Sultan Vahideddin İngiliz Gemisine Değil de İDO Feribotuna mı Binecekti?
Bazı tarihi vakıalar vardır ki onların tartışılması hatta kavgası hiç bitmez...
Eğer ülkenizde resmi tarihi tıpkı tüm Dünya da olduğu gibi mütegallibeler yazmışsa ve üzerinden 100 sene geçse de halen üstündeki sis perdesinin tam anlamı ile kaldırılmasına müsaade edilmemişse bu tartışma ve kavgaların temadisi muhakkaktır.
Bunlardan en meşhurlarından sadece bir kaçı şunlardır...
'' - 12 Adaları Lozan da 1923 de mi verdik yoksa 1912 de Uşi’de mi?
- Kıbrıs’ı İngilizlere 1878 de Abdülhamit Han mı verdi yoksa yine 24 Temmuz 1923 te Lozan da İsmet Bey mi verdi? '' ...gibi...
Hâlbuki ne tartışmaya ne kavgaya gerek vardı on yıllardır?
Hiç yorulmadan ve fazlaca araştırmaya ya da allame i cihan olmaya da gerek yoktu... İnönü Vakfının yani Lozan Muahedesini imzalayan Türk Murahhas Heyetinin Başkanı ve devrin Hariciye Nazırı İsmet Paşa’nın varisleri tarafından kurulan bu müessesenin ana Web sayfasında bulunan Lozan Antlaşması Maddelerinden 15. ve 20. maddelerini okuma yazma bilen herkes bakıp okuyabilirdi...
Ama biz okumayı sevmediğimiz ve ezberlerimizi çok sevdiğimiz için hakikati öğrenmek işimize gelmez…
Lakin ben inanıyorum ki bu makalemi okuyanlar hemen internete girip adres çubuğuna Lozan Maddeleri diye yazacaklar ve gerek İnönü Vakfının web sayfasında İsmet Paşa’nın varisleri tarafından hazırlanan belgeli ispatlı bu Lozan maddelerinin 15 ve 20’nci maddelerini okuyup hakikate ulaşacaklardır...
Şimdi asıl mevzumuza gelelim...
İşte bu mevzulardan biri de son Osmanlı Padişahı ve 102. İslam Halifesi Vahideddin Han ın bir İngiliz gemisine binerek payitahtı terk etmesidir...
İngilizlerin işgali altında olan İstanbul da düşman olarak kabul edilmesi gereken İngilizlerin gemisine binerek gittiğine göre o halde Vahideddin Han’ın Hain olması gerekmektedir...
Bir Padişah’ın kendi mülkü olan vatanını ( tüm monarşilerde olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğunda da mülkün sahibi Allah Teâlâ adına Sultandır... Büyük Britanya da Kraliçe’nin İspanya’da Hollanda, Belçika ve İsveç’ te taht sahibi kral veya kraliçelerin sahibi olduğu gibi ) neye ve kime ihanet edecekti de bunun hesabını vermeden kaçtı ? sorusunu da sormadan biz daha sade ve basit bunun cevabını arayalım...
Vahideddin Han’ ın İngiliz gemisi ile İstanbul u terk etmesini ihanet olarak görürseniz bu mantıkla Mustafa Kemal Paşa nın İstanbul Boğazı komiseri İngiliz Yüzbaşı John Godolphe Benett ve General Harrington un vizeleri ile Bandırma Vapuruyla Samsun a doğru yola çıkmasını ne ile izah edeceksiniz ?
Şayet siz sadece surete yani zahire bakarak hüküm veriyorsanız her tarihi vakayı bu şekilde izah etmeniz gerekir...
İstanbul dan veya Boğazlardan 13 Kasım 1918 den 6 Ekim 1923 e hatta Montrö ye kadar (1936 ya kadar ) bırakın padişah veya generalin çıkmasını ya da vazifeli olarak gemiye binip Karadeniz de başka bir şehre gönderilmesini Balık olsanız bile çıkamazdınız İngilizlerin izni olmadan...
Sultan Vahdettin Han İngiliz Gemisine binmeyip neye binecekti o tarihte?
İDO Feribotu mu vardı o tarihte?
İzmit te 1.Ordu komutanı Sakallı Nureddin Paşa Dâhiliye Nazırı Ali Kemali ( şu an İngiltere Başbakanı Boris Johnson ın dedesi olur ) linç etti sokak ortasında ve '' aynı şekilde İstanbul'a gelip Sultan Vahideddin Han ı da öldüreceğim '' demişti.
