Yap -İşlet -Devret Modeli Rant mı Hizmet mi?
Yıl 2020
Moderatör, Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na mikrofonu uzatıyor.
-"Sayın Kılıçdaroğlu Koronavirüs'ün yayılımı durdurulamıyor. Neden acaba?"
-"Ben de anlamadım. Hâlbuki hastane odalarımızdaki yatak sayısını 4'ten 8'e çıkarmıştık. Bir solunum cihazından aynı anda 5 kişiyi faydalandırabilecek sistemi geliştirebildik. Her aileye 1 maske temin ettik. Acaba aile üyelerinden biri kullandığında diğeri kullanacağı zaman dezenfekte etmiyor mu ki? Lütfen, çok rica ediyorum. Hijyen kurallarına sıkı sıkıya bağlı kalsınlar. Halkımız endişe etmesin hastanelerin yetmediği yerlerde Afad ve Kızılay çadırları kurduk. Yeterli sağlık çalışanımız ve ekipmanımız yok ama AB'den yardım istedik. Umarım en kısa zamanda ülkelerindeki salgının önüne geçerek bize yardım gönderebileceklerdir."
-"Peki efendim halk perişan durumda, gıda ve temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar. Bunun için bir hazırlığınız var mı?"
-"Evet. Öncelikli işimiz para basarak insanımızı rahatlatmak. Bugün IMF heyeti ile de anlaştık. İlk etapta 5 milyar dolar krediyi serbest bırakacaklar. Ayrıca Lüksemburg bize 1 milyar dolar hibe vereceğini açıkladı. Görüyorsunuz degil mi? Ne medeni insanlar..."
Sevgili okurlarım silkinebilirsiniz.
Buraya kadar okuduklarınız kâbus gibi bir senaryoydu.
Tabii senaryo da olmayabilirdi.
İyi ki öyle.
Bugün dünyadan yardım dileniyor olabilir,
"Bittik, perişan olduk, ne olur sesimizi duyun!" diye yalvarıyor olabilirdik.
Hatta ihtimal bile değil. Kesinlikle durum aynen böyle trajikomik bir hal alırdı.
Erdoğan Türkiye'si kendi ayakları üzerinde duruyor.
Yetmiyor gibi İngiltere dahil pek çok ülkeye yardıma koşuyor.
Ama eleştiriler de bitmiyor.
En çok eleştirilen konulardan biri de Yap- İşlet- Devret modeli.
Örneğin; düne kadar şehir hastanelerini eleştirenler "Ne gerek var bu kadar hastaneye, o kadar hastayı nereden bulacaksınız?" diyenler bugün ağız değiştirip "Biz hastaneleri eleştirmedik, yap işlet devret sistemiyle devletin zarara uğratılmasını eleştirdik." diyorlar.
Bu tam da öyle değil aslında.
Nasıl değil bunu biraz açayım.
Herkesin bildiği bir gerçek var; Ak Parti iktidara geldiğinde zaten devletin ekonomisi çok kötüydü ve çok borçluydu.
Bunca hizmetin vergilerle yapılması ise mümkün değildi.
Bu durumda doğru bir şekilde yönetebilmenin önemini görüyoruz.
Bunu şöyle düşünün; Kendinizi bildiğinizden beri borç içinde yüzüp durdunuz. Bir aileniz var ve neredeyse hiçbir ihtiyaçlarını doğru düzgün karşılayamıyorsunuz.
En nihayet düzgün bir işe ve maaşa kavuştunuz ama evinizde ne doğalgaz ne elektrik ne, su altyapısı, ne mobilyalarınız, ne beyaz eşyalarınız hiçbiri yok.
Evinizin de ciddi bir tadilata ihtiyacı var.
Diyelim ki aylık geliri 5 bin lira olan bir işe girdiniz.
Bunların hepsini bir anda karşılamanız mümkün değil.
Bir hesap çıkardınız. Şayet tüm bu ihtiyaçlarınızın hepsini bir anda yaptırmaya kalkıp parasını peşin ödeyecek olsanız 50 bin lira gibi bir meblağ tutacak. Ama elinizde öyle bir meblağ yok. Elinizde avucunuzda ne varsa verseniz yetmeyecek, ayrıca bu süreçte sizin ailenizin yeme, içme, eğitim, sağlık, günlük harcamalar gibi giderlerinin hiçbirini tedarik edemeyeceksiniz.
Ama tüm bunları aylık 5 bin lira gelirinizin 4 bin lirasını taksite bağlayarak yapsanız 50 bin değil de 60 bin liraya bitirmiş olacaksınız. Ama en azından bir süre için kısıtlı da olsa evinizin diğer günlük ihtiyaçlarını karşılamak için elinizde bir meblağ kalmış olacak.
Devletin Yap İşlet Devret modelini tercih etmesine bir de böyle bakın.
