ABD, PKK’yı Neden Destekliyor?
Türkiye'nin tepkisine rağmen, ABD'nin YPG' ye silah sevkiyatı sürüyor. Ayda ortalama 200 kamyon silah sevkiyatı yapılıyor. İçinde silah, Hummer marka araçlar, iş makineleri ve jeneratörler de var.
Peki, Amerika tüm tepkilerimize rağmen neden PKK/PYD terör örgütünü meşrulaştırmak istiyor?
PKK, İsrail’in “vaat edilmiş topraklar” dediği ve bunu da Amerika’nın “Yeni Dünya Düzeni” adına yürüttüğü projenin gerçekleşmesi için palazlandırılan bir terör örgütüdür.
Yani Kürtler, İsrail için büyük öneme sahiptir. Bugün “Ilımlı İslam Projesi” ile İsrail’in “Büyük Kürdistan Projesi” iç içe geçmiş iki mühim projedir.
Osmanlı toprağına ilk ayak basan Amerikalı misyonerler ( 15 Ocak 1820) Pliny Fisk ve Levi Parsons idi. Bu iki misyonere/ajana gönderilen bir talimat mektubunda şu cümleler yer alıyordu. “Bu mukaddes ve vaat edilmiş topraklar silahsız bir haçlı seferi ile geri alınacaktır.”
Demek ki ülkemiz onlara göre kutsal ve vaat edilmiş topraklar olarak görülüyor.
Çünkü 7 inayet kilisesinin 7’si de Türkiye’dedir. Hatta bunlardan Selçuk’taki Bülbül Dağı’nda Mahmut Esat Bozkurt’ta ait olan ve yaklaşık 30 bin metrekarelik alanda bulunan Meryem Ana Evi’nin başkanlığını Noel Mikalef'in yaptığı Meryem Ana Derneği'ne devredildiğini de ilave edelim.
Çünkü Vahiy 13:7, Daniel 7:23’te ifade edildiği gibi; tek dünya devleti- hükümeti kurulacak. Vahiy 13:16-17’de ifade edildiği gibi; tek dünya ekonomik yönetimi kurulacak. Vahiy 13:3,4,8’de de ifade edildiği gibi; tek dünya dini hâkimiyeti tesis edilecek.
Tamam, bu türden kehanetleri sapkın bulabilir ve önemsizleştirebiliriz. Ancak Umberto Eco’nun ifadesiyle söyleyecek olursak; “Bir inancın ne kadar doğru veya gerçek olduğundan ziyade ona inananların inançları için neyi ne kadar göze alabildikleri ya da yapabildikleri önemlidir.”
CIA ve Orta Doğu” adlı kitapta da neyi ne kadar göze alıp yaptıkları anlatılmaktadır.
Bakalım;
1980’lerde Ankara ve Adana’da görev yapan ve çok iyi Türkçe konuşan James Jeffrey bir panelde şunları söylüyordu. ”Türkiye’nin yaklaşımı daha çok iç işlerimize nasıl karışma cüreti gösterirsiniz şeklinde oluyor. Evet, gösteririz çünkü siz bu kulübün bir üyesisiniz. Kendinizi izole edemezsiniz, mürekkebinin silindiği 150-200 yıllık Viyana Kongresi’ni ortaya koyup iç işlerimize karışamazsınız diyemezsiniz.” Yani karışacaklar…
Bakınız Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonraki süreçte Orta Doğu’nun Türkiye ayağında Çekiç Güç’ün yerleştirilmesi, PKK ve Irak’ın kuzeyi ile ilgili Amerikan politikalarının dayatılması ve içerideki operasyonlara Amerikalı diplomatlar dâhil edildi. Abramowitz, Edelman, Wilson, Pennington gibi isimler bunlardan bazıları…
Amerikalı diplomatların, Güneydoğu Anadolu sevdaları hiç bitmedi. Tansu Çiller’in yalı komşusu olan Elizabeth Shelton gibi isimlerin bölge için sundukları raporlarda kullanılan ifade hep Güney Kürdistan idi.
Eric Edelman döneminde hortlayan PKK terörü, Fener Rum Patriğinin ABD Büyükelçiliği tarafından Ekümenik Patrik ilan edilmesi, Kürtçe İncillerin ve Tevratların basılması, Kürt devleti projesinin zihinlere kazınması gibi çalışmaları oldu diplomatın.
Ardından Ross Wilson da gelir gelmez Ankara büyükelçilik rezidansında düzenlediği Kürt yemeğine birçok vekil ve siyasetçi de davet etmişti. Hrant Dink suikastının, Danıştay saldırısının düzenlendiği dönemler…
Aynı tarihlerde Adana konsolosu sık sık Malatya’ya gidip geliyordu. Amerika, doğu ve güneydoğu bölgelerini kendisi için NGO üssü haline getirdi. STK ve parti marifetiyle orayı ajan yuvası haline getirdi.
CIA, Türkiye’de sürekli olarak ideolojik ayrıştırma, etnik farklılıkların körüklenmesi, laik, dindar, Alevi, Sünni çekişmesi ve çatışması marifetiyle toplumun birbirine düşerek her daim çaresiz ve iradesi bir kıvamda tutmayı istedi.
Buradan da ülkede restorasyon adı altında yeni tip hükümetlere yol açmayı denedi. Son günlerde aynı taktiği yine devreye sokmuş durumdadır. İçeride dinler arası diyalog kıvamında kurulan pek demokrat birliktelikler tesis edildi.
Hatırlayınız 17 Mart 2016’da Suriyeli Kürtler de Suriye Kürdistan’ı adı altında federal bir bölge kurduklarını ilan etmişlerdi. Kürtler Suriye nüfusunun yüzde 7’sini temsil ettiği halde PYD ülkenin yüzde 20’sini istemektedir.
Federal bölge ilan edilmek istenen yerde petrolün yüzde 34’ü üretilmektedir. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre önünüzdeki 15 yılda Libya 3, Arabistan 4, Irak 3, Yemen 2 ve Suriye 3 devletçiğe ayrılabilir.
Bugün “güvenli bölge” tesis etme sürecini çok yakından takip etmeliyiz. Bu coğrafya üzerinde kurulan planlar dehşet verici boyutta.
Unutmayın, apokaliptik ya da post-apokaliptik kehanetlere bağlı çıkarılmak istenen “Armegedon” tehdidinin tam ortasındayız. Büyük Kürdistan Projesi bunun ilk adımı.
Yorum Yazın