Erdoğan Varsa Umut Var
Ekrem İmamoğlu, mazbatasını alır almaz, 7 Haziran’da bir türlü tesis edemedikleri ve içlerinde bir ukde olarak kalan CHP ile koalisyon kumpasının aparatları, büyük bir hevesle kimi parmak sallayarak kimi sözde ahlak dersi vermek suretiyle tebrik sırasına girdi.
Ve elbette içlerinden hiçbiri, Binali Yıldırım'a verilen 200 oyun sıfır yapılması ve bunun defalarca tekrar edilmesi, kaymakamlıktan gelen listelerin dikkate alınmayıp, kanunsuz 19 bin 623 kişinin görevlendirilmesi gibi birden çok hilenin yapıldığı bu büyük organizasyonu dillendirmedi.
Çünkü Erdoğan’a akıl vermeye yeltenen bu sözde ahlakçı tiplerin asıl niyeti; insanları yeni kurulacak partiye hazırlamak. Bunu bile namertçe yapıyorlar.
Diğer taraftan Erdoğan’ı samimi olarak destekleyen vatansever insanlarda da haliyle bir moral bozukluğu hakim. Oysa moral bozmanın vakti değil. Biz bugün tarihi bir uyarı/ders aldık.
Şöyle izah edeyim;
Bakınız, Yunanlıların, “Bizim çocuklar, Ayasofya’nın intikamını aldı” ifadesi bize tarihi bir gerçekliği ve düşmanlarımızın ne denli bilinçli, kinli ve sinsi olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Bilindiği gibi, Hristiyan (Evanjelizm) ve Yahudi (Siyonizm) ittifakı Müslüman mevcudiyetine asla tahammül edemiyor. Dün de öyleydi, bugün de öyle!
Dün Osmanlı’yı parçalamak isteyenlerin emeli neyse bugün Türkiye’yi parçalamak isteyenlerin emeli de odur. Bugün de ABD, İsrail ittifakıyla büyük İsrail devletinin/tek dünya devleti projesinin gerçekleşmesi için Türkiye engelini ortadan kaldırmak istiyor.
Dünyayı her geçen gün felakete doğru sürükleyen bir çark işliyor. 1. Dünya ve 2. Dünya savaşlarıyla ilk iki aşaması gerçekleştirildi. Bu geçen sürede milyonlarca masum sivil insan hayatını yitirdi. Müslüman ülkelere yapılan müdahalelerle ve iç savaş yöntemleriyle İslam coğrafyası kana bulandı.
Bugün de 3. Dünya savaşının tam ortasındayız. Kaos sonrası Kudüs merkezli tek dilli, tek bayraklı bir dünya federasyonu ile yeni bir dünya hâkimiyetinin temellerini atmak istiyorlar. Bu yüzden Türkiye’de sorun istemiyorlar. Çünkü ülkemiz kilit noktada.
Tam da bu noktada bugün karşımızda Erdoğan ile tekerrür eden bir tarih var. Çünkü Erdoğan, bu İmamoğlu’nu tebrik sırasına girenler gibi kolay yolu seçmedi. Ucuzluk yapmadı. Eğilip, bükülmedi.
Çünkü o biliyordu ki; Türkiye ayakta kalabilmek için topraklarının 4/3’ünü gâvura teslim etmiş bir ülkedir. Öyle ki modernleşme operasyonlarıyla da kültür ve medeniyet birikimi heba edildi.
Bakınız, bizler yıllardır Batı’nın demokrasisini korumaktan kendi devletimizi koruyamaz hale getirildik. Kaldı ki batı demokrasisinin bu kadim milletin mensubiyet bağına yönelik söyleyeceği tek bir şeyi yoktu.
