Geleceğin Türkiyesinde Yükseköğretim raporu açıklandı
GÜNDEMYTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş tarafından hazırlanan rapordan: Üniversite sistemi tek tipçi bir üniversite anlayışından ziyade; günümüzün gereklerine uygun, özerk ve hesap veren, araştırma, eğitim, bölgesel ve uygulama ağırlıklı çeşitlilik temelinde farklılaşmış bir sistem olarak yapılandırılmalı. Yükseköğretim kurumlarını yapılandırırken, kurumlara geniş bir kurumsal özerklik verilmeli Son yıllarda kontenjanların dolmaması yükseköğretimde değişimin gerekliliğini gösteren çok önemli bir gösterge. Artık üniversite tercihlerinde öğrenciler, görece daha bilinçli seçim yapmaya başladı Açık öğretim öğrenci sayısı fazlalığı ve ikinci bölüm okuyanların sayısındaki artış yanında, yüksek lisans ve doktora öğrenci sayısındaki artışın düşük kalması da ayrıntılı olarak incelenmesi gereken göstergeler
İSTANBUL (AA) Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş tarafından hazırlanan "Geleceğin Türkiyesi'nde Yükseköğretim" raporunda; "Üniversite sistemi tek tipçi bir üniversite anlayışından ziyade, günümüzün gereklerine uygun, özerk ve hesap veren, araştırma, eğitim, bölgesel ve uygulama ağırlıklı çeşitlilik temelinde farklılaşmış bir sistem olarak yapılandırılmalı, yükseköğretim kurumlarını yapılandırırken, kurumlara geniş bir kurumsal özerklik verilmeli." değerlendirmesinde bulunuldu.
İlke İlim Kültür Eğitim (İLKE) Derneği'nin eğitim, yönetim, yükseköğretim, dış politika, iktisat, kültür ve sosyal politika alanlarında Türkiye için gelecek vizyonu oluşturacak "Geleceğin Türkiye'si Raporları" çalışmaları kapsamında Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş tarafından hazırlanan "Geleceğin Türkiye'sinde Yükseköğretim" raporu, Şişli'de bir otelde düzenlenen toplantıda açıklandı.
İlke İlim Kültür Eğitim Derneği Yürütme Kurulu Başkanı Lütfü Sunar, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, İLKE Derneği olarak bünyelerinde bulunan İLEM, YEKDER ve. İGİAD gibi kendi alanlarında nitelikli ve öncü çalışmalar yapan kurumlarla birlikte güçlü bir toplumun inşası sürecinde etkin bir rol oynamayı önemsediklerini belirtti.
Bu tavırla geçen yıl "Geleceğin Türkiye'si" projesini başlattıklarını aktaran Sunar, projeyle birlikte sürekli değişimin yaşandığı bir dönemde artı geleceği konuşmanın daha kritik bir önemi haiz olduğuna dikkati çekmek istediklerini anlattı.
Sunar, politika notları ve takip raporları ile farklı boyutlarıyla eğitim meselesini ele almaya devam ederken, eğitimin başka bir önemli boyutu olan yükseköğretim meselesini derinlemesine incelediklerini kaydetti.
206 yükseköğretim kurumunda 7 milyon 560 bin 371 öğrenci
Daha sonra hazırladığı raporu sunan Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş, Türkiye'de yükseköğretim sisteminin büyüklük bakımından dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girdiğini, yükseköğretimdeki öğrenci sayısının dünyada yaklaşık 100 ülkenin, Avrupa'da ise yaklaşık 20 ülkenin nüfusundan daha fazla olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Erdoğmuş, 1980'li yılların başında yükseköğretimde 28 devlet üniversitesi, 20 bin 333 öğretim elemanı ve 322 bin 320 öğrenci bulunduğunu belirterek, bugün 129 devlet, 72 vakıf ve 5 vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere, toplam 206 yükseköğretim kurumunun Türkiye'de yer aldığını aktardı.
Öğrenci sayısının 3 milyon 98 bin 497 örgün, 789 bin 185 ikinci öğretim, 3 milyon 586 bin 216 açık öğretim ve 86 bin 423 uzaktan öğretim olmak üzere, 7 milyon 560 bin 371'e ulaştığını anlatan Prof. Dr. Erdoğmuş, üniversitelerde, 25 bin 560 profesör, 14 bin 841 doçent, 38 bin 372 Dr. öğretim üyesi, 46 bin 790 araştırma görevlisi ve 35 bin 560 öğretim görevlisi olmak üzere toplam 161 bin 123 öğretim elemanının görev yaptığını kaydetti.
"Yükseköğretimde değişim kaçınılmaz noktaya geldi"
Yükseköğretimde sayısal büyümenin artık nitelik ve kaliteye doğru dönüşmesini gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Erdoğmuş, sözlerine şöyle devam etti:
"Söz konusu dönemlerde araştırma ve yayın sayılarında da artış gerçekleşti ve Türkiye dünya sıralamasında 1820 bandında bir aralığa oturdu. Bu düzey Türkiye'nin sosyoekonomik gelişimi ve dünyadaki ağırlığının artması için yeterli değil. Yükseköğretim kurumlarının değişimi ve geleceğe hazırlanması kaçınılmaz görünüyor. Konunun stratejik bir yaklaşımla ele alınması ve değişim sürecinin dünyadaki gelişmeler ve Türkiye gerçeklerini dikkate alarak yönetilmesi gerekiyor."
