İstiklal Marşı’nı neden değiştirmek istediler?
Milletimizin var olma mücadelesi verdiği, yurdun dört bir yanında sömürgeci ve işgalci güçlere karşı vatanını müdafaa ettiği, bağımsızlık uğruna nice yiğitlerin kanlarının döküldüğü günlerdi…
Böylesi zor bir zamanda İstiklal Harbi’nin kazanılması hiç değilse bir katkı ya da destek olmak için Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı’nı kaleme aldı.
12 Mart 1921 tarihinde TBMM’de (Tunalı Hilmi Bey gibi birkaç kişinin itirazı dışında) milletvekillerinin alkışları eşliğinde, meclis kürsüsünden defalarca okunan şiir, oybirliğiyle milli marş olarak kabul edildi.
Rahmetli Mehmet Akif, yarışma için belirlenen ödülü de istememişti.
Ne var ki 1925 tarihine gelindiğinde İstiklal Harbi’nden önce var olan anlayış yerini batılılaşmaya bıraktı. Tarihin görülmemiş modernleşme sürecidir bu.
İnkılapların ardı arkası kesilmiyordu. Tevhid-i Tedrisat, şapka inkılabı vs.
Böyle bir zamanda Falif Rıfkı Atay, köşesinden İstiklal Marşı’nın artık devrin anlayışına hitap etmediğini söylüyordu.
Ona göre artık açık kadınlar millidir!
Onlara göre artık medeniyet tek dişi kalmış canavar değildir. Batı bizim her şeyimizdir. İstiklal Marşı’ndan utandıkları, mahcup oldukları bir döneme gelmişlerdi.
Sevgili dostum Mustafa Sözen, geçen hafta sonunu kütüphanede geçirerek çok ciddi bir arşiv taraması yaptı. Birlikte o dönemin gazetelerine baktık. İstiklal Marşı’ndan rahatsızlıkları hemen fark ediliyordu.
Neticede bir çare bulurlar;
“Türk kelimesinin” olmaması, lidere övgü yapılmaması gibi gerekçelerle İstiklal Marşı, dönemin Cumhuriyet Halk Fırkası marifetiyle değiştirilmek istendi. Üstelik tekrar yarışma düzenleyerek!
İsmet İnönü ve Maarif Vekili Mustafa Necati Bey’in imzalarını taşıyan talimatın ardından, Maarif Vekâleti Hars Müdürü Dr. Hamit Zübeyir Koşay tarafından “yeni İstiklâl Marşı için Yarışma Şartnâmesi” hazırlandı.
Ulus Gazetesi’nden de duyurusu yapıldı.
Şartname şöyledir. “Devletçe makbul olunacak resmî marşın umum müsabaka suretiyle bestelenmesi hususunda heyet-i celilenin 19.05.1340 tarihli kararı muvakki tatbike konacağı cihetle, kararnamede meskût geçilen(söylenmeden geçilen) bazı hususatı istihzaha mecburiyet hâsıl olmuştur. “
Buna göre; Batı Medeniyetine ‘canavar’ deme, ‘Türk’ kelimesinin geçmemesi, ‘lidere (M. Kemal) şükrâne yokluğu’ gibi ifadeler zikredilmektedir. Âkif Bey’in şiiri ‘medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar’ gibi, gazetelerde kıyl-ü kâli mucip olan ibarelerden maada, Türk kelimesini zikir hususunda kıtlık gösterir.
Âkif Bey’in İstiklâl Marşı, mücadele günlerinin bir hâtırası olarak yaşamalı ve merasimlerde söylenmelidir. Fakat resmî devlet marşının güftesi:
a. Yüce Türk Milleti’nin metin gaye ile yürüdüğünü ifade etmeli,
b. Cumhuriyetten istidlâl ettiğimiz (anlama, sonuç çıkarma) mânayı ifade etmeli,
c. Türk Milletini saadete ulaştıranlara umum tarzda şükran ifade etmelidir.
3. Merasimlerde ayakta kalacak zevatın fazla yorulmaması bâis-i icab ittiği cihetle millî marşın nihayet
8-10 mısradan fazla olmamalıdır, bunlardan 5-6;9-10 uncu satırlar nakarat olabilir.
4. Milli Marş güftesinin vakûr bestesinin de güfteye uyacak surette vakûr aynı zamanda ümit saçacak surette neşeli ve tasannulardan (yapmacıklık) ayrı olması lâzımdır.”
Bu şartname dönemin Millet ve Akşam gazetelerinde 13 Kasım 1925 tarihinde resmen duyurulmuştur. Müracaat dilekçelerinde belirtildiği gibi 13 Kasım 1925’te başlayan katılım süreci, Ocak 1926 sonuna kadar devam etmiş ve 60 kadar müracaat olmuştur.
Şiirler incelendiğinde (…) içlerinde Milli Mücadele ruhunu yansıtabilecek seviyede marş bulunmamaktadır. Kaldı ki amaç bu değildir.
Öyle ki Enis Behiç Koryürek, Hüseyin Avni, Muğlalı Ömer Efendi Zade Hafız, Doktor Ali Rıdvan, Yhaya Salim, Muhittin Akyüz gibi isimlerden şöyle mısralar çıkmıştı.
Demir dağlar delmiş olan bozkurtlarız. Ergenekon dağlarından güneş gibi beliren. Yafes oğlu Türk devletinden Oğuz Han’ın oğluyuz. Türklüğünü kaybetmiş, sultanları kovduran. Büyük Gâzi Kemal gibi kumandanın oğluyuz.
Lozan’da ki kurultay da Türk hakkını verdiren. Bin dokuz yüz yirmi üçün ilk teşrini sonunda, Cumhurluğu ilan ettin taç ve tahtlar yıkıldı. Dini alet eden miskin medreseler tekkeler. O taassup yolları, hurafeler yıkıldı.
Millete bahşetti ulviyet doğup nuru Kemal. Yerde değil hatta semada buldu Hurşitler Kemal. Zatına layık kemal bulmak tasvirden baid. Lal olup aciz kalır Ehli Kemal. Hurafeleri başından at. Cumhuriyet sana candır. Hakim kanun vicdandır. Seni mahveden sultandır. Bir elinde bilgi ışığı yürür Turan aslanı Altayların bozkurdu. Aslan yürekli Kemal Paşa uludur vs.
Kuşkusuz hiçbiri Akif’in şiirinin yanından bile geçemeyen çer çöp kelimelerden oluşan zoraki yazılmış, samimiyetsiz cümlelerdi.
Dolayısıyla hiçbiri kabul görmedi. Sonra 1937 yılında tekrar değiştirmek istediler. O da olmadı.
Mesele ne biliyor musunuz? Bugün İstiklal Marşı’ndan hala rahatsız olan bir zihniyet hâkim. Fırsatını bulsalar yine değiştirmek isteyeceklerdir. Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın…
Yorum Yazın