşadığı bölgeleri de Çin istilâsından kurtarır. 1945 yılının Ekim ayından 1947 yılının Şubat’ına kadar üç vilâyetten oluşan Doğu Türkistan hükûmeti’nin askerî ve mülkî âmiri olarak Vâli sıfatıyla görev yapar. O’nu, Şubat 1947’den Eylül 1949’a kadar Doğu Türkistan Cumhuriyeti koalisyon hükûmetinin aslî üyesi olarak görüyoruz.
Ancak II. Dünya Savaşı bitince Komünist Çin ordusu bütün gücüyle Altaylara saldırır.
1949 yılında Osman Batur daracık bir dağ bölgesinde sıkıştırılır. Başlangıçta 30 bin savaşçısı olan kuvveti 1950’de 3-4 bine inmişti. Son sığındığı yer Gez Kurt bölgesiydi.
1951 Şubat’ında komünistlerin yaptığı baskında kızı Azpay esir edilir. Osman Batur, 200 kişilik kızıl ordu birliğini bir geçitte tek başına pusuya düşürür. Çok sayıda komünist öldürür. Ancak Kamambal Dağı’nda yakalanır.
Tung-Huang şehrine götürülür. El ve ayaklarına zincir vurularak hapse atılır. Ağır bir işkenceden geçirilir. Bir atın üzerine bindirilip “Türkistan’ı, Çinlilerden kurtaracağım diyen adamın hâline bakın” diyerek sokak sokak dolaştırılır.
19 Nisan 1951 tarihinde “Devrim düşmanlığı suçundan idamına” karar verilir.
Urumçi’ye getirirler. 29 Nisan 1951 tarihinde idamdan önce klasik Çin yöntemleriyle işkenceden geçirirler. Etleri lime lime edilir. Kolları kesilir. Kan kaybından ölmek üzereyken kurşunlayarak şehid ederler.
Komünist Çinliler bununla da yetinmezler, Osman Batur’un ikinci hanımı Mamey, üç oğlu ve beş kızı da esir alınır. 18 yaşındaki kızı Kabiyra ile 14 yaşındaki oğlu Baybolla, anneleri Mamey’in gözleri önünde doğranarak şehid edilir. 11 yaşındaki oğlu Kariy ve 9 yaşındaki kızı Sapiyan, 20 metre derinliğindeki kuyuya diri diri atılır. Evlâtlarına yapılan bu zulme, işkenceye ve katliama dayanamayan Mamey Hatun, aklını kaybetti ve olay yerinin yakınındaki nehrin azgın sularına kendini atar.
Osman Batur’un; Şerdiman, Nimetullah ve Nebî isimli oğulları, babalarının şehit edilmesinden sonra da bağımsızlık savaşına devam ettiler. Esaret altında yaşayamayan Türkün bu özgürlük savaşı yetmiş yıldır hala sürmektedir.
Çin, tarihi geçmişinde bu bölgede hiçbir zaman iktidar olmamıştır. Türkistan'ın Batı isimli cografi bir parçası olmamasına karşın; tıpkı Azerbaycan'ın 2.Dünya Savaşı sonunda Kuzey ve Güney Azerbaycan olarak ikiye bölünüp güneyinin İran'a ilhak edilmesi gibi Türkistan'da uyduruk bir Doğu Türkistan ismi ile Çin tarafından ilhak edilerek işgal edilmiştir.
Tüm dünya Müslümanları Türkistan'ı Çin'in hukuki bir devlet eyaleti sanmaktadır oysa Türkistan yetmiş yıldır resmen Çin'in işgali altındadır.
Çin, Türkistan'ın Müslüman halkına acımasızca zulüm etmektedir.Türkistan'ın işgali konusu müslüman ülkelerin halklarına anlatılmalı ve bir kamuoyu oluşturularak bu ülkelerin hükümetleri uluslararası platformlarda siyasal baskı oluşturarak işgal altındaki Türkistan yeniden özgürlüğüne kavuşturulmalıdır.
Yorum Yazın