Amasya’da İstanbul hükümetiyle mutabık kalınan gizli protokol neden sansürlenmişti?
Yakın tarihimiz dibi delik bir kova. Bir yandan dolduruyoruz ama delikler o kadar büyük ki, su tutmuyor bir türlü. Tutması için lehimlemek şart ama zinhar dokunamazsın. Hemen cısss’lar sökün eder.
22 Ekim 1919 günü İstanbul Hükümetinin Başbakanı Salih Paşa ile Heyet-i Temsiliye üyeleri (Mustafa Kemal, Hüseyin Rauf ve Bekir Sami beyler) arasında imzalanan Amasya protokolleri yakın tarihimizin en kritik belgelerindendir. Nutuk’ta 1. ve 3. protokoller “Vesikalar” cildinde tam metin olarak eksiksiz bir şekilde verildiği halde 2 nolu gizli protokol nedense bazı kısımları atlanarak özetlenmiştir. Bu gerçeği 1961 yılında ilk kez 2 nolu protokolün Latinize edilmiş metnini yayınlama cesaretini gösteren Faik Reşit Unat dile getirmiş:
Atatürk, Büyük Nutkunda bu görüşmelerden oldukça geniş bir şekilde bahsetmekte (Nutuk, 1935 baskısı, c. I, s. 167 ve 173-179) ve üçü imza altına alınan ve ikisi gizli olduğu için imzalanmayan beş protokol hakkında bilgi vermekte ve birinci, üçüncü protokolleri de nutkunun vesikaları arasında (Nutuk, c. III, s. 192-194) yayımlamış bulunmaktadır.
Nutuk’ta ikinci protokolün metninden bazı kısımların aynen alınmış, bazı kısımların da terk edilmiş bulunduğu, Amasya görüşmelerine ait olarak Salih Paşanın Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları tarafından imzalı olmak üzere İstanbul’a götürdüğü ve şimdi Başvekâlet Arşivinde Babıâli Evrak Odasından devralınan dosyasındaki (Heyet-i Temsiliye ile cereyan eden muhabere evrakı, Nr. 8) suretinden öğrenilmektedir.[1]
Bu vesileyle belirtelim ki, Nutuk belge bakımından zengin bir metin olmakla beraber sunulan belgelerin ne kadarının aslına mutabık olduğu ciddi bir araştırma mevzuu olamamıştır. Belgeleri asıllarıyla karşılaştırmak suretiyle yapılacak bir tahkik Nutuk’un neşredildiği 1927 güzündeki siyasî ve ideolojik kaygılar ve öfkelerin metne nasıl yansıdığını ortaya çıkaracaktır ama buna cesaret edecek İnkılap Tarihçisini hangi gezegenden getirmek gerekir acaba?
2 nolu gizli protokolün sansürlenen ilk maddesi şu cümleyle başlıyor:
“Beyannamenin birinci maddesinde Devlet-i Osmaniye'nin tasavvur ve kabul edilen hududu Türk ve Kürtlerle meskûn olan araziyi ihtiva eylediği ve Kürtlerin camia-i Osmaniye'den ayrılması[nın] imkânsızlığı izah edildikten sonra bu hududun en asgari taleb olmak üzere temin-i istihsali lüzumu müştereken kabul edildi.”
Özetleyelim mi:
1. Osmanlı Devleti'nin düşünülen ve kabul edilen sınırı Türkler ve Kürtlerin oturdukları araziyi kapsar,
2. Kürtlerin Osmanlı topluluğundan ayrılması imkânsızdır,
3. Türkler ve Kürtlerin yaşadıkları bölgenin kurtarılması en asgari ortak talebimiz kabul edilmiştir.
2 nolu Amasya protokolünün aslında çıkarılan cümlelerden bazıları.
Maddenin devamında ise İngilizler kastedilerek, yabancıların görünüşte Kürtleri bağımsızlıklarına kavuşturacakları vaadiyle yaptıkları hilelerin önüne geçmek maksadıyla bu hususun, yani Türk-Kürt ayrılmazlığının Kürtlere bildirilmesinin uygun görüldüğü belirtilmiş. (Orijinali: "Maahazâ ecanib tarafından Kürtlerin istiklali maksad-ı mahsusu altında yapılmakta olan tezviratın önüne geçmek için de bu hususun şimdiden Kürtlerce malum olması tensib edildi.")
Belgeler deyince teyakkuza geçmeliyiz. Nitekim incelediğimiz gizli protokolde şüphemizi celbeden kritik bir nokta gizli. Bekir Sıtkı Baykal'ın yayınladığı Heyet-i Temsiliye Kararları’na baktığımızda yukarıya aldığımız ilk cümlenin devamındaki tam üç (3) sayfanın 'kopuk' olduğu yazılıdır![2] Evet kopuk! İyi de bu kadar hayatî önemi haiz bir kararın 3 sayfası neden kopuktur? Kim kopartmıştır? Araştırılmamış, hesabı sorulmamış mıdır? Arşivlerimizin birileri tarafından elden geçirildiğini mi anlamamız lazım bundan?
Öte yandan gizli Amasya Protokolü'nün 1. maddesinin ilk cümlesinden sonraki 3 sayfanın “kopuk” olduğunu söyleyen Prof. Baykal ne yapmış dersiniz? Neden kayboldu? sorusunun ardından seğirteceğine, Başbakanlık Arşivi'nden bu defa protokolün Sadrazam Salih Paşa'da kalan nüshasına bakmış ve orada tamamen farklı bir cümlenin yer aldığını görmüş. Yukarıda okuduğunuz ikinci cümle, arşiv nüshasında bambaşka olup 1923 sonrasının ideolojik inşa ortamında orijinal belgelerin Kürtlükle ilgili kısımlarının sansürlendiğini gösteriyor.
