Biz Kurtulmadan Kudüs Özgür Olamayacak!
19 yüzyıl aradan sonra orada bir Yahudi devleti kurdular. İki dünya savaşını çıkartma pahasına! 600 yıl sonra da ilk kez Müslüman coğrafyasında yabancı bir devletin bayrağı dalgalandı. Ve bu devlet, Amerikan Evangelistlerin yardımıyla 6 gün içinde topraklarını tam üç katına çıkardı.
Yine bu köşede ifade etmiştik; “İttihatçıların Abdülhamid Han’ı tahtan indirir indirmez yaptıkları ilk iş; 9 yıldır uygulanan Kudüs'e Yahudi göçünü yasaklayan kanunu yürürlükten kaldırmak olmuştu. 1948 yılına gelindiğinde bu sefer torunları İsrail’i derhal tanıyacaktı.”
İşte Erdoğan, ilk kez Davos’ta İsrail’in zalim yüzünü dünyaya göstermiş ve “Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” diyerek orada herkesin önünde, katilin yüzüne bakarak gerçeği haykırmıştı.
Bu aynı zamanda bir meydan okumaydı.
BM’ye ise elinde haritalarla gelerek dünyadaki hiçbir liderin sormaya cesaret edemediği o soruyu sormuştu; “İsrail nerede? “İsrail devletinin sınırları neresidir? 1948 mi, 1967 sınırları mı geçerlidir? Yoksa başka bir sınır var mıdır? Yüzyılın Anlaşması denen girişimin amacı Filistin'i tamamen ortadan kaldırmak mı?”
Cevap geçenlerde geldi; “evet” dediler.
Niyetlerini çok önceden belli eden ve planlarını da açık açık ifade eden azgın bir tayfa bu. Grace Hallsell “Tanrı’yı Kıyamete Zorlamak” adlı kitabında Amerikalı emekli binbaşı Owen’in şu sözlerine yer verir. “Biz ahir zamanda yaşıyoruz. İslam mabedi(Mescid-i Aksa) havaya uçurulacak. İslam dünyasının çileden çıkmasına neden olacak bu durum İsrail’e karşı dünyayı yok edecek nitelikte bir ilahi savaşa dönüşecek. Bu da Mesih’i duruma müdahale zorlayacak.”
Hal Lindsey ise 1970 yılında yazdığı “Rahmetli Koca Dünya” adlı kitabında; “ İsrail’iin, Tanrı’nın tarihsel tasarımındaki en son ve en önemli rolünü oynaması için tek bir şeye ihtiyaç var; O da iki Müslüman mabedinin yıkılarak Musa Tapınağı’nın yıkılan yere üçüncü defa inşa edilmesidir.”
Anlayacağınız Evangelistler için sırada Mescid-i Aksa var!
Birleşik Devletler Başkanı George Washington; “Bizim yerleşim bölgelerimizin genişlemesi belli bir şiddet gerektirecektir, aynı bir kurt gibi” demişti.
1805 yılında Thomas Jefferson ise; “Tanrı, İsrail oğullarına tarih boyunca nasıl rehberlik ettiyse Amerika’nın kurucularına da öyle rehberlik etmiştir” diyerek bir bakıma kalıplaşmış Amerikan politikasını ifade etmiştir; “ Manifest Destiny”(Belirlenmiş kader)
500 yıl Kudüs’te farklı dinlerden ve mezheplerden insanları barış içinde yaşatan bir düzeni idrak edemeyen, 600 yıl dünyayı adaletle yöneten bir sistemi çözemeyen, tarihi ve kültürel kodlarından habersiz İttihat Terakki zihniyeti ise bu plan için 200 yıldır küreselcilere içeriden destek vermektedir.
Milat yazarlarından Eyüp Kılıç, 25.03.2019 tarihli yazısında, ”Yüzyılın Anlaşması” planının içeriğine dair detayları analiz ettiği köşesinde bugün olacakları tek tek ifade etmişti.
Planlamayı yapan ve yöneten Trump’ın danışmanı ve damadı Kushner, bu plan öncesi bölgesel dizayn noktasında önemli adımlar atmıştı. Bunlardan ilki; Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bölgesel aktörleri de plan içerisinde konumlandırmaktı.
Mısır’da Sisi, Suudi Arabistan’da veliaht Prens Selman eliyle BAE’de ise itiraza mahal olmadan tüm yetkililerin ortaklığı ile alt yapıyı oluşturdu.
Eyüp, yazısında sözde Filistin-İsrail Barışını tesis etmeyi öngören anlaşmanın aslında İsrail’in bölgesel amaçlarını meşrulaştırmak noktasında bir anlaşma olduğunu söylüyordu.
Anlaşma, Filistin tarafından kabul edilmemesi halinde de dünya kamuoyuna “ABD-İsrail barış istedi ama Filistin bunu kabul etmedi” algısı oluşturacak şekilde tasarlanmıştı.
Eyüp Kılıç; daha o tarihte; “Batı Şeria’nın küçük bir bölümünün Filistin Yönetimi’ne, Gazze’nin Körfez ülkelerinin (Suud, BAE, Mısır) oluşturacağı bir koalisyonun denetimine, Kudüs’ün ise büyük ölçüde tamamen İsrail’in kontrolüne bırakılması noktasında bir teklif getirilmesi kuvvetle muhtemel” diyordu.
Böylece devşirdikleri bölge ülkelerini kendilerinin etkin olacağı bir modelle konuya dahil edecek ve uluslar arası kamuoyu tarafından konunun çok taraflı bir çözüm olduğu algısı inşa edilecektir.
Trump yönetimi İsrail’in bölgesel tüm hedeflerini meşrulaştıracak adımları hem de devşirdiği bölgesel yönetimlerin ortaklığı/eliyle atma noktasında son aşamaya gelmiş durumda.
Şimdi bölgedeki tehlikeyi ve tehdidi öngören bu tür soğukkanlı analizlerin yapılıp önlem alınması gerektiği bir dönemdeyiz.
Bu tür durumlarda elbette tepki verilmeli. Ancak geçenlerde sosyal medyadan da sitem ettiğim gibi; 50 yıldır “Kahrolsun İsrail” sloganları atarak kısa süreli tatmin sağlamak amaçlı değil.
Eline pankart alanın sokağa döküldüğü geçici sahte kahramanlıkların sergilendiği bir anlayışla bu meseleyi çözmek imkansız.
Evvela bu kirli planı iyi okumalıyız. İçinde İttihat Terakki’nin de olduğu 300 yıllık bir okuma yapmalıyız. Sonra da bilhassa içeride birlikteliği tesis etmenin yollarını aramak durumundayız. Kudüs, biz kurtulmadan özgür olmayacaktır. Artık bunu anlayın.
Yorum Yazın