İstila
15 Temmuz FETÖ davaları tüm hızıyla devam eder, hainler ard arda mahkûmiyet giyerken NATO/FETÖ/Gladyo 'ya yakın medyalar da boş durmuyor. Sanki suçlular bir bir serbest bırakılıyormuş algısı oluşturarak halkı germe, devlete olan güveni zaafa uğratma ve isyana sürükleme gayeleri pek etkili olmasa da bu cepheyi hep açık tutuyorlar..
FETÖ'nün bizzat kendisinin bile şuan iktidarın hâlâ FETÖ ile gizli ilişkisi olduğuna dair iftiraları destekleyen ve yayan haberleri dikkat çekiyor.
Yurt içinde hemen her gün pek çok noktada yapılan operasyonların yanısıra son açıklamalara göre 18 ülkeden 80 üst düzey FETÖ' cünün paketlenerek Türkiye'ye getirilmesi herhalde iddia ettikleri işbirliğinin sonucu olamaz?!
Zira MİT in yaptığı bu başarılı operasyonlar dünyanın pek çok ülkesinde firari durumda olan FETÖ üyelerini delirtmiş durumda… Hem sosyal medyadan hem de yaşadıkları ülkelerin ele geçirdikleri bürokratik kanallarını kullanarak bu operasyonlarla var güçleriyle mücadele ediyorlar.
Peki, neden FETÖ kendisini işin içinde tutmak pahasına sanki Ak Parti iktidarıyla haalâ işbirliği içindeymiş intibaını uyandırmaya çalışıyor? Bunun cevabı muhalefetimizin tavrında gizli. Gün geçmiyor ki muhalefet liderlerimiz hüküm giymiş veya haklarında tutuklama kararı olan firari teröristleri, kapatılan FETÖ medyasını bahane ederek bir diktatör tarafından yönetildiğimizi iddia etmesin. Hepsi FETÖ veya PKK'ya ucundan kenarından değinerek asıl nefreti Erdoğan'a yöneltiyorlar. Bu da FETÖ' nün işine geliyor. Biliyor ki Erdoğan giderse bugün mahkûmiyet giymiş pekçok adamı serbest kalacak.
Daha evvel "F Tipi" olarak adlandırdıkları örgüte kamuflaj olmak ister gibi sadece Erdoğan'a yürüyor mevcut muhalefetimiz.
Kemal Kılıçdaroğlu parti kürsüsünden muhalefet partisi lideri olmaktan çok uzak bir üslupla Erdoğan'a diktatör, şerefsiz, hırsız, vatan haini diyor.
Merak ediyorum doğrusu; CHP'liler genel başkanlarını diktatör dediği Erdoğan'dan Atatürk'ün koruduğuna falan mı inanıyorlar?
Bunlara birisi diktatör ne demek öğretmeli galiba.
FETÖ davalarına yönelik oluşturulmaya çalışılan "asıl suçlular serbest" algısına tekrar dönecek olursak; Sadece TSK'da generallerinden erbaşına kadar 16 bine yaklaşan ihraç, görevden uzaklaştırma, tutuklanma ve açığa alma söz konusu. Bunlardan 150'si general, 4 bin 630'u subay.
Buna diğer resmi kurum ve kuruluşlar, bürokrasi, medya ve özel sektörde yapılanmış yüzbinleri de dahil edersek Erdoğan'ın FETÖ ile mücadeleyi kendi koltuğunu sağlamlaştırmak adına yaptığını söylemek kelimenin tam manasıyla beşeri alemi budala yerine koymaktır.
Şu anda KHK'lerle kamu kurumlarından ihraç edilen kişi sayısı net 107 bin 174.
Rakamın korkunçluğu göz önüne alındığında Türkiye'de neredeyse bu durumdan etkilenmeyen aile efradı bulamazsınız. Kiminin en yakın, kiminin uzak akrabası, kiminin komşusu, kiminin arkadaşı olabilecek kişiler 15 Temmuz'dan sonra bu ayıklanma sürecinden payını almışken, iktidar partisine diş bilerken üstelik kana karışmış bu virüsü temizleme esnasında pek çok masumun da canı yanmışken Erdoğan bu mücadelenin bir yerde kendi ayağına kurşun sıkmak olabileceğini gayet iyi biliyor elbette. Ancak bu onu doğru olanı yapmaktan alıkoymuyor çok şükür..
Unutmayın ki FETÖ dünyayı sarmalamış ahtapotun Türkiye'deki ayağından biri.
O ne bir cemaat ne de basit bir terör örgütü.
O Küresel İstila Sisteminin ta kendisi.
Yorum Yazın