Şimdi Salih Paşa'ya verilen ve Mustafa Kemal Paşa'nın da imzasının bulunduğu 2 numaralı gizli protokoldeki sansürlenen cümlenin baş tarafını belgenin aslından okuyabiliriz:
"Maahaza Kürtlerin serbesti-i inkişâflarını temin edecek vech ve surette hukuk-i örfiye ve ictimâiyece mazhar-ı müsâedat olmaları dahi tervîc ve ecânib tarafından Kürtlerin..."[3]
Ancak bu kısım tutanaklardan koparılmış ve belge düpedüz kesilip yeniden yapıştırılmıştır. Üstelik bu operasyonun yıllarca arşivlerde çalışmış olan Mithat Sertoğlu gibi bir 'üstad' tarafından, daha da fenası, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi’nde yani belge yayınladığını söyleyen bir yayın organında yapılmış olması insanda kime güveneceğine dair sağlam bir his bırakmıyor. Gerçekten de belgeler bile makaslanarak bu hale sokuldu ve hafızamıza şiddet uygulandıysa bizi hangi 'tarih polisi' koruyacaktır?
Çıkartılan o cümlede ne diyordu peki? Şunu (mecburen sadeleştireceğiz):
‘Bununla beraber Kürtlerin kendilerini geliştirme özgürlüğünü sağlayacak şekilde örfi (ırkî) ve sosyal haklarına müsaade edilmesi de değerlendirildi ve yabancılar tarafından Kürtlerin istiklali özel maksadı altında yapılmakta olan tezviratın önüne geçmek için de bu hususun şimdiden Kürtlerce bilinmesi uygun görüldü.’
Özetle Kürtlerin kendilerini geliştirmeleri için kültürel ve toplumsal haklarına erişmelerine müsaade edilmesi noktasında İstanbul hükümetiyle mutabakat temin edilmiştir.
İşte size Milli Mücadele'nin en kritik belgelerinden birinin hal-i pür-melâli. Karar verin bu ülkede gerçekten tarihçilik yapılıp yapılamayacağına.
Hoş, aynı ameliyat, bizzat Mustafa Kemal Paşa'nın İzmit konuşmasına da yapılmadı mı? Vaktiyle Doğu Perinçek sayesinde Atatürk'ün "hangi livanın ahalisi Kürt ise onlar kendi kendilerini muhtar (özerk) olarak idare edeceklerdir" sözünün yer aldığı kısmın, 1982 yılında Türk Tarih Kurumu tarafından basılan metinden çıkarıldığını öğrenmiştik.[4]
Öğrendik de fena mı oldu?
Not: Amasya görüşmelerinde üzerinde uzlaşılan 2 nolu gizli protokolün Nutuk’ta yer alan özetinde de yukarıdaki cümlelerin çıkarıldığını söyleme gerek yok sanırım. Gelecek yazıda aslıyla karşılaştırırız nasipse.
[1] Faik Reşit Unat, “Amasya protokolleri”, Tarih Vesikaları, 3 (18). Sayı, Mart 1961, s. 360.
[2]Heyet-i Temsiliye Kararları, Hazırlayan; Bekin Sıtkı Baykal, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1989, s. 25.
[3]Atatürk'ün Bütün Eserleri, cilt 4, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2003. Burada neşredilen Latin harfli metin sadeleştirilmiş olduğu için aslına bakmam icap etti ve 344. sayfadaki belgenin fotokopisinden okudum. Prof. Unat benim “örfiye” okuduğum kelimeyi “ırkiye” şeklinde okumuş. Bkz. ibid.
[4] Bkz. 2000'e Doğru, sayı 35, 30 Ağustos-5 Eylül 1987.Keza Batı Trakya hakkında bir gazetecinin sorusuna verdiği cevabın 70 yıl oyunca sansürlendiğini de aynı kitaptan öğrenecekti Türkiye.
Her yanından budanıp zayıf düşürülerek en ağır dar eyi tarihini silip değiştirmekle yapmışlar.. en kötüsü de kendi katilllerine teslim edilmiş cennet Vatan… ne yaparsanız yapın bir dallar kökler ile mutlaka bağını kuracaktır. Gerçek tarihi gün yüzüne çıkarmak İçin gayret ve mücadele eden erlerin Allah her daim yardımcsı olsun.
Yek vücut halden ustaca yapılan bir ameliyatla nasıl pare pare ve ötekileştiren bir duruma getirildiğimizi öğrenmiş bulunuyoruz. İç yakıcı lakin işte burada gördüğümüz gibi yakın tarihimizin kaybettirilen parçaları er veya geç yerlerine konuluyor; hakikat güneşini balçıkla kim sıvayabilir ki? Kaleminize, emeğinize sağlık.
Doğruları saklamanın bedelini bu ülke yeterince odemedi mi? Böyle gidersek bedel ödemeye devam edeceğiz.Bu belgeler zamanında gizlenmemis olsaydı bugün Pkk diye bir şey türetilebilirmiydi?
Gerçek tarihin kilidi bir açılsa, kimbilir ortaya bunun gibi daha neler çıkacak. Bir sonraki yazınızı heyecanla bekliyoruz kıymetli hocam. Kaleminize sağlık.