N’oluyor Ya N’oluyor?
6 Şubat günü saat 04.17'de sarsıldığımız depremin enkazı altında uyuyakalan çocuk, kurtarıldığı sırada kurtarma ekiplerine soruyordu bu soruyu; “N’oluyor ya n’oluyor?” Ekip ise çocuğa, “Günaydın” diyordu, “kahramansın oğlum”.
Kahramanmaraş merkezli, ciğerimizi yakan 7,7 şiddetindeki bu korkunç afetin şokunu henüz atlatamamışken 9 saat sonra Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğündeki ikinci depremi yaşadık. 10 ilimizin ve 13,5 milyon insanımızın etkilendiği, benzerini görmediğimiz bu felaket sonucu on binlerce canımız gitti, on binlerce yaralımız var.
12 saat içinde 7.7 ile başlayıp, 7.6, 6.6 ve 6.5 büyüklüğünde büyük depremler ve yüzlerce 4.0 üzeri deprem oluşumu yaşandı. 6 bin yıllık geçmişi olan, belki yüzlerce deprem, savaş vs görmüş olan Gaziantep Kalesi'nin bile dayanamadığı kadar korkunç bir sarsıntıydı bu.
Etki alanı Birleşik Krallık büyüklüğünde ve şiddeti 1999 depreminin 10 katı olan depremde yıkımın en büyük sebebi depremin yüzeye çok yakın olması ve bu nedenle yol, köprü ve havaalanı gibi altyapıya verdiği zarar çok yüksek.
Bu çifte deprem günlerdir dünyanın da gündeminde. Birçok uzman, sıra dışı olarak nitelenen deprem sonucu, Türkiye’nin Arap Yarımadası'na doğru 3 metre hareket ettiğini söylüyor. Şöyle diyor bilim adamları:
“Türkiye’de yaşanan iki depremin kırılan fay hattı uzunluğu yaklaşık 400 kilometre. Dünyada bu denli büyüklükte bir kırılma 1906 yılında ABD’de ve 2001’de Kunlun’da yaşanmış. Tahmin edilenden çok daha büyük bir deprem. 1906’daki ünlü San Andreas Fayı’nın neden olduğu San Francisco depreminde 400 bin kişinin yaşadığı şehirde 200 bin kişi evsiz kalmış, 3 bin kişi ölmüştü. Kunlun’daki deprem ise insan yaşamayan bölgedeydi.”
“Türkiye’deki depremler tarihte kaydedilmiş en şiddetli kara depremlerindendir. İkisi birleşince şiddet çok daha artmıştır.”
"7,7’lik sarsıntı Japonya Hükûmetinin 2 gün sonra yardım ulaştırabildiği 7,2’lik Büyük Hanşin Depremi ile kıyas bile kabul edilemez."
"Dünyanın en büyük iç depremi. Enerji miktarı, 1995 Büyük Hanshin-Awaji Depremi ve 2016 Kumamoto Depreminin on katından fazladır. Ayrıca merkez üssünün sığlığı da büyük hasara neden oldu."
Bu afet tüm dünya genelinde yüzyılın afetidir. Bu kadar kısa sürede bu kadar büyük yıkım daha önce görülmemiştir. İlk günün şokuyla yaşanan aksaklıkları bir tarafa bırakırsak böyle bir felaketin ardından bu kadar hızlı organize olup müdahale edebilecek ikinci bir ülke yok.
Deprem anından itibaren devletin tüm kurumları, personeli, teçhizatı, araç gereçleri, arama kurtarma ve yardım faaliyetleri ile alanda oldu ancak depremin yıkım etkisi 10 ilimiz gibi büyük bir alana yayıldığı için iş maalesef çok zordu. Buna bir de bölgede ilk müdahaleyi ve organizasyonu yapacak kamu görevlilerinin çoğunun ya kendisinin ya ailesinin yıkım altında kalması da eklenmişti. Bölge ayrıca yolların bir kısmında depremin yol açtığı yıkıntılar, bir kısmının hava şartları, bir kısmının ise dışarıdan gelen ve içeride yoğunlaşan araçlar sebebiyle ciddi bir trafik yüküne maruz kaldı.
Felaket korkunç, alanı çok büyük, hava şartları olumsuz, acı çok büyük. Her şeyin elbette mükemmel olması mümkün değil. Olumsuz her duruma rağmen, böylesine büyük bir afet süresince herkesin bir olması millet olmanın gerekliliğidir.
Ancak yaşadığımız her doğal afette olduğu gibi bugün de kesin olarak anladık ki içimizde ne acımız acısı ne üzüntümüz üzüntüsü olan siyasetçisinden, gazetecisine, kimi haber sitelerine büyük bir kesim var. Anladık ki, enkaz üzerinde tepinen bu ‘oy yağmacıları’, halkın asla umudu olamayacak kadar karanlıklar!
