İslami Cemaatler ve Tarikatlar
İslami cemaat ve tarikatların devlet tarafından izlenmesi ve daha önceki farklı bazı emsallerinde olduğu gibi devletin içinde bir güç olarak devşirilmesine mani olması farklıdır ama toptan varlığına karşı çıkıp yasaklanmasını istemek ise farklıdır. İkincisi kabul edilemez.
İslami sivil toplum kuruluşları, cemaat ve tarikatlarına karşı olabilir veya en ağır biçimde dahi eleştirebilirsiniz.
Onların Devlet için bir tehdit olma durumu olursa Devlet zaten tedbirini alır ve en sert biçimde cezalandırır. ( FETÖ vs. örneklerinde olduğu gibi )
İslami STK cemaat ve tarikatları Müslüman ülkelerin bir gerçeğidir. Beğenmeyebilirsiniz…
Art niyetle kullananlara izin vermez ve gerekli tedbirleri, denetimleri de alabilirsiniz. Ama ne demek hepsi toptan yasaklansın gibi absürt istekler?
Bunu 1950 öncesi CHP diktatoryası dahi başaramamıştır.
Doğrusu ile yanlışı ile tüm cemaat ve tarikatlar en zorba faşist yönetimlerde bile zor şartlarda ayakta kalmayı başarabilmiştir.
Bunu neden yazdım şimdi durduk yere?
Sapkın bir ilahiyatçı bugün kendi gibi sapkın bu fikri yazmış ve tüm İslami cemaat ve tarikatların yasaklanmasını istemiş de o yüzden.
Hattı zatında Diyanet İşleri Başkanlığımız bu hususta daha çok inisiyatif almalı ve yeni nesillerin daha iyi yetişmesine yollar göstermelidir. Ama yasakçılık olmaz.
Yanlış yapan, devlete meydan okuyan olursa devlet tarihin her döneminde olduğu gibi bu dönemde de kendini koruma refleksine sahiptir ve kendini korur.
Paralel yapılanmalara asla izin vermez kendi içerisinde.
Bununla beraber halk istediği fikre cemaate tarikata katılmakta özgürdür.
Bir defa fikre, ibadet şekline, ifade ve teşkilatlanma hürriyetine mani olmak her şeyden evvel demokrasiye ve insan haklarına aykırıdır.
Ne Avrupa da ne Amerika da böyle bir uygulama düşünülmemiştir.
En sapık tarikatlara bile yasak getirilmemektedir.
Yeter ki şiddete bulaşmamak ve milli güvenliğe aykırı olmamak kaydı ile.
Daha önce de belirttiğim üzere bunlar için devlet zaten kendini korur.
Bununla birlikte paralel yapılanmalar olup fırsat eşitliğine illegal kadrolaşmaya adam kayırmaya vesile olunuyorsa bunun da gereğini yapacak olan devlettir.
Devlet sadece tarikat ve cemaatleri değil her şeyi denetlemeye, yanlışları düzeltmek veya gerekirse müeyyide uygulamaya sahip tek meşru güçtür.
Devlet kendi amirlerinden değil de abilerinden, hocalarından, şeyhlerinden veya örgüt liderlerinden emir alınmasını tabii kabul etmez.
Ancak bununla birlikte meşru hudutlar içerisinde yukarıda saydıklarımın dışına çıkmadan dinlerini, ibadetlerini ve fikirlerini daha iyi yaşamak, Özgür bir ortamda teşkilatlanmalarına ( tabii ki denetlenmeleri kaydı ile ) izin verir ve hatta destekler.
Türkiye'nin 20. yy’in ilk yarısında ki faşist uygulamalara dönmesi asla düşünülemez.
Yorum Yazın