Münafıklar
Müminlerin karşısındaki grubun en tehlikelisi münafıklardır. Söz dinlemez, azgın bir topluluktur münafıklar. Toplumda bozgunculuk çıkarır, Allah’ın ahdini bozar, inkârcılarla dostluklar kurar, dünyadaki küçücük, kısacık bir zamana bütün bir hayatlarını heba ederler.
Bâtında hiç değerleri olmayan, zâhirde de gerçekten vasıfsız ve yokluklarının kayıp değil aksine bereket getirdiği, alçak, hain, şerefsiz, yalancı, çıkarcı varlıklardır münafıklar. Zaten ne kadar değersiz olduklarını, Allah Kur’an'da onları kof kütüğe benzeterek bize bildirir. Kof kütük gibi; yeşermez, hiçbir işe yaramaz varlıklar. Ahşap kütüğün bir yere dayanması gibi sırtlarını küfre dayarlar. Adeta ölü gibidir münafıklar, ruhları şeytan tarafından ele geçirilmiştir.
Şeytan gibi zeki ama ahmaktırlar. Konuşmaları şeytani olduğu için zekicedir; dinlenir. Şeytanın ağzıyla konuşur, şeytan adına eylem yaparlar. Dolayısıyla müminlerin karşısında şeytan vardır ve mücadele aslında şeytan iledir.
Şeytan gibi karanlık ve psikopat karakterli olduğu içindir ki münafığın en başarılı olduğu konu fitnedir. Fitne neredeyse oraya koşar. Şeytanî bir dürtüyle İslam’ın zararına olan işlere yatkınlık gösterir, her dönem Müslümanların başına belâ olur.
“Kur’an’ın bu grup hakkındaki nitelemesi onların itikadî bir oluşum olmalarının aksine anarşik bir örgüt olduğu düşüncesini ön plana çıkarmaktadır… Kur’ân-ı Kerîm’in nifâk ve münâfıklarla ilgili çok fazla ayrıntıya yer vermesi ise meselenin İslam toplumu açısından önemli olduğu fikrini doğrulamaktadır. Kur’ân, teşhis edilmesi zor ve hatta belli bir zamana kadar Müslüman muamelesine tabi tutulması gereken bu gizli siyasi örgütün ve bağlılarının özelliklerini birçok âyette saymış, onlara karşı alınması gereken tedbirleri de uzun uzun anlatmıştır. Evrensel olan Kur’ân’ın, münâfıkların vasıflarını ortaya koyan bu geniş anlatımı, bunların her asır ve coğrafyada İslam toplumunun başına bela olduğunun işaretlerini verdiği düşünülebilir. Eşsiz belâgat ve fesâhatı ile mu’ciz olan Kur’ân, münafığın sıfatları ile ilgili öylesine dehşet verici bir tablo çizmiştir ki gizli bir kuruluş olmasına rağmen adeta o’nu milyonlarca kişinin içerisinden “işte münâfık budur” denecek kadar bariz bir duruma getirmiştir.” (*)
Münafıkların en önemli özelliklerinden biri, dünyadaki dengelere bakıp buna göre tercih yapmalarıdır. Hangi topluluk güçlü ise onlardan yana olurlar. Bilmezler ki, "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir… (Bakara Suresi, 249)
Münafıklar yine bilmezler ki Allah'ın sonsuz gücü yanında, derin devletlerin, derin yapılanmaların hiçbir gücü yoktur. Münafıkların hayranlık duyarak dahil oldukları yapılanmaların her biri, Allah dilemedikçe hiçbir şeye güç yetiremeyen aciz insanlardan oluşan gruplardır.
Münafıkların, yeryüzündeki güç odağı olan şeytanî/Deccalî sistemleri, Allah'tan bağımsız birer güç olduğunu zannetmeleri yanılgıdır. Tüm şeytani yapılanmalar ve faaliyetleri Allah’ın kontrolündedir. İnkârcıların çoğunluk, Müslümanların ise sayıca az sayıda olması Allah’ın sünnetidir. Dünya hayatındaki imtihanın bir gereği olarak inkarcılar her dönemde inananlardan sayıca kalabalıktır. Ancak Allah, sonsuz güç ve kudretiyle, sayıca az da olsa samimi iman eden insanları destekler.
