Tesadüf Olsaydı Biz Olmazdık
Kâinattaki her şey tesadüfen oluşamayacak kadar anlamlıdır ve her varlığın arkasında bir düzen ve ilahi bir irade vardır. Ancak bir Darwinist’e göre mesela milyonlarca harfi caddeye serpsek, bu harflerin hepsi bir gazete sayfasındaki gibi anlamlı yazılar oluşturabilir(!)
Darwinizm dünya milletleriyle alay eden, onları adeta çocuk kandırır gibi kandırdığını zanneden bir ideolojidir. Tesadüfün ilahi bir akıl gibi sunulduğu bu düşüncede, tesadüf dünyadaki bütün insanların aklından daha çok akla sahip muazzam bir deha olarak gösterilir.
Mesela insanın tek bir DNA molekülünde bir milyon ansiklopedi sayfasını dolduracak bilgi bulunur. Bu bilgilerin tamamı çok önemli bir sıralamaya sahiptir. Bunun kör bir tesadüf eseri olduğunu söylemek mümkün müdür? Ancak Darwinist anlayışa göre bu olağanüstü olay tesadüflerle gerçekleşebilir. DNA'daki bilgilerin kodlanışındaki ihtişamın tesadüfler sonucunda şuursuz atomların karar almasıyla kendiliğinden oluştuğunu iddia etmek büyük bir yalandır. Bilim adamı Caryl P. Haskins, DNA şifresinin tesadüfen oluşmasının imkânsızlığını ve bu gerçeğin yaratılış için güçlü bir delil olduğunu şöyle ifade ediyor:
“Biyokimyasal genetik düzeyinde evrime ait en kapsamlı sorular hala cevaplandırılmamıştır. Genetik şifre ilk kez nasıl ortaya çıkmıştı ve nasıl evrimleşmişti? Bugün yaşayan tüm organizmalarda hem DNA'nın replikasyonu hem de DNA şifresinin etkili bir şekilde çevirimi süreçleri, son derece kesin enzimlere gereksinim duymaktadır. Aynı zamanda bu enzimlerin moleküler yapılarının DNA'nın kendisi tarafından kesin bir şekilde belirtilmiş olması, dikkate değer evrimci bir gizemi ortaya çıkarmaktadır... Şifre ve şifreyi çevirme yolları evrim sürecinde kendiliğinden mi ortaya çıkmıştı? Böyle bir rastlantının gerçekleşmiş olabileceğine inanmak neredeyse akıl almazdır. Bu bulmaca Darwin'den önceki dönemde olduğu gibi Darwin'den sonra da evrimden kuşku duyanlar tarafından özel yaratılış için en güçlü kanıt türü olarak yorumlanmıştır.” (1)
Materyalistler kainatın kaos, karmaşa ve tesadüflerin ürünü olduğunu iddia ederler. Ancak meydana gelişinden, içindeki sistemlerin ve varlıkların arasındaki kusursuz denge ve ahenge kadar araştırılan her konu, kâinatta kesinlikle tesadüflere yer olmadığını ortaya koyar.
