Evangelist Ajan Brunson’un Tahliyesi
Her ne kadar papaz olarak bilinse de profesyonel bir ajandı o. Çıktığı mahkemelerde “Ben masum bir adamım. İsa’yı seviyorum, Türkiye’yi seviyorum” dedi, başka bir şey demedi. Evangelist olan Brunson, küresel finans baronlarının Evangelist projelerine hizmet eden bir ajandı. Evet, kendilerini masum görürler, İsa’ya hizmet ettiklerine inanırlar ve Türkiye’yi de çok severler(!) Çünkü bu kadim ülkenin kendilerine ait olduğunu düşünürler.
Oysa bugün dünyanın en tehlikeli terör örgütü Evangelizm’dir. Bir bakıma tüm terör örgütlerini bir çatı altında toplayan şemsiye örgüttür. Para, siyaset ve din merkezli bir politika güden ve kehanetlerden yola çıkarak Ortadoğu’da kaos planları yapan azgın bir topluluktur bu.
Türkiye ise planlarının tam merkezinde yer alan bir ülkedir. Suriye’nin kuzeyinde bir PKK devletçiği kurdurarak, nihai emellerine adım adım ulaşmak gibi bir gayeleri var. Akdeniz enerji havzasını kontrol ederek üç kıtayı yönetmek istiyorlar.
*
Daha evvel özel kuvvetlerde çalışan ve sonra sözde rahip olarak göreve yollanan Brunson için bir ara Ergün Diler şöyle bir hikâye anlatmıştı. “İzmir Diriliş Kilisesi'nin önüne gelen Mustafa Ali Eren isimli saldırgan belindeki silahı çıkararak göz göze geldiği PASTÖR'ün üzerine 5-6 el ateş ediyor. Herkes silah sesiyle birlikte şoka giriyor. Alsancak inliyor... Manisa'dan gelen saldırgan "El KAİDE SİZE BUNUN HESABINI SORACAK!" diye slogan atarak elindeki tüfeğe hamle yapıyor.
Tüfek ateş aldığı an başta PASTÖR olmak üzere yakınında bulunanlar büyük risk altında. Kimse ne yapacağına karar veremezken PASTÖR şaşkın bakışlar arasında saldırgana doğru çok ama çok hızlı bir hamle yaparak tüfeği dipçik kısmından tuttuğu gibi yukarı kaldırıyor. Ve sonra peş peşe yaptığı hızlı hamlelerle EL KAİDE için oraya geldiğini söyleyen saldırganı etkisiz hale getiriyor. Dava açılıyor. İfadeler alınıyor. Ama PASTÖR şikâyetçi olmuyor.” Yani, papaz, bildiğiniz özel eğitimli bir CIA elamanı.
Tutuklandığında ses ABD’den, FETÖ ve PKK gibi taşeron örgütlerinden gelmiş ve dünya gündemine oturmuştu. 1973 yılına kadar MİT’in maaşlarını bile CIA’in ödediği bir ülke nasıl olur da Amerika’nın bir ajanını tutuklayabilirdi! Evet, tutukladık!
Öyle ki 18 Temmuz’da ev hapsine gönderilmiş olsaydı ABD’den gelen bir tim onu filmlere konu olacak bir operasyonla ülkeden kaçıracaktı. Ancak bunu haber alan Türkiye, ev hapsini erteleyerek bu gizli operasyonu engellemişti.
Peki, 23 yıl Türkiye’de kalan 50 yaşındaki Brunson ne ile suçlandı? "PKK ve FETÖ terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği" gerekçesiyle 15 yıla kadar, "devletin gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etmek" suçlamasından 20 yıla kadar hapis cezası istenmişti.
Kilisesinde PKK ile FETÖ’yü "Övücü ve bölücü içerikli konuşmalar" yapmakla suçlanan Brunson'un evindeki aramalarda "çok sayıda dijital materyal" ele geçirildiği söylendi.