Hizmetleriniz aksamayacak.
Eksikler giderilecek.
Hasta garantisi verilen hastaneler, geçiş garantisi verilen köprüler, yolcu garantisi verilen havaalanları bir bir hayata geçecek.
Devlet garantisi belki bazen devleti zarara uğratıyor gibi görünecek ama bu zamana yayılan bir durum olduğu için ve para akışı devam ettiği için devleti de milleti de o kadar yormayacak.
Bizden bir nesil sonrası ise Yap -İşlet -Devret modeliyle yapılan tüm bu hizmetlerin karşılığını tamamen kendi alacak. Çünkü anlaşmalar bitmiş ve tüm bu hizmetlerin geliri devletin hazinesine kalmış olacak.
O zaman ister tekrar kiralanır ve o şekilde devasa bir gelir kapısı olmuş olur, isterse devlet bunları kendi işletir.
80 yıl boyunca verilen tüm vergilere, halkın yaptığı fedakârlıklara rağmen bir arpa boyu yol alınmamışken Ak Parti iktidarının böylesine acımasızca eleştirilmesini doğrusu vicdanım kaldırmıyor.
Hele hele bu ülkede 18 yıllık Ak Parti iktidarına rağmen hâlâ en zengin kesimin CHP seçmeni oluşu ve ülkedeki hiçbir dayanışmaya katılmayışları, üstüne bir de sırf Erdoğan nefretlerinden dolayı ekonomiyi zarara uğratmak için akıl almaz yöntemlerle saldırmaları Türk milletinin birlik ve beraberliğine yönelik ciddi tehditler içeriyor.
Ak Parti'yi rantla suçlamaları ise tam bir işgüzarlık. Daha önceki yazımda da yazmıştım. CHP'li iş insanlarının 18 yılda holdingleri mi battı? İhale mi alamadılar? Çok mu fakirleştiler?
Elbette ki hayır.
O halde bu söylemlerin arkasında Ak Parti'ye gönül vermiş olanların sermaye sahibi olmalarına tahammül edemeyenlerin imzası var.
Bu zor günlerde kenetlenmemiz gerekirken, eğer kenetlenir de bu zorluğu en hafif şekilde atlatırsak bu Erdoğan'ı yenebilmemizin tamamen önünü kapatır anlayışıyla hareket eden bir muhalefetimiz var maalesef.
Biz bu zor günleri aşarız bu virüsten de kurtuluruz Allah'ın izniyle de bu muhalefetin içindeki habis virüsten nasıl kurtulacağız doğrusu bu konudaki endişem daha büyük.
" Tamam işte burada Ak Parti'nin yaptığı bir şey yok. Yap -İşlet -Devret modeli ile büyük hizmetler yapıyormuş gibi görünüyor" diyenleri duyar gibi oluyorum.
Yoook. O da öyle değil.
Bizim vergilerimiz de bize hizmet olarak geri dönüyor.
Sağlık hizmeti, yaşlılık parası, emekli ikramiyeleri, hasta bakım ücretleri, okullarda ücretsiz kitap hizmetleri, tarihi eserlerin restorasyonları, tüm sektörlerde sayıları artan insan ve teknik ekipmanlar, hava ambulansları, teknolojik yatırımlar, uydular, yaşam standartlarımızı yükselten araçlar ve aklıma gelmeyen daha nice hizmetle vergilerimiz de bize hizmet etmeye devam ediyor.
Bakın size 2 örnek vereyim;
Erdoğan iktidara ilk geldiği yıllarda "Duble yollar yapacağım" demişti. "Paradaki sıfırları atacağım" demişti.
18 yıldan bugüne bir gram kendini yenilemeyen muhalefetimiz o zaman da; "Duble yol yapımını bu ülke ekonomisi kaldırmaz. Ülke batar" açıklaması yaptı.
"Erdoğan paradan 6 sıfırı atmayı başarsın anıracağım" diyen fosil yazarları gördü bu gözler.
Bu ne demek biliyor musunuz? Sadece duble yol yapılsa ve paradan 6 sıfır atılsa verdiğiniz vergilerin yetmeyeceğini iddia eden bir muhalefete sahipsiniz demek.
Şimdi bir daha düşünün.
Duble yol yapmaktan bile korkan muhalefet mi?
Türkiye'yi duble hizmetlerle tanıştıran Ak Parti'mi?
Harika bir yazı Nurcan abla yüreğine sağlık...Bu chp zihniyetinin Allah bildiği gibi yapsın...Aslında onları ciddiye alıp cevap vermemiz hata bence.Zeka seviyeleri çok düşük algı problemleri var ne desek boş.Ata sözünde olduğu gibi 'eşek hoş sözden ne anlar '
Çok güzel tespitler elinize sağlık teşekkür ederim