Hasan’ı Siz Değil Hasan Sizi Kurtaracak
Daha yürümesini bile öğrenmeden çiçekli bahçelerde kelebek avına çıkan fırıldaklar darphanede “dava” basarken, yumurta kafalı kahya tipli göbekliler deri koltuklarında ısınırken, dış güçlerin tuzaklarını bertaraf etmek için zavallı işçileri tek ayak üzerinde bekleten yetkililer proje(!) üretirken, sosyal medyada yemeden içmeden şehit olma pahasına vatan müdafaası yapan fenomenler ortalığı kasıp kavururken, paralar hesaba yatarken, makam araçlarına çakar lamba takılırken, implant sırasında kuyruklar oluşurken, bol baharatlı kebaplı teşkilat toplantıları devam ederken, pide salonlarının açılış törenine çelenkler gönderilirken, tadılırken ve elbette “Bismillah” çok şükür elhamdülillah!
Sonra Ankara’nın soğuk bir kış gecesinde bir vicdan çıkar, gözlerinde keder, kalbinde umut, zevki unut, parasız ve aç. Ve hepimizi anadan üryan soyup bırakır.
Adrei Rublev’den ilhamla söyleyelim, dudağımızı ısırarak, insanlığın dibe vurduğu bir dünyada, “İnsanlara insan olduklarını daha çok hatırlatmalıyız” deme cesaretini gösteremeyenlerin dünyasında Hasan gelir bunu yaşayarak hatırlatır.
Varoluşun nabzından fışkıran bir yanardağ misali yakıp atar hepimizi. Ah biz hodbin ruhlular… Vandal yürekliler… Şehrin aç, hırslı, paslı, kirli ve barbar skandal insancıkları.
Şairin; “Söyleyin aynada iskeletini görmeye kadar varan kaç kişi var şunun şurasında?” dediği vicdan röntgencileri… Sahi, Hasan’ın tuttuğu aynada iskeletinize varana kadar görebildiniz mi?
Hasan’ın asaletine, zarafetine ulaşabilmek için bile “kaç fırın ekmek yemesi” gerektiğini düşünecek kadar kendinden uzak zavallılarız biz. İnsan olmanın yasasını unuttuk, maruz bırakıldığımız şu dünya yaşamında.
Kapitalizmin bir köpek gibi sırtüstü yatıp gelen geçene dil çıkardığı şöyle bir zamanda, haramın helal, helalin haram yapıldığı, kâğıt mendil satıcılarının sınandığı şu lekeli çağda, ya biz sınanmaya dahi tenezzül edilmeyenler…
İmrendiniz değil mi Hasan’a?
“Allah'a çok şükür haftada bir param oluyor onunla da otelde kalıyorum. Bu vesileyle sıcak bir yorganın altında yatabiliyorum, duşumu alıyorum. Yani haftada bir kez de olsa temizliğimi yapabiliyorum" diyen Hasan’a.
“Hayat şartları üzebiliyor; ama şöyle bir gerçek var, Allah insanları sınar. Bu yüzden Allah beni şu an sınıyor ve taşıyamayacağım bir yükü bana vermiyor. Ben genelde yere karton sererek metroda yatıyorum. Benim de bir yerde hayatım değişecek. Ben buna çok inanıyorum. Allah bir yerde benim yüzüme bakacak” diyen Hasan’a.
Allah’ın bakmasını da kıskandınız değil mi?
Vicdani sorumluluklarını omuzlarından atanlar, pusulasını şaşıranlar, makam mevki uğruna, üç kuruş daha fazla girsin diye takla atanlar, lüpçüler, nebbaşlar, kitaplarını yarıda bırakanlar, bön bakışlılar, nev-i beşerin çıkarcı taifesi!
Siz sınanmıyorsunuz bile değil mi? Sınanmaya bile layık görülmemek nasıl hazin, iç burkan bir duygudur bilir misiniz?
Basitlik gerektirir evvela. Tüm basitliğinizle ancak demlenmiş zamanın örtüsünü çekip atabilirsiniz. Budur meydan okumak! “Bir saman çöpüyüm ben, mıknatıslara yan çizmişim. Ben öyle bir zerreyim ki, bütün âleme isyan etmişim” hali.
Hasan hakikati yaşadı, biz edebiyatını yaptık, siyaset de reklamını…
Ey yetkili, siz bakmasanız da Allah, şehrin sınanan başka Hasanlarının da yüzüne bakacak. Size iyi seyirler bayım. Sizin yüreğinizin yarılması için bir mucize gerekli. Belli ki ancak Musa’nın asası değdiğinde yarılacak yürekleriniz.
O vakte kadar çatlamadan durun.
“Her şeyin bir fiyatı vardır. Size huzur verdim diyenler, bizden ne aldıklarını söylesinler” diyor İsmet Özel.
Sizlerden istirhamımdır.
Hasan’a verdiğiniz huzur, ilgi, sevgi, şefkat ve merhamet miktarı kadar ondan bir şey almayınız. İtaat istemeyin mesela. Size sürekli dua etmesi gerektiği duygusunu yaşatmayın ona. Verdiğiniz huzur kadar bağlılık talep etmeyiniz.
Bilirim sonra nankör dersiniz. Şehrin diğer Hasanlarına ulaşın. Durmayın. Lanet olası kibrinizi atın artık üzerinizden. Mermi gibi namluya sürüp insanları kalbinden vurmayın.
Salih Tuna’nın yazdığı gibi;
Unutma: Hasan'a sen yardım elini uzatmış olmadın. Hasan'ın uzattığı yardım eline tutunacaksın.
Diriliş budur.
Tüm mental yorgunluklarına gerçek şifa budur. Gönül ve vicdanlardaki damar tıkanıklıklarını açacak olan budur.
Yani Hasan’ı siz kurtarmadınız bayım. Hasan sizi kurtaracak.
Yorum Yazın