Savaşın İlk Şehidi Akıl, Vicdan ve Hakikattir
Vicdansızlık; kişinin ahlaki değerlere, etik prensiplere veya toplumsal kurallara karşı duyarsız, sorumsuz veya kayıtsız davranışlar sergilemesidir. Bu durum, başkalarına zarar verebilecek ya da insanî/ahlaki değerlere aykırı eylemlerde bulunabilecek bir tutumdur. Dolayısıyla vicdansızlar başkalarının haklarına karşı kolaylıkla ihlallerde bulunur, vicdan azabı yaşamadan başkalarını kullanabilir veya zarara uğratabilir.
Tam da İsrail’i ve onun uyguladığı katliamın arkasında duran, dillerinden düşürmedikleri demokrasi, insan hakları, uluslararası hukuk gibi batılı değerleri birkaç haftada yerle yeksan eden sömürgeci /emperyalist devletleri tanımlamaya çalışıyorum. Terörist İsrail’in insanlığın vicdanına saldırısı kesintisiz devam ediyor. 7 Ekim'den bu yana saldırılarını sürdürdüğü Gazze Şeridi'nde can kaybı 18 bini buldu.
Küresel merhametsizliğin ve vicdansızlığın tavan yaptığı günlerden geçiyoruz. Şefkat, merhamet ve vicdan, Allah’ın bize verdiği çok önemli bir duygular. Ki insan gaflete dalsa vicdanı dalmaz. Nefsine kapılacak olsa vicdanı kapılmaz. Şeytana meyledecek olsa vicdanı meyletmez. Menfaatini kovalasa vicdanı durdurur.
Samimi Müslüman vicdanla baktığı için şefkat ve merhametten zevk alır. Küfür ise şefkat ve merhameti mantıksız görür, her durumda menfaatini gözetir, kendince mantıklı bulduğunu yapar. Bu da küfrü merhametsizlik, vicdansızlık, intikam hissi, gaflet ve dalâlet içinde yaşatır. Mazlumun yanında olmaz, yardımcı olmaz çünkü kendince hep ihtiyaç içindedir. Bir başkasını koruyup kollamak insanın vaktini ve parasını ve imkânlarını alan bir şeydir çünkü.
İnsanlara acı vermek, zulmetmek korkunç bir şey. Bu yüzden vicdan kullanmak çok önemli bir ibadet. İslam merhamet, vicdan ve haklının yanında olma üzerine kuruludur. Küfür ise bencillik, menfaat, gücü elinde tutma ya da güçlü gördüğünün tarafında konumlanma üzerine. Tıpkı Firavun’un mantığı gibi. Musa(as)’a bakıyor, korkuyor, “Bu benim servetimi ve tüm gücümü elimden alacak” diye düşünüp inananları esaret altında tutmak istiyor. Tam da bugün, toplama kampında aç, susuz, ilaçsız ve evsiz bıraktığı Gazzeli Müslümanları soykırıma tabî tutan İsrail gibi!
…
Vicdan, insanın içsel rehberi olarak işlev görür ve etik sorumluluklarını değerlendirme, doğru ile yanlışı ayırt etme yeteneği üzerinde odaklanır. Eylemlerinin sonuçlarına, başkalarına ve çevresine etkilerine dair bir insanî duyarlılık içerir. Ancak körelmişse vicdan, insana sağlıksız işler yaptırır.
Vicdan, ahlaki pusula olarak davranışlarımızı yönlendirir. Bize en güzel hayatı, hayatı disiplinli ve anlamlı hale getirmeyi Kur’an öğretiyor. Başka bir yol göstericisi olmasa bile, hayatı boyunca vicdanının insana sürekli doğruları fısıldaması, Allah’ın çok büyük nimeti.
İsrail savaş uçaklarının Gazze bombardımanında yaralanan ve "Allah işleri en iyi idare edendir, O'na güveniyoruz" diyen Filistinli kız çocuğu Zena'nın imanına bakın. Zena gibi daha binlerce çocuğun sabrına, tevekkülüne Rabbine itaatine bakın. Gazzeli küçük şehit Rim’e ve tüm masumlara yaşatılan zulme kayıtsız kalan, susan herkes kendini sorgulamalı. Bir düşünmeli, vicdanında beraat edebiliyor mu?
“Savaşın ilk şehidi akıl, vicdan ve hakikattir" der Antik Yunan oyun yazarı Aiskhylos. Bugün insanlığın canlı izleyerek şahit olduğu vahşeti, bu siyonazilerle birlikte iş tutanları ve bu büyük soykırımı görmezden gelen vicdansızları asla unutmayacağız.
"Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur… Taraf tutmayan insan, şahsiyeti felce uğramış insandır” der Cemil Meriç. Biz zalimlerin değil vicdanlıların, bâtılın değil hakkın tarafında olacağız. Az da olsak, kimse olmasa da Allah bizimledir!
… Saldırmaktan vazgeçerseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Yok, geri dönerseniz biz de döneriz. Ordunuz çok da olsa, size bir şey sağlayamaz. Çünkü Allah müminlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 19)
Yorum Yazın