100.Yıldönümünde Mondros Mütarekesi
3 gün sonra her şeyi kaybedeceğimiz antlaşma olan Mondros Mütarekesinin 100.Yıl dönümüdür.. Bugün de yani 27 Ekim de Halep i kaybedişimizin 100.yıl dönümü.. Her şeyi kaybettiğimiz derken neyi kastediyoruz? Evet, Mondros ( Limni adasında ki Limanın adıdır. Limana demirlemiş Agamemno Zırhlısın da bu Mütarekeyi imza ettik ) Mondros Mütarekesi esnasında Padişah Vahidettin Han Sadrazam ise Ahmet İzzet Paşa idi.
7 Ekim 1918'de Talat Paşa önderliğindeki İttihat ve Terakki hükümetinin istifası üzerine Ahmet İzzet Paşa sadrazamlığa atandı. Bu olaydan birkaç gün önce Osmanlı Ordusu Filistin-Suriye cephesinde hezimete uğramış, Şam kaybedilmiş ve Bulgaristan İtilaf Devletlerine teslim olmuştu. Savaşın kısa bir süre içinde yenilgi ile sonuçlanacağı anlaşılmıştı. Savaşın sorumlusu olarak görülen İttihat ve Terakki Cemiyeti iktidardan çekilerek parti olarak kendini tasfiye etti. Güvenilir bir asker olan İzzet Paşa önderliğinde kurulan yeni hükümette İttihat ve Terakki ileri gelenlerinden oldukları halde, savaş sorumluluğuna katılmayan ve savaş yıllarındaki yolsuzluk ve cinayetlere bulaşmamış olan Rauf (Orbay) , Fethi (Okyar) ve Cavit Bey gibi kişiler yer aldılar.
Ahmet İzzet Paşa kabinesinin en mühim yanı şu idi. Bu kabinenin teşekkülünü o sırada Yıldırım Orduları Gurup Komutanlığını Liman Von Sanders den vekâlet alarak üstlenen Mirliva Mustafa Kemal Paşa istemişti. Diyeceksiniz ki bir Ordu komutanı Mirliva rütbeli bir Paşa nasıl oluyor da Sadrazam’a hatta Padişah Halifeye Kabine tavsiyesinde bulunabiliyordu.? .Bir defa bu dediğimiz gibi Tavsiye idi.. Mirliva Kemal Paşa kendisinin de bu kabine de Harbiye Nazırı olmasını önermişti Sadrazam İzzet Paşa ya.. İzzet Paşa da Harbiye Nazırlığı hariç diğer tüm Nazırlıkları yaklaşık Mustafa Kemal Paşanın istediği yönde oluşturmuştu. O günler de her ne kadar Filistin Cephesinde yenilmiş olsa da ( Mirlivalığa kadar ki askerlik hayatında Mustafa Kemal Paşanın tek ciddi mağlubiyeti bu Filistin cephesinde ki yenilgi idi.) Türkiye o yenilgiden sonra aşağı yukarı tüm Arap yarımadasını bugünkü Türkiye büyüklüğündeki kadar toprakları kaybederek geri çekilmiş ve hudutlarımız maalesef ASKERİ anlamda Toros Dağlarına kadar daralmıştı.. Halep de Mondros dan 3 gün evvel ( bugün 27 Ekim 1918 de ) kaybedilmişti… Savaşı kaybeden Ordu komutanımız Mirliva Mustafa Kemal Paşa Toros dağlarının eteklerinde Adana’nın Bahçe kasabasında ( bugün zannediyorum Osmaniye ilimize bağlı ) Sadarete İzzet Paşa ya ve Halife i Müslimin Padişah Vahidettin Han a telgraf çeker ve derhal İtilaf Kuvvetleri ile ( İngiliz Fransız vs ) Mütareke imzalanmasını yeni kabinenin de şu şu isimlerde teşekkülü vs diye tavsiyelerde bulunur.. Mirliva Mustafa Kemal Paşanın bir unvanı daha vardır resmi tarih kitaplarımız da hiç dile getirilmeyen. O da Fahri Yaver Hazreti Şehriyarı. Yani Padişahın Yaveridir Mustafa Kemal Paşa. Ordumuzun en kıymetli ve geleceği parlak paşalarından Çanakkale savaşının