İmana Zulüm Nasıl Karışır?
'İmana zulüm karıştırmak' insanın, Allah'ın kudretini kavramasına, dünyada ve ahirette gerçek mutluluğu ve kurtuluşu için hak dine uyması gerektiğini bilmesine rağmen, din dışı ahlâk özelliklerinden kopamamasıdır. Karanlıkta yaşamasıdır. Çünkü zulüm, nur kavramının zıddıdır, karanlıkta kalma halidir.
İmanını zulümle karıştıran kişi imanı yaşamaya çalışır ancak nefsani istekleriyle/çıkarlarıyla çelişen durumlarda ya da zorluk zamanlarında, Kur’anî davranışlar yerine din dışı tavırlar sergiler.
Lokman Suresi'nin 13. Ayetindekindeki, "Şüphesiz şirk, gerçekten büyük bir zulümdür" ifadesinden imana karıştırılan en büyük zulmün 'şirk' olduğu sonucuna varabiliriz.
İnsanın taştan/tahtadan yapılmış putlar karşısında bel bükmesi şart değil şirk için. Allah'ı hayatının merkezine almayan, O'ndan başkasına kulluk eden insan şirke bulaşmıştır.
Kur'an yerine farklı kıstasları olan, vahyi önemsemeyen, kendi aklını beğenen insan şirke bulaşmıştır.
Allah'tan başkasından yardım umut eden, Allah'tan başkasından yardım dileyen insan şirke bulaşmıştır.
Kur’an’ın ifadesiyle; "Allah'ı bırakıp da kendisine kıyamete kadar cevap veremeyecek kimselere çağrıda bulunandan daha sapkın kimdir. Oysa onlar ise bunların yakarmalarından gafildirler." (Ahkaf Suresi, 5)
Allah'ı sever gibi başka varlıkları kutsayıp seven insan şirke bulaşmıştır.
Kendisini besleyen, büyüten, ihtiyaçlarını karşılayan, hastalandığında şifa veren, zorlu zamanlarda sıkıntısını gideren, yolunu şaşırdığında yol gösteren, elinden tutan, Katından rızkı veren Allah'ın dışında başka ‘ilahlar’ arayan insan şirke bulaşmıştır.
Allah'ın kudretini gereği gibi takdir edemeyen, O'nun her türlü eksiklikten münezzeh olduğundan kuşkuda olan, Allah'a karşı zanda bulunan insan şirke bulaşmıştır.
"Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü?" (Furkan Suresi, 43) ayetinde tarif edilen insan da şirke bulaşmıştır.
İnsan, nefsindeki haris duygulardan sıyrılacak, bencil tutkularından arınacak, vicdanının fısıldadığı doğruları dinleyecek ki şirkten arınabilsin.
Ancak ne yazık ki;
"Onların (insanların) çoğu şirke bulaşmış olmadan Allah’a iman etmez. (Yusuf Suresi, 106)
Kur’an ile haber verilen gerçekleri yalnızca bilmek yeterli değildir; hissetmek ve yaşamak önemlidir. İnsan, sadece "iman ettim" diyerek, sınanmadan bırakılmayacağının, imtihan olacağının bilincinde olmalı.
Yaşanan olaylara zahirine aldanmayıp batınından bakmak, ardında gizlenen hayırları, hikmetleri görmeye çalışmak, Allah'a tam bir teslimiyetle teslim olmak insana mutluluk getirir. Gerçek mutluluk ise Allah'ın yalnızca samimi iman sahiplerine sunduğu büyük nimettir.
İmanını zulümle karıştırmayan insanın, ahiretten önce dünyada alacağı karşılık da çok güzeldir. Allah’ın sınamak için yarattığı olaylar karşısında Rabbinden hoşnut olmak, sabır ve tevekkülü yaşamak, imanı zulümden arındırmaktır mesela.
Kendince ‘dünyanın tadını çıkarmak’ için imanı yaşamayan insanlar aslında sürünüyorlar. Ne yaşadıkları andan hoşnut, ne gelecekten umutlular ne kendilerini güvende hissediyorlar. Karanlıklar içinde müthiş canları yanıyor, bildiğiniz gibi değil. Şirke girdikçe hissedilen acı da katlamalı artıyor…
Bağışlanmayacak tek günah şirk. Rabbimiz Kendisinden başkasına kulluk etmekten, Kendisinden başkasından yardım istemekten, şirkin açığından gizlisinden esirgesin.
"İman edenler ve imanlarını zulümle karıştırmayanlar, işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir."(En'am Suresi, 82)
Yorum Yazın