Sosyal Medya Cinayetleri
Sosyal medya siteleri bilhassa twetter, hayatımızın tam olarak merkezinde yer alıyor. Evet, bu gerçeği artık boynumuzda kolye gibi taşıyoruz.
Geçen yılın verilerine göre bir dakika içerisinde twetterda ortalama 300 bin tweet, facebookta 41 bin durum paylaşımı, 1.8 milyon beğeni ve 350 GB data kullanımı, walmartda 17 bin işlem, 204 bin e-mail gönderimi gerçekleşmiş. İnstagramda 3,600 fotoğraf, youtube ise 72 milyon video yüklenmiş.
Anlayacağınız hepimiz bu ağın içerisindeyiz.
Kısa yoldan kahraman olmak isteyenler bir tarafa akıllı uslu diyebileceğimiz twetter kullanıcıların dahi yer yer tuzağa düşürüldüğü acayip bir ortam burası.
Aynı zamanda ülkelerin istihbarat birimlerinin algı ürettiği, ajan yapıların faaliyet alanı…
Merak edenler Anadolu Üniversitesi Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (SODİGEM) tarafından hazırlanan "Dijital bir terör örgütü olarak FETÖ" analizi raporunu okuyabilirler.
Konumuz sosyal medya değil. Sosyal medyada gerçekleştirilen itibar suikastları.
Bu denli hızlı bilgi akışının gerçekleştiği sosyal medya ortamlarında önümüze atılan her görüntünün, her bilginin kaynağını, aslını astarını öğrenmeden yapılan paylaşımlar bazen kasıtlı bazen de bilmeden ciddi itibar suikastlarına neden olabiliyor.
Geçenlerde İstanbul Çekmeköy’de bir okulda Din Kültürü dersi etkinliği olarak bahçede çocuklarla yapılan bir etkinlik, orada bulunan bir velinin çektiği 20 saniyelik video üzerinden “dini değerlerin” aşağılanması olarak değerlendirildi ve ciddi anlamda tepki topladı. Ve öğretmen günlerce linç edildi.
Öğretmenin ne ajanlığı kaldı ne de kripto FETÖ’cülüğü. Önüne gelen savcıları göreve davet etti. Öyle ki bazı fanatik grupların öfkesi, öğretmeni bahçede sallandırsa dahi geçmeyecek cinstendi.
Görüntüleri inceledikten sonra 2-3 saatlik bir araştırma yaptım ve burada kasıt olmadığı yönünde bir paylaşım yaptım. Aynı öfkeli kalabalık bu sefer bana da saldırmaya başladı.
Oysa işin aslı şu; 4. sınıf Din Kültürü dersi müfredatında yer alan kavramlar “meyve sepeti” etkinliğiyle bir öğretmen tarafından uygulanıyor. Etkinlikteki temel amaç “Sevap, Günah, Selam, Besmele, ” gibi kavramların öğrencilerde bahçe oyunuyla pekiştirilmesini sağlamak.
Bu arada orada bulunan bir veli tarafından çekilen 20 saniyelik video görüntüsü de sosyal medyada paylaşıma sokuluyor. Oysa veli o anda öğretmenden bilgi alabilir en azında niyetini öğrenebilirdi. Bunu yapmak yerine sosyal medyada kısa yoldan kahraman olmayı tercih ediyor.
Görüntüler sosyal medyada paylaşılıp dolaşıma sokulunca sanki kasıtlı ve din düşmanı bir öğretmenin bu kavramları ayaklar altına aldığı şeklinde yorumlara sebep oluyor. Birçok kişi meseleyi dini değerlerin aşağılanması ve tahkir edilmesi üzerinden yetkilileri göreve çağırıyor vs.
Öğretmen arkadaşımızla görüştüm. Dersin içeriğini, etkinliğin hedefini sordum. Asıl amacının bu kavramların çocuklarda oyun yoluyla pekişmesini sağlamak olduğunu ifade etti.
Din kültürü dersinde bahçede yapılan oyun etkinliği dersin o günkü konusuna yönelik yapılandırılmış “Meyve Sepeti” eğitici oyununun Din dersine uyarlanmış bir versiyonu olduğunu söyledi.
Kesinlikle iyi niyetle, dersi sevdirmek için yapılmış bir etkinliktir” diye ısrarla vurguladı. Çok üzgündü. Çünkü başına ilk defa böyle bir hadise gelmiş.
Peki, nasıl bir oyundur bu?
Yerde yazılı olan kelimeler “SELAM, SEVAP, GÜNAH ve BESMELE” kelimeleridir. Yani sosyal medyada ifade edildiği gibi; KURAN, SALAVAT, PEYGAMBER gibi isimler değildir.
Üzerine basılan bölüm ayak işareti olan kısımmış. Yani kelimenin üzerine basılması oyunda da yasak.
“Bu dini ifadelerin söylenişi kazanımını pekiştirmeye yöneliktir“ diyor hoca.
Nasıl oynanır?
Oyunun orijinali şöyle; Çocuklar aralarından bir ebe seçerler. Öteki çocukların tümü halka olur. Her birine birer meyve adı verilir. Bastıkları yerin kaybolmaması için ayaklarının çevresine birer yuvarlak çizilir. Ebe halkanın ortasında durur. Ebenin çizilmiş yeri yoktur, açıktadır ve kendisine bir yer bulmaya çalışacaktır.
Meyve adı verilen öğrencilere adları sesli olarak bir kaç kez yinelettirilir, iyice öğrenmeleri sağlanır.
Oyun başlayınca, ebe iki meyve adı söyler. Adları söylenen çocuklar, yerlerini ebeye kaptırmadan koşarak yer değiştirmeye çalışırlar. Ebe bütün çocukların yer değiştirmesini isterse "meyve sepetiii" diye bağırır. Bütün çocuklar yer değiştirirler.
Ebe iki ad söylediği ya da "meyve sepeti" diye bağırdığı zaman, yeri boşalan birinin yerini kapmaya çalışır. Yer kaparsa ebelikten kurtulur, kapamazsa ebeliği sürer. Yerini kaptıran ebe olur. Oyun böylece sürer.
Öğretmen arkadaşımız bu oyunu uyarlıyor ve öğrencilerin hepsine üzerinde bir ifade olan özel tasarlanmış kâğıtları dağıtıyor.
Öğretmenin söylemesi ile aynı kelime üzerindeki gruptaki öğrenciler yer değiştiriyorlar vs.
Ancak burada öğretmenimizin konu din ve dini kavramlar olunca biraz hassasiyet göstermesi gerekirdi. Bunu kendisi de kabul ediyor. Her ne kadar “meyve sepeti” oyunu bu şekilde oynanıyor olsa da dini kavramlarla bu oyun yerde ayakaltında değil farklı şekilde kurgulanabilirdi.
Ancak gayesi dersini ve konularını öğrencilerin ilgisini çekecek şekilde işlemeye çalışan ve din dersini sevdirerek öğretmeye çalışan bir öğretmen için din düşmanlığı, FETÖ’cü, asalım, keselim olmadı atalım şeklinde linç edilmesi yanlıştır.
O görüntüleri çeken kişi görüntüyü çekip paylaşmak yerine önce öğretmeni ve okul idaresini uyarsaydı belki öğretmen hatasını düzeltebilirdi. Bir yanlışı (münkeri) düzeltmek için sosyal medyada linç ortamı oluşturmak mı yoksa yanlışı doğru bir yöntemle düzeltmeye çalışmak mı? Hangisi Müslüman ahlakına daha uygun?
Umarım sosyal medya dikkate alınarak öğretmen arkadaşımıza ceza verilmez.
Yorum Yazın