Asıl Facia KHK Değil FETÖ!
Ahmet Kekeç, “Cumhuriyet Apartmanı” adlı kitabında 15 Temmuz gecesi Marmaris’te yaşanılanları şöyle anlatıyor.
Cumhurbaşkanı Marmaris’ten ayrıldıktan 15 dakika sonra helikopterle bölgeye gelen suikast timi, otelin civarındaki korumalarla çatıştıktan sonra Cumhurbaşkanı’nın kaldığı müştemilata girdi.
Erdoğan otelden ayrılmadan önce Serkan Yazıcı bir teklifte bulunur. “Teknem var. Bir Yunan adasına kaçırabiliriz seni.”
“Ben ülkemde ölmeyi tercih ederim Serkan Bey” dedi Erdoğan.
Cumhurbaşkanı’nın niyeti ne olursa olsun İstanbul’a ya da Ankara’ya ulaşmaktı. Bunun için önce Dalaman Havalimanı’na gidilmesi kararlaştırıldı.
Cumhurbaşkanı, eşi Emine Erdoğan, kızı Esra Albayrak, damadı Berat Albayrak, torunları 11 yaşındaki Mahinur ve 7 aylık Sadık’la birlikte helikoptere bindiler.
Erdoğan o esnada kokpitteki iki pilotun yanına gitti ve çok kararlı bir sesle şöyle dedi:
“Bana mertçe söyleyin, kimden yanasınız?”
“Sizden yanayız efendim” dediler. Hem de sonuna kadar. Sizi ve ailenizi gideceğiniz yere ulaştırmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Öleceksek de, birlikte öleceğiz.”
Bu sahne her aklıma geldiğinde hüzünlenirim. Ülkenin Cumhurbaşkanı’na bu soruyu sordurtan duygu ne olabilir?
Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu soruyu sorduran hakikati hiç sorguladı mı acaba?
Sorgulamak şöyle dursun. Bülent Bey “KHK bir faciadır” başlıklı bir de açıklama yaptı.
Kemal Kılıçdaroğlu da 15 Temmuz darbe girişiminin ‘kontrollü’ yapıldığını belirtip gerçek darbenin OHAL’in ilan edildiği tarih olan 20 Temmuz’da yapıldığını söylemişti. O günden beri Kemal Bey de “KHK bir faciadır” der.
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç da şöyle demişti;
“Çevremde o kadar çok bu felaketi yaşayan insan var ki. Ben onlara acıyorum, merhamet ediyorum. Aslında onlardan da özür diliyorum. Evime temizlik yapmaya gelen, daire başkanlığından ihraç edilmiş bir kadını gördükçe, eşi polis, ihraç edilmiş bir başka kadını gördükçe ben yerin dibine geçiyorum.
Ve onlara birkaç kuruş daha fazla vereyim de bir katkım olsun diyorum. Kırıkkale’den yumurta getirip de kapı kapı satmaya çalışan bir genel müdür yardımcısı görünce felaket görüyorum.
Bir benzinliğe gittiğim zaman bir Danıştay üyesinin pompa tuttuğunu gördüğüm zaman acı duyuyorum. Bir lokantada, restoranda bulaşıkçı olarak çalışan bir genel müdür gördüğüm zaman perişan oluyorum. Tüm bunları yaşıyor Türkiye. Kimse savunamaz bunu.”
Bülent Bey, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyeliğinden aldığı maaşın bir kısmını da KHK mağdurlarına verdiğini ifade ediyor.
Bülent Arınç, FETÖ’nün nasıl şeytani bir örgüt olduğunu bilmiyor mu? FETÖ elebaşı “Amaca giden her yol mubahtır. Girin de nasıl girerseniz girin” talimatını verdikten sonra içerideki militanları tüm sınavlarda hırsızlık yaparak devletin kurumlarına sızmaya başlamadı mı?”
FETÖ, bu ülkede 40 yıldır aralıksız soru çalarak militanlarını askeri ve polis okullarına, siyasal ve hukuk fakültelerine varana kadar devletin tüm kurumlarına yerleştirmedi mi?
Sayın Arınç, hiç düşündünüz mü? 7 Şubat 2012 tarihinde Başbakan Erdoğan, savcının Hakan Fidan'ı aradığı saatlerde ameliyata alınmış olsaydı; MİT Müsteşarı, Başbakan'la telefonda görüşemese ve Cumhurbaşkanı Gül'ün “git, bir şey olmaz” sözünü tutup ifadeye gitseydi ne olurdu?
Fidan ve diğer MİT mensupları tutuklanır mıydı? Böyle bir şey söz konusu olsaydı, savcının başlattığı KCK soruşturması Başbakan'a kadar uzanır mıydı?
Türkiye’nin başına bela edilmiş bu acımasız terör örgütüyle yapılan mücadelenin tam ortasında; “Paralel ile mücadele kapsamında açılan o kadar çok dava var ki üstüme cübbeyi tekrar geçirmek istiyorum” diyerek hepimizin güvenliğini tehdit eden bu kirli yapıyı cesaretlendirmiştiniz.
Bu tür açıklamalarınızla yine aynı şeyi yapıyorsunuz.
15 Temmuz’dan sonra bazı üniversitelerde, suçlu/suçsuz ayrımının net olarak ortaya konulmadığı gibi suçluların yanına rektör ile kişisel husumeti olan birkaç hocanın da isminin eklenmesi şeklinde listelerin belirlendiğini görmüştük.
Hatta bazı üniversitelerde FETÖ listelerini belirleyen kişilerin daha sonra FETÖ üyesi olmaktan haklarında soruşturma geçirdikleri bile ortaya çıktı. Bu hususta ortaya çıkan mağduriyetler titizlikle giderilmelidir.
Ancak “KHK faciadır” demek o gece vatanları uğruna şehit düşen bu ülkenin evlatlarına yapılmış bir haksızlıktır. “Bacağım gitsin ancak vatan sağ olsun” diyen, tankın altına yatarak vatan müdafaası yapan gazilerimize yapılmış bir hakarettir bu!
KHK atılan birçok memurun gerçekte FETÖ imamı olduğu ortaya çıktı. Bu ülkede iç savaş isteyen, darbe olun diye çırpınan vatanını milletini hiçe sayarak kendini FETÖ’ye satan biri çöplükte de yaşasa yeridir. Bunlar için üzülmeye değer mi?
Gerçek anlamda mağdur edilmiş FETÖ kurbanı hâkim, savcı, genel müdür, öğretmen vs varsa titiz bir çalışmayla genelleme yapmadan bu kişilerin mağduriyeti giderilmelidir. Aksi takdirde KHK faciadır demek FETÖ’ye hizmet eder.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın her ne kadar “kendi görüşleridir” şeklinde bir açıklama yapsa da netice itibariyle Bülent Arınç hala o makamı temsil etmektedir.
Yorum Yazın