Kara Ölüm Veba’dan Kara Virüs’e
İnsanoğlu tarih boyunca salgın hastalıklarla mücadele etti. Öyle ki büyük salgınların tarihin akışını değiştirdiği bilinir. Milyonlarca insanın ölümüne neden olan bu gözle görülemeyecek kadar küçük virüsler siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyolojik alanda büyük değişikliklere neden olmuştur.
Bu salgınlardan biri, 1346 - 1353 yılları arasında 75 ila 200 milyon arasında insanın ölümüne neden Kara Veba salgınıdır.
Tam sayıları bilmek mümkün olmasa da özellikle Avrupa nüfusunun bu yıllarda yüzde 30 ila yüzde 60 oranda azaldığı belirtiliyor.
Salgının Çin’de ortaya çıktığı sonra İpek Yolu’nu izleyerek 1346’da Kırım’a ve 1347’de Avrupa’ya ulaştığı kabul ediliyor. Veba, gemilerdeki farelerin üzerinde yaşayan pireler tarafından liman kentlerine taşınmıştı.
Titreme, ateş, kusma, baş ve sırt ağrısı, halsizlik, nefes darlığı, kasık ağrısı ve kanama gibi belirtiler veriyordu. Hıyarcıklı veba (bubonik) denilen türü ise; lenf bezi şişmeleri ile deri altı kanamaları yapıyordu.
Deri altında biriken kan deride siyahlıklar oluşturduğu için hastalığa kara ölüm adı verildi. Vebanın ayrıca septisemik, akciğer ve gastro intestinal gibi başka türleri de var.
Sicilya’ya 1347 yılının Ekim ayında gelen bir Ceneviz kadırgası, hastalığı Akdeniz’e taşıdı. Başka bir Ceneviz kadırgası hastalığı, 1348’in Ocak ayında Venedik’e bulaştırdı. Piza’ya yanaşan bir Ceneviz gemisi ise vebayı kuzeydeki kentlere yaydı.
İtalya’ya sokulmayan bir Ceneviz gemisi ise Fransa’da Marsilya limanına girip vebayı Fransızlara bulaştırdı. Salgın böylelikle İspanya, Portekiz ve İngiltere’ye de sıçradı.
Bu salgından bugün de olduğu gibi en çok ve ilk zararı gören ülke İtalya oldu. Tüm ülke karantinaya alındı. Amaç yayılımı azaltmaktı.
İtalya’da resmi talimatlarla veba kurbanlarının eşyaları ve yatakları gömülmüş, evleri dumanla dezenfekte edilmiş ve sirkeyle temizlenmiştir. Sağlık heyetleri şehir dışında toplu cenaze törenleri düzenlemişlerdir.
İtalya’da çok tanınan profesör doktorlar Gentile da Foligno ve Giovanni della Penna vebaya karşı stratejiler geliştirmişler ve sivil memurlarla doktorlara göndermişlerdir. Perugia yönetimi ise doktorlardan veba kurbanlarının kadavralarını incelemeleri istemiştir. Ayrıca vebadan korunmak için yasalar düzenlenmiştir.
Avrupa’da ise genel manada salgının, tanrıların gazabıyla veya yıldızların etkisiyle çıktığına inanılıyordu. Paris Tıp Fakültesi, 20 Mart 1745’te Merkür, Satürn ve Jüpiter gezegenleri aynı hizaya geldiği için salgın çıktığını açıklamıştı.
Kirli havanın salgına neden olduğuna inanan çoktu. Tütsü yakarak havanın güzel kokması sağlanırsa salgının önleneceği sanılıyordu. Banyo yapılmazsa derideki gözenekler açılmaz ve kötü hava vücuda giremez inancı nedeniyle 1800’lü yıllara kadar, Avrupa’da insanlar yıkanamıyordu.
Yahudi karşıtı fanatikler, veba için Yahudiler’i suçlayıp katliamlar yaptı. Yahudiler, su kuyularını zehirledikleri iddiasıyla canlı canlı yakıldı. Deri hastalığı olanlar, cüzzamlılar, çingene ve dilenciler de kentlerin dışına atıldı.
Strasburg’da 2000 Yahudi mezarlıklarının içinde canlı canlı yakılmıştı. Burada bir darağacı kurulmuş, Hristiyan olmaya söz veren az sayıda kişi ve onların çocukları bağışlanmıştır. Genç ve güzel olan kadınlar da merhametten yararlanmışlardır. Yakılmaktan kaçanların pek çoğu ise caddelerde yakalanarak öldürülmüşlerdir.
Ağustos ayında Mayence`e giren Flagellantlar 12 bin Yahudiyi oracıkta öldürmüştü.
Veba salgını yüzünden Avrupa’da her üç kişiden biri hayatını kaybetmiştir. Bazı köyler tamamen yok olurken bazıları halkının çoğunu kaybetmiştir. Kıta nüfusu büyük oranda azalmıştır; 1340`da nüfus 76 milyon iken, 1450’de 50 milyon olarak kaydedilmiştir.
Bazıları kimsenin haberi olmadan uykularında ya da yalnız başlarına ölmüşlerdir. Cesetleri ise ancak etrafa yayılan pis kokuları nedeniyle fark edilmiştir.
Ölenlerin çoğu halktan olmakla birlikte, İngiltere Kralı III. Edward’ın kızı prenses John ve danışmanı John of Oxford gibi ya da Kral XI. Alfonso of Castile gibi üst tabakadan kişiler de hayatlarını kaybetmişlerdir.
Bu büyük salgın insanların zihin dünyasında, yaşamında, kültürlerinde, inançlarında derin yarıklar açtı.
Vebanın yol açtığı yıkım uluslararası ticareti de derinden sarstı. Gerek kara gerekse deniz ticareti durdu.
Sosyal ilişkileri de zayıflattı. Baba çocuğuna, karı kocasına ve bir kardeş diğerine yasak duruma geldi. Akrabalar da birbirleriyle görüşmedikleri için hiç kimse ölüsünü gömmek için para ya da arkadaş bulamadı.
Ev halkının üyeleri ölülerini bir çukura götürüp gömmektedirler mesela. Zaten yanlarında bir rahip olmadan en iyi bunu yapabilmektedirler. Artık kiliselerde ölüm çanı da çalınmamaktadır. Çan çalma uygulamasının bırakılmasının nedeni muhtemelen ölü sayısının çokluğudur.
Her ölü için çan çalınmaya kalkılsa gün içerisinde pek çok kez bu ses duyulacağından vazgeçilmiş olmalıdır. Veba döneminde kadınların, erkeler gibi çeşitli görevler üstlendikleri de bilinmektedir.
Vebanın kilise otoritesine olan en büyük etkisi din adamlarına olan güvensizliktendir. Çünkü halk, her anlamda güvendiği kilise üyelerine nedenini bir türlü anlayamadıkları vebayı sorduklarında ve çarelerini istediklerinde kilise bir cevap verememiştir.
Daha doğrusu verdiği tek cevap vebanın Tanrı’nın bir cezası olduğudur ama buna da birçok kişi inanmamaktadır. Ayrıca veba sırasında çok sayıda rahibin kaçması da halk tarafından kiliseye olan inancı sarsmıştır.
Bu aynı zamanda reformcu zihniyetin de temellerini atmıştır.
Bir sonraki yazıda İspanyol gribini ele alalım…
Kaynak: Özlem GENÇ, Tarih Okulu Mayıs - Ağustos 2011, Sayı X, 123-150. Kara Ölüm: 1348 Veba Salgını ve Ortacağ Avurpasına Etkileri
Yorum Yazın