Müslümanlarla konuşurken, “sizdeniz” diye yemin eder münafıklar. Ancak onlar, müminleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. Kuvvetli ve güçlü gördükleri için sırtlarını küfre dayarlar. Ancak korkak olduklarından, gerçekte ne küfür ehlinin ne de Müslümanların tarafına tam olarak geçemezler. Zorlu bir durumda kafirleri de bırakır, onlara da destek olmaz, kendi çıkarlarının peşine düşerler. Elde ettikleri her ‘şey’, hazırladıkları her oyun mutlaka aleyhlerine döner. Ne kadar güçlü de olsalar, sonuç ölümdür; ölümle birlikte bütün yapıp-ettikleri silinir gider.
Vicdansızlığın adıdır münafıklık. Şeytanın pisliği ruhlarını kapladığı için içleri kaynar; sürekli korku, vesvese, gerilim içinde yaşarlar, rahat değildirler.
Karaktersizdir münafıklar. Hz. Ali(ra)’dan rivayetle Peygamber(asm) münafıklığın dehşetini şöyle vurgular:
"Ümmetim için müminden ve kafirden korkmam. Mümini imanından dolayı Allah korur; kafiri ise küfrü sebebiyle zelil eder. Fakat sizden her biriniz için korktuğum, dili alim, kalbi münafık olandır. Hoşunuza gideceği söyler, fakat hoşunuza gitmeyecek şeyi yapar."
Münafıklar, müminlere yapılacak bir saldırı, bir hakaret, bir oyunu sadece uzaktan izler, dışarıda oldukları için kendilerini güvende görürler. Mücadelede galip geldiklerinde müminlere haset eder, bir saldırı olduğunda ise haz alır, “Allah bizi korudu” derler. Ailelerine, kendilerine, mallarına zarar gelmediği için heyecanla olayı seyreder, onların arasında olmadığı için müthiş sevinir ve çok akıllı olduklarını düşünürler.
Kâfirin tutumu açıktır. Münafık ise gözü dönmüş bir tiptir. İslam’ın ve Müslümanların azılı düşmanıdır. Aslında münafıklar, müminlerin kıymetini artırmak için özel yaratılmış bir gruptur. Allah, onlarla kıyaslayarak müminlerin değerini insanlara gösterir. Münafıklar, müminleri rehavetten kurtarır, zihnini açar, mücadele azmini ve çabasını artırır, hareketli canlı, kararlı ve şevkli tutar, heyecanını kamçılar; adrenalin etkisi yaparlar.
Münafıklar, cehennem ehli arasında sonsuza kadar en şiddetli azabı görecek olan, en aşağılık, insanlığın yüz karası ve cehennemin en derin tabakasına müstahak mahluklardır. Şeytan tarafından Allah’ın adıyla aldatıldıkları gerçeğinin ise ancak ahirette farkına varacaklardır. Telafisi olmayan bu yanılgıyı onlara bildirenler de müminler olacaktır:
(Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (Müslümanları acı ve yıkımların sarmasını) beklediniz, (Allah'a ve İslam'a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldatıcı da sizi Allah ile aldatmış oldu." (Hadid Suresi, 14)
Münafık, geçici de olsa kazandığı sonuçla Müslüman’ın cennetine, kendisinin ise cehennemine vesile olur. Müslüman’ın zorluk çekse de ecrinin artmasına, derecelerinin yükselmesine sebep olur. Müminlerin küfürle mücadele sırasındaki çektikleri sıkıntılar karşısında gösterdikleri sabır, sonsuz ahirette kendilerine mükafat olarak geri döner.
Müminler cennet ehli oldukları için cennet nimetlerini bu dünyada tattıkları zaman nasıl çok fazla haz alıyorlarsa, münafıklar da cehennemin en alt kademe ehli olduklarından yaşantılarından pislik, kavga, saldırganlık, çıkarcılık, sapkınlık gibi ahlâksızlıklar eksik olmaz.
Ne diyeyim; Allah bu toplum virüslerini etkisiz, bizlerin de adımlarımızı sabit kılsın. Zafer geldiği gün, "Ah keşke onlarla birlikte olsaydım, böylece ben de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa’ erseydim" diyenlerden olmaktan esirgesin!
(*) İbrahim Halil Erdoğan, Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi
Yorum Yazın