Oruç Size de Yazıldı
"Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız." (Bakara Suresi, 183)
Oruç, Allah ile kulu arasındaki bir ibadet ve bu ibadetin karşılığı ancak Rabbimizin Katında. Müminler için birçok hikmeti olan oruç ibadeti, manevi bir güç yaşamaya vesiledir.
Toplumun bir kesiminde, ibadetler, anlamı boşaltılıp adeta şeklen yaşanıyor. Bu görüş açısına göre ibadetler amacından ve batınından çok zahiri yönüyle önemli. Mesela namaz hafif bir spor gibidir; vücuda yararlıdır ve kılındığı zaman vücudun spor ihtiyacı karşılanır. Bu konuda bilimsel kanıtlar ileri sürerek namazın en çok da bu yönünü vurgulamak, namazın ruhunu boşaltmaktır.
Orucun da belli bir zaman dilimi içerisinde; yiyecek, içecek veya her ikisinden de kaçınma eylemi olarak tarif edildiğine rast gelmiştim, acayipti. Batınındaki hikmetler üzerinde fazla düşünmeyenler, orucun mideyi rahatlatma konusunda faydalı olduğunu söylerler. Belli bir zaman aç kalmak ve yılın belirli zamanlarında mideyi dinlendirmek bilimsel bir doğru ancak oruç sadece bu değil. Allah zaten kullarına zarar verecek bir şey buyurmaz.
Oruç, insanların Allah’ın nimetlerini ve rahmetini daha derin kavramalarına ve şükretmelerine vesiledir. Allah’ın insanlara Kur’an’la bildirdiği tüm emirlerinde olduğu gibi, oruçta da çok fazla hayır ve hikmet vardır. Oruç, insanların bu hikmetleri düşünmelerine ve bu şekilde imanda derinleşmelerine vesile olur.
Hayatımız boyunca her an, Allah'ın rahmetiyle sunduğu sayamayacağımız kadar çok çeşitte ve lezzette nimetle muhatap oluruz. Ramazan ayında, kısa süreliğine de olsa bu nimetlerden uzak kalırız. Böylece oruçla, bize lütfedilen nimetlerin değerini daha iyi anlama imkânı buluruz.
İnsan, oruç tutmayı aç kalmak ve açlığa tahammül etmek olarak düşününce, gün içinde sergilediği asabi davranışlara mazeret olarak oruçlu olduğunu ileri sürebilir. Halbuki öfkelenebileceği bir olayla karşılaştığında, Allah’ın, “öfkenizi yenin” emri gereği öfkesini yenmeli. İnsan kendisini Allah’ın hoşnut olacağı şekilde kontrol edebilmeyi istemeli.
Güzel ahlakı kazanabilmek için insan ruhunu beslemeli, terbiye etmeli ve üzerinde söz sahibi olabilmeli. Sabırlı, özverili, cesur, dürüst olabilmek kararlılık gerektirir. Samimi iman sahibi, koşullar ne denli zorlu da olsa dengeli davranır, tevekkül ve sabır gösterir, davranışları son derece olumlu olur.
İmtihanın gereği olarak zayıf yaratılmıştır insan; uykusu gelir, acıkır, yorulur… Zaaflarını yenerek Allah’ın hoşnutluğu amacıyla kendisini kontrol edebilen insan, ruh terbiyesinin ilk adımını atmıştır. Bu nedenle tüm diğer ibadetler gibi, oruç tutmak da kişinin imanının derinleşmesine vesile olur.
Ramazan, samimi inananlar için gerçekten Yüce Allah’a yakınlaşmaya bir vesiledir. Oruç tutan insan her an nefsinin tutkularından sakınmaya çalışır. Şeytanın taktiklerine karşı dikkatli ve şuurludur, vicdanının her zaman doğruyu fısıldayan sesine kulak verir. İçi titreyerek hissettiği Allah korkusu ve sevgisi, inanan insanın Allah’ın sınırlarını koruma konusunda titizlik göstermesine neden olur.
Samimi mümin, Rabbi ile kurduğu bağlantı nedeniyle O'nun hoşnutluğunu kaybedecek bir davranışta bulunmaktan ve nefsinin sınır tanımaz kötülüklerinden sakınır. Hayır düşünür ve salih amellerde bulunur. Allah’ın gizlinin gizlisini ve içindekini de bildiğini kavramış olduğundan, bu ahlak özelliklerinden hiçbir durum ve şartta taviz vermez.
Peygamberimiz (asm), müminlerin sahip olması gereken güzel ahlakın önemini, “Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim ki cennete sadece güzel ahlak sahipleri girer” hadis-i şerifiyle belirtiyor. Resulullah, orucun önemi hakkında şöyle buyuruyor:
“Oruç insanı koruyan bir kalkandır. Oruçlu kötü söz söylemesin. Kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyene ‘ben oruçluyum, ben oruçluyum’ desin ve onunla dalaşmasın.”
“Yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmayan bir kimsenin, yemeği ve içmeyi bırakmasına, aç kalmasına, Allah’ın ihtiyacı yoktur!”
“Oruç tutan öyle insanlar vardır ki, kârları sadece açlık ve susuzluk çekmektir.”
Ramazan ayının manevi havası farklıdır. İnananlar boş söz ve boş işlerden daha fazla kaçınır, Allah’ı daha fazla anar, daha fazla infak eder, daha fazla salih amellerde bulunurlar.
Kuşkusuz söz ettiklerim, sadece Ramazan ayına özel ibadetler ve güzel davranışlar değil, olmamalı da. Hiçbir çıkar gözetmeden yalnızca Rabbin rızasını arama, Allah’ın sınırlarını koruma konusunda sadık ve kararlı olmalıyız. Aksi halde ‘Allah’a bir ucundan ibadet eden’ kişilerin durumuna düşebiliriz. Bu tehlikeye karşı dikkatli olalım; yalnızca bu mübarek ayda değil, her zaman adımımızı “Allah’ı mı razı ederim yoksa şeytanı mı memnun ederim?” diye düşünerek atalım ve her zaman vicdanımızı tam kapasitede kullanalım…
Ramazan günlerinin, Allah dilemediği takdirde hiçbir şeye malik olamayacağımızı, tüm nimetler için O’nun lütfuna muhtaç olduğumuzu daha iyi kavrayacak ahlaka ulaşmamıza vesile olmasını diliyorum...
Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahit olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez... (Bakara Suresi, 185)
Yorum Yazın