Şükrü Sak’ı Asalım mı?
Gazeteci Şükrü Sak, eski CHP vekili Eren Erdem hakkında yaptığı bir haber nedeniyle tam 14 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mevzu hakaret davası ancak hakareti yapan başkası. Tuhaf geldiğini biliyorum. Konuyu biraz açalım.
Şükrü Sak, 3 yıl kadar önce, CHP Eski Milletvekili Eren Erdem hakkında yapılan bazı iddiaları ve hakaret içeren bir ifadeyi yorumlayarak haberleştiriyor. (Bu iddia-ifşaatların video kaydı ve ekran görüntüleri de mahkemeye delil olarak sunulmuş.)
Yargının asıl araştırması gereken bu iddialar olması gerekirken, Şükrü Sak’ın hakaret içeren ifadeyi bir yerde destekleyerek vermesi üzerine kendisine dava açılıyor ve mahkeme Şükrü Sak’ı 14 ay hapis cezasına çarptırıyor.
Kendisiyle de oturup konuştuk. Bunu kabul ettiğini zaten ifade ediyor. Ancak 14 ay ceza hakikaten ağır değil mi? Ülkenin cumhurbaşkanına yapılan tüm ağır hakaretleri “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirenler buna ne diyecek?
Gerekçeli mahkeme kararında; Eren Erdem’in CHP eski milletvekili olmasından dolayı, “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” deniliyor.
Oysa Şükrü Sak, bu şahsı görevinden dolayı değil, görevi dışında yaptığı daha doğrusu bir kamu görevlisinin asla yapmaması gereken işleri yaptığından ötürü eleştirdiğini söylüyor. Bu şahıs kamu görevlisi iken ülke aleyhine ne sözler ne iftiralar sarfetti. Bunun bir önemi yok mu?
Diğer taraftan madem ki kamu görevlisi, o halde asıl hakareti yapan kişi hakkında neden herhangi bir dava açılmadı? Neden Şükrü Sak?
Bir başka husus da şu; 28 Şubat sürecinde, bundan 20 sene önce aldığı bir ceza, “Eren Erdem’e hakaret davasının” mükerrir gerekçesi sayılmış!
20 sene önceki bir cezayı “mükerrir” gerekçesi yapan mahkeme, Eren Erdem’in şu an, söz konusu yazıda da dile getirilen hususlardan dolayı, cezaevinde ve tutuklu yargılanıyor olduğunu hiç dikkate almamış.
Bu kararı, basın özgürlüğünün neresine koymamız gerekiyor? Tamam, hakaret unsuru taşıyan bir ifadenin tazminat vs. gibi bir takım cezaları olur. Elbette, isteyen istediğine hakaret edemesin. Lakin bir gazeteciye, “bir başkasının ifadesini” yorum katarak haberleştirdiği için bu denli ağır bir ceza verilmesi doğru mudur?
Bir yanda, “Cumhurbaşkanına hakaret suç olmaktan çıkarılsın” diye kampanya düzenleyenler, “Silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek", "Gizli tanığı deşifre etmek" ve "Soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından tutuklanan bu şahıs için, bir gazetecinin yaptığı eleştiriye 14 ay ceza verilmesini niçin onaylıyorlar?
“Biz cumhurbaşkanına istediğimiz gibi hakaret edelim, bu “suç olmasın” ama Türkiye aleyhine propaganda yapan birini eleştirdiğinizde verilen 14 ay cezaya da ses çıkarmayalım. Böyle mi diyorsunuz?
Daha yeni twitter hesabından yaptığı bir paylaşımda, "halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama" suçunu işlediği iddiasıyla 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan Berna Laçin beraat etti.
Ne demişti Berna Laçin; “İdam çözüm olsaydı Medine toprakları tecavüzde rekor kırmazdı!” Demek ki bu ifadeler hakaret değilmiş!
Bakın ilginç bir örnek de FETÖ firarisi Hakan Şükür'e sosyal medyadan hakaret ettiği gerekçesiyle cezaya çarptırılan Yusuf Varol'un itirazını değerlendiren üst mahkemenin verdiği karardı.
Dosyayı inceleyen üst mahkeme, FETÖ militanı Şükür hakkında kullanılan "şerefsiz" kelimesinin suç teşkil etmediğini belirterek kararı bozmuştu. Peki, Şükrü Sak için verilen 14 ay hapis cezası ne oluyor?
Ve işin ilginç tarafı, Fuat Uğur, Cem Küçük ve birkaç tane kıymetli yazar dışında bu mevzu kimsenin dikkatini çekmedi. Bu hadise muhalif kanatta tersinden yaşanmış olsaydı şu ana kadar en az 10 farklı “özgürlük” kampanyası tertip edilmişti.
Bir gazeteci, bir başkasının ağzından çıkan ve haber değeri taşıyan bir iddiayı ya da hakareti yorumlayarak ve de katılarak/iştirak ederek bir haber yapıyor ve 14 ay hapis cezasına çarptırılıyor. Çıkıp kimse “arkadaş bu ceza da biraz ağır olmamış mı” diye sormuyor.
Yorum Yazın