Depremin ilk günü başlayan, “Devlet nerede?”, “İş makineleri nerede?” hezeyanlarına ve AFAD’ın bölgeye kimseyi sokmadığı, enkazdan önce ‘yandaşlar’ın çıkartıldığı, yardımların engellendiği, Afgan’ın kol kestiği, Suriyelinin tecavüz ettiği, barajların patladığı gibi insanlara korku yaşatan en az 80 yalana şahit olduktan sonra artık insanların acısını sömüren bu iftiracılara hiç hüsnü zan edemeyeceğim. Bot hesaplardan yardım isteyen “enkazdayım” mesajları ve ekipler bu yalan ihbara gittiğinde o süre içinde yitirilen canlar ise cabası. Hainlik bu! Devlet kurumlarımızın, canla başla çalışan askerimizin, arama kurtarma ekiplerinin, sivil inisiyatifin ve en önemlisi acı içindeki depremzedelerin moralini bozacak söylemlerde bulunanların vatan ve millet sevgisine inanmıyorum artık. Çok canımız yanıyor.
Ülkemde bir milletvekili, “Bu ülkede bu devletin düşmanı olmak meşrudur ve haktır" diyebiliyorsa bize her şey müstahaktır, ne diyeyim. “Ceset neredeyse akbabalar da oradadır” sözü tam da bu merhametsizler bu vicdansızlar için söylenmiş sanki! Evet oradalar ve altında halâ hayata tutunma mücadelesi veren canlarımızın bulunduğu enkazları çiğniyorlar. Ölüm gözlerinin önündeyken tutku ve hırslarını gözetiyorlar.
Özetle, Koray Şerbetçi hocanın dediği gibi; “Olay net. Deprem sahasında iki grup var: Can kurtaran aslanlar ve acıdan beslenen sırtlanlar...”
Zaman, siyasî rant gözetme zamanı değil, zaman faydalı olma zamanı. Elinde fayda sağlayacak bir imkânın varsa koşacak, yoksa susacaksın. Bu ülkede yaşayan, bu ülkenin ekmeğini yiyen, annesi babası, komşuları olan bu insanlar bizden değil mi? Kurtarılan her canla enkaz başındaki insanların heyecan hissedip “Allahuekber” diyerek şükürlerini ifade etmeleri bunları neden rahatsız eder? Hangi ara içlerinde bu kadar kötülük biriktirdiler anlamak mümkün değil. Biz kaybedersek siz kazanacak mısınız?
Deprem bölgesinde arama kurtarma ekipleri çalışmalara halâ devam ediyor. Her şeye rağmen kısa süre içinde tek yürek olan ülkemizde gözlerimiz günler boyu enkaz altından gelen ve gelecek olan güzel haberlere çevrildi. 7. Gün bile halâ enkazdan canlı olarak çıkarılan insanlara şahit olmamız umudumuzu sürekli kılıyor. Enkaz başında, hep bir ağızdan, “Sesimi duyan var mı?” diye seslenerek umutla cevap bekleyen, iğne ile kuyu kazar gibi canla başla uğraşarak hayat kurtaran, çıkardıkları her canla gözlerindeki mutluluğa şahit olduğumuz kurtarma ve sağlık ekiplerinden Allah sonsuz razı olsun. Boğazımıza yumru tıkayan o çağrıyı ömür boyu unutturmasın. Ama yalancı provokatörleri ve sebep oldukları yıkımı da unutturmasın. Bu yalan tsunamisi daha da devam edecek gibi. Allah’ınızı seviyorsanız yalanı değil, Kur’an’ın şu uyarısını yaygınlaştırın;
Ey inananlar, eğer bir fasık(yoldan çıkmış), size bir haber getirirse, onu 'etraflıca araştırın'. Yoksa bilgisizlik sonucu, bir topluluğa kötülükte bulunursunuz da, sonra yaptıklarınıza pişman olursunuz. (Hucurat Suresi, 6)
Bugün insanlarımızın kurtarılması, barınmalarının sağlanması, 10 şehrin enkazının kaldırılıp yeniden inşa edilmesi zamanı. Allah zorlukları kolay kılsın, milletimize güç kuvvet versin. Devletimize zeval vermesin.
Hepimiz imtihandayız. Sıcacık evlerde oturup yiyip içerken, rahat yataklarımızda yatan bizlerin imtihanımızın başarısız olma ihtimali daha fazla. Tarihin en büyük alandaki yıkımına tanıklık ediyoruz ama devlet millet el ele bu acının da üstesinden geleceğiz. Allah’ın izniyle yaralarımızı birlikte saracağız.
İnsanın en büyük yardımcısı Allah'tır. İnsan, Rabbine ne kadar yakın olursa acısı o oranda azalır. Büyük acı içindeki vatandaşlarımız, Allah’a yakın olarak ve O'na dayanarak dilerim en büyük yardımı alsınlar, kalpleri mutmain olup huzur bulsunlar.
“Onlar, iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyor” (Ra'd Suresi, 6) olabilirler. Biz iyiliği yaygınlaştıranlardan olacağız. Biz acıyı yaşayan o insanların ellerini tutup, kalplerine dokunacağız. Yaptığımız/yapacağımız her yardım damlası yaralara merhem olsun. Çaba gösteren her iyiden Allah razı olsun.
“Devletimiz Türkiye’dir. Bizi yaşatacak olan; insanlık görgüsü, kardeşlik hukuku, komşuluk ahlâkı, millet olma adabı ve vatan sevgisidir. Durduğumuz yer, olduğumuz şeydir." (İbrahim Tenekeci)
Yorum Yazın