Bu yüzdendir ki son 17 yıldır, Erdoğan liderliğinde, bu ülkede her kesimden insanı mağdur eden, dışlayan ve yok sayan, çocuklarımızı harcayan, insanlığımızı paçavraya döndüren, eli silahlı, güçlü, nüfuzlu üstelik devletin her türlü imkanından yararlanarak sinsi, gizli ve kirli tezgahlar tertipleyen, ülkede kaos ortamları oluşturan, ülkenin en mahrem bilgilerini dışarıya servis ederek ülkeyi başkalarının kontrolüne vermek isteyen ve bundan asla vazgeçmeyen bir zihniyetin karşısında hak, hukuk, özgürlük, ahlak ve erdem diyoruz.
Çünkü kendi imparatorluklarını kuran, yarı tanrı, müdahaleci kesimlerden az çekmedi insanlar. Öyle acımasız planlar hazırladılar ki bu planların uygulamaya sokulmasıyla kimse istediği gibi düşünemeyecek, inanamayacak ve konuşamayacaktı.
Yıllardır halkın iradesini, tercihlerini hiçe sayanlar, halkı mantıksız bulanlar, aşağılayanlar, dışlayanlar ve onları işe yaramaz kalabalıklar olarak gören bu zalimler karşısında son on yıldır da çetin bir mücadele yürütmekteyiz.
Biz bu kararlığımızdan taviz verdiğimizde, rehavete kapıldığımızda, ahlaki ve vicdani hasletlerimizi bir kereliğine bile olsa askıya aldığımızda, nöbet yerini bir kez olsun terk ettiğimizde, en ufak bir açık verdiğimizde bakın başımıza neler geliyor?
Netice itibariyle artık önümüzde iki farklı yol belirmiştir. Bunlar zahmetli yol ve ucuz, kolaycı, teslimiyetçi yol. İlki bedel ödemeyi göze alanların, ”Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı” diyenlerin yani ülkenin bekası uğruna mücadele etmekten kaçınmayanların yani şerefli, cesur vatan evlatlarının tercih ettiği yoldur.
İkinci yol ise zararı kendine dokunacak bir işe girişmek istemeyenlerin, PR çalışmalarıyla bedavadan /kısa yoldan lider olunabileceğine inananların tercih ettiği ucuz, itaatkâr bir yoldur.
Ülkeyi Amerika’ya teslim edip huzurlu, rahat, demokrat bir ülke hayali kuranların tercih ettiği bir yol bu!
PKK ile mücadele etmek yerine masa kurmayı, FETÖ’nün kökünü kazımak yerine uzlaşmayı, başkanlık yerine vesayetçi sistemi, bağımsız Ortadoğu politikaları üretmek yerine ABD’nin emellerine ortak olmayı seçen, zayıf, çelimsiz, korkak insanların seçtiği bir yol bu. İşte bunlar şimdi parti kuracakmış!
Erdoğan ise zahmetli yolu tercih eden şerefli cesur bir lider oldu. Bu aynı zamanda milletin de tercih ettiği bir yoldur. Bu adam bizim için dik duruyor.
Hendek Savaşı'nda kuşatma biraz uzun sürünce münafıklar ortaya çıkıp şöyle demişlerdi; "Muhammed bize Kisra ve Kayser'in hazinelerini vaat ediyordu. Hani ne oldu? Oysa bugün herhangi birimiz tuvalete gitmek için bile güvenlikte değiliz." Şu sıralar FETÖ’nün bu algı operasyonuna yenik düşen ne gafil insanlar çıktı.
Evet, çetin bir dönemden geçiyoruz. Lakin Erdoğan varsa umut var dostlarım… Cesur ve ahlaklı insanlar varsa umut var. Tüm dünyanın mağdurları adına umutlarımız var.
Çünkü sorumluğumuzu biliyoruz. Bu sorumlulukla yolumuza devam etmeyi sürdüreceğiz. Ne kadar engellemeye çalışsalar da ne kadar operasyonlara tabi tutsalar da asla bu yoldan vazgeçmeyeceğiz.
Yorum Yazın