İngiliz fizikçi ve matematikçi Sir James Jeans evrendeki kusursuz düzeni şu şekilde ifade ediyor:
"Evren hakkında yapılan bilimsel bir araştırmanın sonucu tek bir cümleyle özetlenebilir: Evren, matematik bilgisi sonsuz bir varlık tarafından dizayn edilmiş olarak görülüyor." (2)
Amerikalı astronom George Greenstein da The Symbiotic Universe (Simbiyotik Evren) isimli kitabında gök cisimleri arasında belli uzaklıkların olmasının önemini şöyle açıklıyor:
“Eğer yıldızlar birbirlerine biraz daha yakın olsalar, astrofizik çok da farklı olmazdı. Yıldızlarda, nebulalarda ve diğer gök cisimlerinde süregiden temel fiziksel işlemlerde hiçbir değişim gerçekleşmezdi. Uzak bir noktadan bakıldığında, galaksimizin görünüşü de şimdikiyle aynı olurdu. Tek fark, gece çimler üzerine uzanıp da izlediğim gökyüzünde çok daha fazla sayıda yıldız bulunması olurdu. Ama pardon, evet; bir fark daha olurdu: Bu manzarayı seyredecek olan "ben" olmazdım... Uzaydaki bu devasa boşluk, bizim varlığımızın bir ön şartıdır. (3)
Fransız Akademisinin bir üyesi olan ünlü Prof. Jean Guitton ise şunları söylüyor:
"Doğanın temel değişmezleri ve yaşamın ortaya çıkmasına neden olan ilk koşullar, şaşırtıcı bir kesinlikle ayarlanmıştır. Evrenin ne denli akıl almaz bir incelikle ayarlanmış gibi göründüğü hakkında bir fikir vermek için Yer'den Mars gezegeni üzerinde bir çukura topunu göndermeyi başarabilen bir golf oyuncusunun becerisini düşünmek yeter!" (4)
Dünyada var olan ortamın hayati açıdan uygunluğunun tesadüflerle asla açıklanamayacak kadar hayranlık uyandırıcı özelliklerini kimya profesörü Lawrence Henderson şöyle dile getiriyor:
“Çevre, temel özellikleriyle (yani canlıları oluşturan çeşitli kimyasallar ve fiziko-kimyasal işlemler ile hidrosferin fiziksel ve kimyasal özellikleri yönünden) hayat için olabilecek en uygun çevredir.” (5)
Dünyadaki su miktarı da canlıların yaşamasına en uygun şekilde yaratılmıştır. İngiliz doğa bilimci John Ray bunu şu sözlerle ifade ediyor:
"Eğer Dünya üzerinde şimdi olduğunun yarısı kadar deniz olsaydı, o zaman su buharı miktarı da şimdikinin yarısı kadar olacaktı, dolayısıyla biz de kuru toprakları beslemek için şu an sahip olduğumuz nehirlerimizin ancak yarısına sahip olacaktık, çünkü su buharının miktarı, üzerinden yükseldiği yüzeyin genişliğiyle bağlantılıdır. Dolayısıyla Yaratıcı, bunu öyle bir şekilde düzenlemiştir ki, denizler, karalar için gereken su buharını temin etmeye yetecek bir genişliğe sahiptir." (6)
Kendilerini tesadüf çıkmazının içine sokarak, çevrelerindeki yaratılış kanıtlarını görmezden gelenlerin, kendilerini ve yaşadıkları evreni yaratan yüce Allah'ın apaçık olan varlığını kabul etmemek için ne tür bir mantık bozukluğu içinde oldukları çok açıktır.
Tesadüf, matematiksel bir terim ve bir şeyin tesadüfen gerçekleşip gerçekleşemeyeceği olasılık hesapları ile anlaşılır. Peki acaba bize hayat imkânı veren bir kâinatın tesadüfen meydana gelmiş olması, bütün fiziksel değişkenler bir arada düşünüldüğünde, kaçta kaç ihtimaldir dersiniz?..
Tüm fiziksel değişkenleri hesaba katarak, bunların kaç farklı biçimde dizilebileceğini dikkate alan ve içinde canlıların yaşayabileceği bir ortamın oluşmasının Big Bang'in diğer muhtemel sonuçları içinde kaçta kaç ihtimale sahip olduğunu tespit eden matematikçi Roger Penrose’a kulak verelim; 1010123 de bir ihtimal! Bu rakam, 1 sayısının yanına 123 tane sıfır gelmesiyle oluşuyor. Ve bunun matematikte bir tanımı, adı yok.
Yine Penrose’un ifadesiyle, "Bu sayı, yani 1010123 de bir ihtimal, Yaratıcının amacının ne kadar keskin ve belirgin olduğunu bize gösterir. Bu gerçekten olağanüstü bir sayıdır."
Önyargısız, hiçbir ideolojinin etkisi altında kalmadan, sadece aklını ve mantığını kullanan her insan, bilim ve uygarlıktan uzak toplumların hurafelerini andıran, zaman ve tesadüf ilahlarının tüm kâinatı oluşturduğunu savunan evrim teorisinin, inanılması imkânsız bir iddia olduğunu kolaylıkla anlar. Evet, Yaratıcının keskin ve belirgin bir amacı vardır. O'nun sonsuz gücünü kavrayamayan, anlayışları kapanan ve gerçekleri görmeyen, acizliklerini unutup Rabbine karşı büyüklenenler kayba uğrayacaklardır.
Yorum Yazın