O esnada İstanbul u İngilizlerden teslim almaya gelen Refet Paşa (Bele) Padişaha
'' İstanbul’dan gidin sultanım... Ortalık sakinleşsin tekrar gelirsiniz tahtınıza '' dedi...
Refet Bele kimdir? Ankara’dan Meclis in ve Reis Mustafa Kemal Paşa’nın gönderdiği resmi yetkilidir...
Hem Padişah Vahideddin Han a '' Kaç yoksa seni öldürürüz '' denilecek hem de niye İngiliz Gemisine bindin diyeceksiniz?
Bu hiç insafla bağdaşmıyor sayın bir kısım tarihçiler? Hiç bir şey kabul etmesek Nutuk elimizde. Bizzat Mustafa Kemal Paşa kendisinin vazifeli olarak (9. Kıt'a müfettişi) gönderildiğini "Bu vâsi salahiyetin beni İstanbul’dan nefy-ü teb'id maksadı ile Anadolu'ya gönderenler..." cümlesi ile itiraf eder. Devlet görevi ile gitmiştir Gazi Samsun’a... Gönderen de Padişah, Sadrazam ve Harbiye Nazırı...
Yani 6. Mehmed Vahideddin Han, Damad Ferid Paşa ve Şakir Paşa...
Vazifesinin adı da 9.Kıt'a müfettişliğidir... Ama vizeyi veren ise Boğazların iki yakasını da tutan İstanbul e 13 KASIM 1918 den itibaren işgali altında bulunduran Britanya Silahlı Kuvvetleri ve resmi askeri yetkilileridir...
Nutuk un 1950 yılında basılan nüshasının 9. sayfasında şu cümleler vardır... Mustafa Kemal Paşa Nutuk ta der ki; ''Bu vâsi salâhiyetin, beni İstanbul’dan nefy -ü teb’îd maksadıyla Anadolu’ya gönderenler tarafından, bana nasıl tevdî edildiği mûcib-i istiğrâbınız olabilir! Derhal ifade etmeliyim ki bana bu salâhiyeti onlar bilerek ve anlayarak vermediler. Herçi-bâd-âbâd benim İstanbul’dan uzaklaşmamı arzu edenlerin icat ettikleri sebep “Samsun ve havalisindeki asayişsizliği mahallinde görüp tedbir almak için Samsun’a kadar gitmek” idi. Ben, bu vazifenin ifası, bir makam ve salâhiyet sahibi olmaya mütevakkıf olduğunu ileri sürdüm. Bunda hiçbir beis görmediler. ''
Nutuk un başka Nüshalarında da 7.sayfadadır.
Mustafa Kemal Paşa İngiliz vizesi ile Samsun a gidiyor da ölümle tehdit edilen Vahideddin Han kimin gemisi ile İstanbul da hicret edecekti?
30 Ekim de Mondros un imzalanmasından sonra Enver Cemal ve Talat Paşalar gibi bir Alman Denizaltısı (Torpido) vardı da ona binmedi mi Padişah Vahideddin?
Böyle tarih okunmaz ve anlatılmaz...
Vahideddin Han Fahri Yaverim ve Hazreti Şehriyarım dediği Mirliva Mustafa Kemal’i Vatanı kurtarmak üzere Bandırma vapuru ile 9.Kıt'a müfettişi vazifesi kılıfında Samsun a göndermişlerdir...
Vahideddin Han mazlum, mağdur ve imkânsızlıklar içerisinde İstiklal meşalesini yakmaya mülktedir olmuş yaverini vekil kılarak mücadeleyi başlatmış büyük bir vatanseverdir.
Vahideddin Han’a İngiliz gemisine bindi kaçtı cümlesi bize 80 sene yutturulmuş resmi tarih palavrasıdır.
Bizim artık Emin Oktay palavralarını yani sahte tarihi kabul etme şansımız yoktur... Cumhuriyet ve Osmanlı arşivleri açık herkes her şeyi okumaktadır! Vahideddin Han Bülent Ecevit’in ölmeden evvel ifşa ettiği gibi asla hain değildir! Ona hain imasında bulunmak haksızlıktır!
İllaki İstanbul’dan kaçan kimse arıyorsak bunu 30 Ekim’i 1 Kasım2a bağlayan gece İstanbul’dan Kırım’a kaçan Alman Denizaltısına ( Torpido ) ve Refik Halit Karay’in " Efendiler Nereye? " isimli makalesine bakalım ...
Tarihe hissiyatımızla ( duygularımızla ) değil bilimsel, objektif ve şeffaf bir akıl ile bakmalıyız...
Emin Oktay diye biri yoktur. Olmayan birinin adıyla basılan bir tarih kitabını liselerde okuttular.