Öğretmenlerimize Sahip Çıkalım
Ödemiş Kaymakçı Çok Programlı Anadolu Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen’i hatırladınız mı? İki öğrencisi tarafından şehit edilmişti. Allah rahmet etsin.
Her şeye rağmen onları eğitmeyi ve topluma faydalı birer insan olarak yetiştirmeyi denemişti ama olmadı. Bu güzel insana acımadan, onu pompalı tüfekle öldürdüler.
Bu fedakâr öğretmen de ne yazık ki medyamızda yeterince yer bulamamıştı. MEB ancak dört gün sonra bir taziye yayınlayabilmişti.
Rahmetli Necmettin Kuyucu hocamız da öğrencisi tarafından defalarca bıçaklanarak oracıkta şehit edildi. Sebep; üç günlük uzaklaştırma cezası. Öldürülme nedeni bu!
Bir iki medya haberi ve isminin bir okula verilmesi suretiyle korkarım bu vahim hadiseyi de unutup gideceğiz ama unutmayalım diyorum. Öğretmenin değerini bilmeyen bir toplum çürür.
Sürekli olarak şikâyet edilen, haklarında işlem başlatılan, medyanın bir türlü gündemine giremeyen ve her geçen gün toplum nezdinde itibarları zedelenen öğretmenlerin durumu içler acısı.
Bir ara Çorlu’da, liseli öğrencilerin öğretmenlerine neler yaptığını ve öğretmenin çaresizliğini izlemişsinizdir. Böyle yüzlerce örnek yaşanıyor okullarda. Daha da kötüsü gözlerimizin önünde cinayete kurban gidiyorlar.
Bu tür hadiseleri, vücudu enfeksiyon kapmış ateşli hastaya, bir doz ateş dürücü kıvamında geçici bir tedavi yöntemi uygulayarak örtbas ediyoruz. Yani üzerinde ciddiyetle durmuyor, asıl meselemizi konuşmuyoruz.
MEB Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Öğrenci Davranışları, Ödül ve Disipline İlişkin Hükümler” başlığı altındaki maddelerden bir kaçının ihlali gerekçesiyle öğrencileri başka bir okula göndermek yaramıza merhem oluyor mu bilemiyorum.
Liselerde, özellikle Mesleki ve Teknik Anadolu liselerindeki bayan öğretmenlerin neler yaşadıklarını biliyor musunuz? Okulda öğretmenlerin emdiği sütü burnundan getiren, öğrencileri bu duruma düşüren eğitim sistemini de ayrıca sorgulamayacak mıyız?
Bakınız, yapılan bir araştırmaya göre; sadece 2017 yılında öğretmenlerin yüzde 67.4’ ü sözlü şiddete, yüzde 19.6’sı fiziksel şiddete, yüzde 12.9’u psikolojik şiddete ve yüzde 0.1’i de cinsel şiddete maruz kaldı.
Öğretmenlerin yüzde 87’si şiddete maruz kaldığı halde şikâyetçi olmadı. Sebebi ise şiddetin tekrar yaşanması korkusu ve öğrencilerinin sicilinin bozulması kaygısı.
Velilerin önüne atılan, okulda savunmasız bırakılan, her türlü olumsuzluğun bir numaralı sorumlusu olarak gösterilen, nöbet tutturulan, nöbetinde yaşanan her türlü hadiseden sorumlu tutulan, dersi dışında kendinden harikalar yaratması beklenen, sınavda gözetmen, seçimde sandık başkanı, evde anne-baba, okulda öğretmen, temizlikçi, güvenlik memuru, veznedar vs. vazifelerinin tümünü birden yapan, kendine ayıracak zamanı bile zor bulan bu kıymetli, fedakâr insanları artık görmeliyiz.
Tüm bunların yanında;
Tebeşir ve sınıf tozuna bağlı olarak; Astım, bronşit, sinüzit, çeşitli akciğer hastalıkları, cilt hastalıkları…
Çalışma şekline, ayakta durmaya bağlı olarak; Fıtık, bel-boyun ağrıları, fiziki deformasyon, eklem ağrıları, varis, topuk dikeni, idrar yolu enfeksiyonları… Konuşmaya bağlı olarak; Faranjit, laranjit, ses teli nodülleri. İnsan ve çevre iletişimine bağlı olarak; Salgın ve mikrobik hastalıkları…
Ruhsal sorunlar olarak da; Aşırı yorgunluk, migren, uykusuzluk gibi bir de meslek hastalıklarıyla boğuşan öğretmenlerimizin kaybedilen itibarı, nüfuzu artık iade edilmelidir.
Yeri geldiğinde fedakârlıkları öne çekilerek kutsal bir meslek icra ettikleri dillendirilen öğretmenlerimize yönelik artık sözde değil özde düzenlemeler yapılması gerekiyor.
Diğer taraftan bir ülkede öğrencisi tarafından katledilen öğretmenler varsa orada ciddi bir eğitim problemi var demektir. Bu meseleyi de konuşmamız gerekiyor.
Daha evvel konuyla ilgili yazdığım bir yazımda şöyle demiştim. “Hiç kuşku yok ki Batıcı-ideolojik eğitim sistemi kendisiyle kavgalı, merhametsiz, savaşa ayarlı, bir diğerini düşman gören bireyler yetiştirmede öncü bir rol oynadı.
Bu toprakların ruhuna aykırı tesis edilen eğitim, bireyin içsel dünyasını tahrip etti. İnsanın kendini bilme, insanlığını gerçekleştirme kanallarını da tıkadı. Buna dışarıdan ilave edilen sistematik saldırıları/operasyonları da eklersek meselenin ne kadar vahim olduğunu belki daha iyi anlarız. Düşünün, Ayhan öğretmeni şehit eden öğrenci “pişman değilim yine yapardım” diyebiliyor!”
Oysa eğitim kurumları derinlikli, şahsiyet sahibi, merhametli ve en önemlisi de insana kıymet veren buraya ait özgün merkezler olmalıydı. Bir türlü bu meselenin önemini idrak edemiyoruz.
Tekrar ediyorum, bugün yeni bir okul sistemi inşa etmeliyiz. Şahsiyet sahibi gençlerin yetişmesi için buna çok ihtiyaç var. Sürekli deneme yanılma yoluyla değil köklü bir değişikliğe gidebiliriz.
Özel’in ifadesiyle söyleyecek olursak; kırılanı tamire, eğrileni doğrultmaya, bozulmuşu düzeltmeye gayret sarf etmektense yepyeni bir okul sistemi kurmayı teklif ediyorum. Açıkçası; kalıcı, derinlikli, yeni sosyolojiye uygun, ahlak, vicdan, adalet ve insan temelli yeni bir dilin, düşüncenin, felsefenin, sanatın üretilememesi gibi bir eksiklikten bahsediyorum.
Çünkü bir millet ancak okuluyla, öğretmeniyle millet olur. Öğretmeni çökertirseniz millet çöker. Artık hocalarımız öldürülmesin…
Yorum Yazın