Emeklilerimiz ve Zamları
Benim arzum da en düşük emekli maaşının 10 bin TL olmasıydı.
Bundan farklı değerlendirmek kaydı ile şunu da belirtmem şarttır;
Hükümet emekliye verdiği enflasyon artı refah payı sözünü %25 yaparak tutmuştur.
Lakin 3 ay evvel verilen seyyanen zam hesapları bozdu.
Sanki zam yapılmamış gibi bir hâl aldı.
Oysa Nisan ayında seyyanen zam verilirken yani en düşük emekli maaşı 5500 ₺’den 7500 ₺’ye yükseltilirken şu çok açık söylenmişti.
Temmuz’da zam yapılırken, Ocak ayından beri aldıkları (kök maaş) üzerine enflasyon artı refah payı ilave edilecekti.
Daha sarih bir misal vereyim.
Ocak 20232’ten itibaren 5.600 ₺ maaşı olan bir emeklimiz Nisan ayında maaşını bir an da 7.500 ₺ olarak almaya başladı.
Temmuz olduğunda ise verilecek enflasyon zammı altı aylık %19.77 idi.
Bu refah payı ile %25 olarak ilan edildi.
Buradan tüm uyarılarımıza rağmen birçok mürekkep yalamış insan dahi bu %25’in sanki en düşük maaş olan 7.500 ₺ üzerine ilave olacağını ve en düşük emekli maaşının ise 9.375 ₺ olacağını ilan ederek emeklilerimizi beklenti içerisine soktular.
Halbuki kanun çıkarken verilecek Temmuz zammı Ocak 2023’ten itibaren alınan kök maaşa yani yukarda misal verdiğim 5.600 ₺’nin üzerine ilave olunacaktı.
Hani 5600 ₺’lik maaş, %25 artış ile 7.000 ₺ en düşük bant 7.500 olacağı içinde yine 7.500 ₺ olarak devam edecekti.
Dolayısı ile Nisan maaşına göre sanki %0 (sıfır) zam oldu.
9.375 TL gibi sanal bir beklentiye giren emeklilerimizse tabii olarak hayal kırıklığı yaşadılar!
Ama bir hakikat şu ki hükümet sözünü tutmuş ve enflasyon artı refah (%25) zammını gerçekleştirmişti.
Burada haklı eleştiriler tabii ki yapılacak ben de yapıyorum zaten.
Bu rakamlar günümüz şartlarında halen yetersizdir.
Lakin yeni bir maliye politikaları ve yeni bir ekonomi heyeti iş başındadır.
Kendince bir mali disiplin izlenmektedir.
Bu yüzden Sayın Bahçeli gibi çok güçlü bir Cumhur İttifakı ortağının istemesine rağmen başka bir ilave zam olmadı.
Bundan sonra ne olacak peki?
Bugünkü basına açık toplantısında çiçeği burnunda yeni merkez bankası başkanımız sayın Hafize Gaye Erkan' ın da işaret ettiği gibi yıllık enflasyon en az %58 yani 2. Altı ay da %29-30 olacaktır.
Bu asgari enflasyon beklentisidir kanaatimce.
Önceki gün sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan' ın da çok net biçimde ifade ettiği gibi başta emeklilerimiz olmak üzere birçok kesim enflasyon altında bir mağduriyet yaşanmaması için yeni bir seyyanen zam ya da yüksek bir refah payı ilaveli yıl başı zammı geleceğidir.
Bu seyyanen zam Eylül veya Ekim ayında mı olmalıdır yoksa Nisan ve Temmuz aylarındaki sıkıntı yaşanmaması için direk yılbaşında mı yapılmalıdır mevzu bu olmalıdır.
Evet, dünyanın her yerinde emeklilerle çalışanlar arasında çok açık maaş farkı vardır.
Emekli sayıları da çalışan insanına oranı dörtte bir orandadır.
Ama 1990'lı yıllarda yapılan ciddi hatalar sebebi ile bu oran bizde çalışanların aleyhine (bilhassa EYT’liler) bozulmuş ve bugün neredeyse 20 milyona dayanmış emekli sayısı, çalışan 25 milyonun sırtına binmiş durumdadır.
Bu dünyanın hiç yerinde vaki değildir.
Hiçbir ülke de 2,5 çalışan kişi 2 kişiye bakamaz.
Bu oran 4 kişi ancak 1 kişiye bakmak şeklindedir.
Batı Avrupa’da dahi emeklilik 70’in üstüne çıkartılmak istenirken bizde 43 ile 49 yaş arası 5 milyon civarı yeni emekli ilave olmuştur.
Çalışmayan 20 milyonun maaşı nereden ödenecektir?
Türkiye’nin sömürgeleri mi var (!) ABD İngiltere ve Fransa gibi?
Türkiye’nin sınırsız petrol altın ve diğer maden gelirleri mi var başka ülkeler gibi.
Daha önceki yıllarda Popülist politikacıların halkımıza sorumsuzca vaad ettiği zamları ve EYT’leri bugün gerçekleştirmek mecburiyetinde kalan mevcut Sayın Erdoğan hükümetleri de haklı olarak dünyanın ve tarihin diğer ülkelerinde uygulanan zam ve ilave vergilere sarılmıştır…
Hiçbir ekonomik sistem bu tablonun içinden çıkamaz yoksa.
Ya seçim mağlubiyeti ya EYT,
ya 3600 Ek gösterge, ya seyyanen zamlar
Yüzde 50 maaş zamları nereden karşılanacaktır?
İşte sorunun cevabı buradadır…
Bu da daha çok çalışmak daha çok üretmek ve ihracattır.
Tamam eleştirelim her türlü tenkidi yapalım ama cevabını bildiğimiz halde boş sorularla kendimizi de insanımızı da oyalamayalım.
Bu kumaştan çıkan elbise budur.
Şayet Misak-ı Milli hudutlarımız dahilinde kalan petrol başta tüm enerji kaynakları hudutlarımız dışına bırakılmasa idi durum daha kolay olurdu şüphesiz.
Ne yapalım bu şartlarla çalışmaya devam edeceğiz inşallah.
Yorum Yazın