Ayrıca Mayıs ve Haziran 2013'teki Gezi Parkı'na alışveriş merkezi yapılması planını protesto için düzenlenen eylemlerin organizatörlerinden biri olduğu da iddia edildi.
WhatsApp yazışmalarında PKK’lı yardımcısına 15 Temmuz’dan kısa bir zaman önce attığı mesajda; “Yakında deprem olacak ABD konsolosluğuna gel ben de orada olacağım” dediği ifade edilmişti.
2010-2013 yılları arasında Kürt vatandaşlara yönelik ayinler düzenlediği ve Suriye'den gelen mültecilere yardım sağlama görüntüsü altında misyonerlik faaliyetleri yürüttüğü de iddialar arasındaydı.
Amerika ise dünya kamuoyunda “Hristiyan bir papaz, Müslüman bir ülkenin cezaevinde işkence görüyor” algısını yaymaya başladı. Sonra ardı ardına yapılan tehditkâr açıklamalar ve elbette Başkan Erdoğan’ın verdiği cevaplar, uzunca bir süre Brunson üzerinden gerginlikler yaşanmasına neden oldu.
Bugün ise mahkeme, PKK ve FETÖ’ye casusluk yaptığı iddiasıyla 35 yıl hapis cezasıyla yargılanan Andrew Craig Brunson hakkında ev hapsi ve yurt dışı yasağını kaldırdı. Brunson'a 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verildi. Ancak yattığı süre göz önüne alınarak tahliye edildi.
Cezanın az olması ve tahliye kararı haklı olarak bazılarını üzdü. Bunu Türkiye’nin verdiği büyük bir taviz olarak görüyorlar. Kimi isyan ediyor kimi kendini kameraya çekerek bol hamaset videoları paylaşıyor. Oysa bakıldığında Brunson ceza aldı ve yattığı süre göz önüne alınarak tahliye kararı verildi. Yani kendi ifadesiyle “Evet, sen masum bir papazsın” denilmedi.
Ve istihbarat servisi düne kadar CIA’ya göbekten bağlı bir ülke olan Türkiye, bugün Amerika’nın bir ajanını tutukladı, cezasını kesti ve onu sınır dışı etti. Bu hafife alınacak bir hadise değildir.
Diğer taraftan itiraf etmeliyiz ki ülkemiz güçlü, zengin ve tam bağımsız bir ülke durumuna henüz gelmedi. Bu yolda büyük mesafeler katettik ve etmeye de devam ediyoruz. Ne var ki bu süreçte içeride üç yılda Osmanlıyı tekrar kuracağını zanneden ve acayip gaza gelen heyecanlı bir kesim oluştu.
Hamasetle, lafla, sözle bunun olabileceğine ihtimal veren bir kesim de var. İşte bu çok yanlış. Yan gelip yatan, makam mevki, ihale peşinde koşturan arada da “dava dava” diye ses veren bir tayfanın artık bu ülkeye verebileceği hiçbir şey kalmamıştır.
Bu vakitten sonra karıncalar gibi çalışarak eğitim, sanayi, teknoloji, ekonomi ve kültür sahasında ülkeyi ilerletmenin yollarını aramalıyız. Başka çıkış yolumuz yok. Bunun da yolu, işi ehline vermekten geçmektedir. Düne kadar FETÖ övgüsü yapan omurgasız yavşaklarla bu işin yürümeyeceğini artık bilmemiz gerekiyor.
Kısacası bugün tahliye kararının ardından yaptığım bir paylaşımımı buraya da yazarak konuyu kapatayım. Bizim devlet işlerine aklımız ermez. Biz ancak bize görünen/gösterilen kısmıyla ilgili yorum yapabiliriz. Benim bildiğim ise şu; “Ülkemin ve devletimin yanındayım. Sonuna kadar mücadele etmeye de hazırım. Ölmek var dönmek yok. İstiklal mücadelemizde azmimiz kırılmasın.”
Yorum Yazın