Muvaffak generali şöhreti de dahildir. Sözleri de nüfuz edecek kıymettedir Payitahtta. Bir tek kendisinin Harbiye Nazırlığına sıcak bakılmaz çünkü saha da kendisinden Ordu başında istifade edilmesi düşünülmektedir. Hep sınıf ve hep samimi olduğu arkadaşları kabine de yer almışlardır. Fethi bey Dahiliye Nazırı, Rauf bey de Bahriye Nazırı daha sonraları İstiklal Mahkemesi tarafından asılacak olan arkadaşı Cavit Bey de Maliye Nazırı olarak kabine de yer almışlardır.( Cavit beyi asan mahkemede ki jüriden bir üye de Andımızın ve Türkçe Ezan ucubesinin yazarı Dr. Reşit Galip’ dir. ) Filistin cephemizde ki ağır yenilgi sonrasında artık Payitaht için Mütareke den başka bir yol kalmadığı anlaşılıyordu. Halife Padişah Vahidettin Han Mütareke için Mondros'a aslında eski Sefirlerimizinden ( Büyükelçi ) Damat Ferit Paşayı göndermek istiyordu. Ancak Mustafa Kemal Paşanın ısrarı üzerine Sadrazam İzzet Paşa Padişah a Bahriye Nazırı Rauf Bey in ( Orbay ) gönderilmesi için ikna edip kabul ettirdi. İşte Türkiye’nin talihi de burada döndü. Zira Rauf Bey Agamemnon zırhlısına gitmeden evvel Padişah’tan kendisine kesin tembih olmasına rağmen İşgal Orduları kumandanı Somerset Arthur Gough-Calthorpe in yazılı olmayan taahhüdüne inanmış ve meşhur 7.maddeyi de kabul etmişti. Evet, mühür ondaydı ama o maddeyi kabul etmemesi gerekiyordu. Üstelik Padişahın kesin talimatı vardı. ''İstediklerimizin dışında asla imza atma ve masadan kalk ve gel. '' Amiral Calthrope ise söz dedi bunu imzala asla işgal etmeyeceğiz dedi Anadolu yu .. Rauf Bey de İstanbul a sormadan diğer antlaşma maddeleri ile birlikte Türk Milletinin ölüm fermanı demek olan 7.maddeyi de ( sözde uygulanmamak adına ) imzaladı. Pekiyi ne idi o 7.Madde..hemen bakalım ;
''7. Madde: İtilaf devletleri güvenliklerini tehlikede gördükleri stratejik yerleri işgal edecekler. '' İşte Padişahın tüm tembihlerine rağmen, Rauf bey bu maddeyi imzaladı... Limni Adasının Mondros Limanında ( 18 Mart 1915 de Çanakkale Boğazında batırdığımız Agamemnon zırhlısında ) adeta nazire yaparcasına Türk Milletinin ölüm fermanını Mondros Murahhas Reisi Bahriye Nazırı Rauf Beye imzalattılar. Tüm söz vermelerine rağmen de bu Mütareke den, sadece 3 gün sonra 3 Kasım 1918 de MUSUL, 13 Kasım da İstanbul akabinde Antep, Maraş, Antalya ve en nihayet 1.Dünya Harbinde, bizimle savaşmamış olan Yunan silahlı kuvvetlerini de, 15 Mayıs 1919 da İzmir’e çıkararak, Anadolu ve Rumeli’yi işgal etmişlerdi. Yani Anadolu ve İstanbul’un işgali bazılarınca iddia edildiği gibi 10 Ağustos 1920 de ki Sevr Projesinden sonra değil neredeyse 2 yıla yakın evvel o günkü Misak ı Milli Hudutlarımız içinde olan bizim öz be öz helal toprağımız olan MUSUL’dan başlamıştır. Mondros tur Anadolu ve İstanbul’umuzun işgalinin ardında ki mütaereke. İşte bu MONDROS MÜTAREKESİNİN 100.yıldönümüne geldik. Allah Bu Millete Bir Daha Mondros Türü veya Benzeri Bir Mütareke ya da Muahede imzalatmasın. Tarihten ders alabilmeyi nasip etsin bize...
Yorum Yazın