Din Ahlakını Yaşamak
İnsanların yaratılışına en uygun olan hayat, Allah’ın dinini yaşamaktır. İnsanların kendi mantıklarına, çevrelerine, kültür ve birikimlerine göre çıkardıkları sonuçlar, sıkıntılara sebep olur.
Kur’an bize nasıl bir ahlaka sahip olmamız ve nasıl bir hayat sürmemiz gerektiğini ayrıntılarıyla haber veriyor. Allah'ın emirleri eksiksiz yerine getirilmeye çalışılarak gerçek din ahlakı yaşanır. Nelerdir Allah’ın beğendiği güzel ahlâk özellikleri?
Adalet, ahde vefa, affetme, alçak gönüllülük, ana-babaya itaat, sevgi, kardeşlik, barış, güvenilirlik, doğruluk, birlik, beraberlik, iyilik, ihsan, iffet, cömertlik, fedakârlık, merhamet, müsamaha, tatlı dilli olma, güler yüzlülük, temiz kalplilik…
İnsanların birçoğu Allah'ın hükümlerine tam olarak itaat etmez, nefislerinin de tatmin olacağı bir yaşam tarzı oluşturmak isterler. Dinin kurallarına uymak yerine dini, kendi kuralları ve prensiplerine uygun hale getirmeye çalışırlar. Din ahlâkını, nefislerine uygun düştüğü sürece yaşarlar.
İçinde bulundukları yanılgı, söz konusu kişileri sapkın bir yola sürükler. Akıl ve vicdanlarını değil, nefislerini dinlemeleri, çoğu insanı Allah'ın emrettiği ahlakı yaşamaktan alıkoyan önemli bir unsurdur. Nefislerinin istek ve tutkularına göre hareket eden bu kişiler hak olana değil, batıl olana uyar, hem kendilerine hem de çevrelerine büyük sıkıntılar verirler.
Olaylar nefsani planlarına uygun gelişmediğinde, bu kimseler çok ani çıkışlar yapabilirler. Öfke, duygusallık, küsme gibi Kur’an ahlâkına aykırı davranışlar gösterilebilirler. Öfkeyle bağırıp çağıran kişi, o an Allah’ı ve her olayı O’nun yarattığını unutmuş demektir. Allah’ı unutan kimsenin ise, Kur’an ahlakıyla bağdaşmayan her türlü yanlış davranışı yapması mümkündür.
Bu insanlar bencil, sevgisiz, kibirlidirler ve en çok kendilerini severler. Yakınlarını, dostlarını veya ailelerini sevdiklerini iddia etseler de bu sevgi anlayışının da onların nefislerine uygun olması gerekir. Yani, sevgilerinde Allah’ın hoşnutluğunu ve rahmetini gözetmez, dünyevi çıkarlarına göre hareket ederler. Bencillikleri ve duygusallıkları nedeniyle adil olamazlar, adaleti ayakta tutamazlar.
Müminler ise en çok Allah'ı severler. Allah'ın her şeyi bir hayır ve güzellikle yarattığının, her olayın-hatta musibetlerin- bir hikmetle geliştiğinin, kaderlerinde olanı yaşadıklarının bilincinde hareket ederler. Rabbimizin verdiği tüm nimetlere şükür içindedirler ve yalnızca O'na tevekkül ederler.
Bu nedenle, iman etmeyen insanların yaşadıkları endişeden, korkudan, güvensizlikten uzaktırlar. Çünkü isteklerini insanların değil, Allah'ın yerine getireceğini bilerek, yalnızca O'na yönelip dönerler. Allah'ın sevdiği gibi bir yaşam sürdüklerinde, kendilerine en güzel karşılığı vereceğini umut ederler. Rabbimizin nimetlerinden biri olan sevgiyi de, bu şuur ve bilinçle derin ve güzel yaşarlar. Allah'ın bildirdiği gibi yaşayanlarla, insanların koyduğu kurallara göre yaşayanlar arasında yaşamlarının her anında derin ayrılıklar vardır.
İnsan etiyle kemiğiyle değerlendirilmez. Kişiliği, kalitesi, aklı, vicdanıyla değerlendirilir. İnsan yüksek bir ahlaka sahipse sevilir. Kur’an ahlakını yaşayan, vicdanına tam uyan insan, dünyanın en muhteşem varlığıdır, bulunmaz bir nimettir.
Gerçek Kur’an ahlakı, Allah'ın emrettiği ahlaktır. Eksiksiz olarak yaşamak ise Kur’an’a uymak ve "İçinizden en çok sevdiklerim ve kıyamet gününde bana en yakın olanlarınız, ahlâkı en güzel olanlarınızdır” buyuranPeygamberimiz(asm)’ın yolunda olmaktır. Allah'ın indirdiği dışında açıklamalar getirmeye çalışmak, “Bence”, “Elalem ne der?”, “Desinler”, “Demesinler” gibi yorumlarla yaşamak insanı kayba uğratır.
Müminlerin ölçüsü ve yol göstericisi, Allah’ın indirdiği hükümlerdir. Bundan başka yollar insanı doğrulara ve aydınlığa değil, yanlışa ve karanlıklara çıkarır. İnsan önündeki iki yoldan birini tercih etmeli; ikisinin arasında bir ahlâk olmaz. Kur’an’a iman eden samimi insanın yaşadığı; hükümlerinde ortağı, benzeri ve dengi bulunmayan, hüküm koyanların hâkimi olan Allah’ın dinidir.
Yorum Yazın