"Bilgi üretimi ve araştırmanın önemi arttı"
Prof. Dr. Erdoğmuş, günümüzde yükseköğretim alanında yaşanan gelişmelere ilişkin, şu bilgileri verdi:
"Bilgi üretimi ve araştırmanın, ülkelerin rekabet gücü için önemi arttı. Yükseköğretimde kitleselleşme, öğrenci sayısındaki artış, öğrenci çeşitliliği ve farklılaşan öğrenci talepleri yeni bir durum yarattı. Yaşam boyu öğrenme ve tamamlama sürelerinin uzaması, önceki kazanımlar ve yetkinliklerin kabul edilmesi (kredilendirilmesi),dijital öğrenme ortamlarının ve geleneksel eğitim yöntemleri ile harmanlanması, eğitim ve öğretimde içerik ve tasarımın birlikte kullanımını zorunlu kılıyor.
Üniversitelerin ağırlıklı olarak ekonomik ve teknolojik çıktıya odaklanarak entelektüel kazanımları ihmal etmesi eğilimi doğdu.
İşlerin/mesleklerin değişen doğası, öğrencilerin danışmanlık ihtiyacı, mezunların istihdam sorunu oluştu.
Uluslararasılaşma, öğrenci hareketliliği ve denklik konusu önemli bir konu oldu. Kalite geliştirme ve akreditasyon, yönetişim ilkelerini uygulamak ve hesap verebilir olmak gelişme için kaçınılmaz oldu. Yükseköğretimin finansmanı, sürdürülebilirlik ve gelir çeşitliliği sağlamak en önemi sorunlardan birisi haline geldi."
"Kurumlara geniş bir kurumsal özerklik verilmeli"
Prof. Dr. Erdoğmuş, uzun bir geçmişe ve köklü bir geleneğe sahip üniversitelerin, değişimin en zor gerçekleştiği kurumlar olduğunu, bu geçmiş ve geleneğin, üniversitenin hem en güçlü hem de en zayıf yönünü oluşturduğunu söyledi.
Uzun yıllar içinde oluşmuş derin, sistematik ve güvenilir bilgi, üniversiteye güç katarken; sahip olduğu bu öz güven ve geleneğin, aynı zamanda değişime direnç veya geç cevap verme ile sonuçlanabildiğini, fakat karşı karşıya kalınan değişim ve gelişmelerin, yükseköğretimde değişimi zorunlu kıldığını aktaran Prof. Dr. Erdoğmuş, şunları kaydetti:
"Yükseköğretimde yapılacak değişimde, Türkiye'nin önceliklerine odaklanmış, çok boyutlu ve uzun vadeli temel bir stratejik çerçeve, değişime rehberlik etmeli. Üniversite sistemi tek tipçi bir üniversite anlayışından ziyade; günümüzün gereklerine uygun, özerk ve hesap veren, araştırma, eğitim, bölgesel ve uygulama ağırlıklı çeşitlilik temelinde farklılaşmış bir sistem olarak yapılandırılmalı. Yükseköğretim kurumlarını yapılandırırken, kurumlara geniş bir kurumsal özerklik verilmeli.
Stratejik tercihlerini yapabilmeleri ve kendi önceliklerini tespit edebilmeleri için, özerklik ve hesap verme dengesi kurulmalı. Üniversitelerin günümüzde ulaştığı büyüklük ve çeşitlilik, üniversitelerde yönetim ve yöneticilik konusunu yeniden ele almayı, akademik ve idari yöneticilerin yönetim görevlerine denemeyanılma yerine hazırlıklı gelmesini sağlamak gerekir. Uzmanlık kariyeri ile yönetsel kariyer ayrıştırılmalı. Yönetsel görevler için bu görevlerin gerektirdiği ehliyet, liyakat, tutum, bilgi ve beceri atanma kriteri olmalı."
Üniversitelerin yapılandırılması sürecinde yükseköğretim üst kuruluşlarının, ademi merkezi yapılanarak yetkilerini üniversitelere devretmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Erdoğmuş, bu kuruluşların, yükseköğretim alanına yönelik öngörü ve gelecek projeksiyonları oluşturmaya odaklanmasının önemini vurguladı.
"Öğrencilere değer katan bir yükseköğretim kurulmalı"
Son yıllarda kontenjanların dolmamasının, yükseköğretimde değişimin gerekliliğini gösteren çok önemli bir gösterge olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Erdoğmuş, artık üniversite tercihlerinde öğrencilerin, görece daha bilinçli seçim yapmaya başladığını ifade etti.
Açık öğretim öğrenci sayısı fazlalığı ve ikinci bölüm okuyanların sayısındaki artış yanında, yüksek lisans ve doktora öğrenci sayısındaki artışın düşük kalmasının da ayrıntılı olarak incelenmesi gereken göstergeler olduğunu belirten Prof. Dr. Erdoğmuş, sözlerine şöyle devam etti:
"Üniversitelerin öğrencilere kültürel, felsefi, sosyal ve sanatsal bakış açısı katma ve istihdama yönelik mesleki bilgi beceri kazandırması, önemli ve gereklidir. İstihdam konusunda işverenlerin öğrencilerden beklediği beceriler ile öğrencilerin kendilerinden beklendiğini düşündükleri beceriler konusundaki farklı algılamalar dikkat çekiyor. Bu bağlamda öğrencilerin kendi farkındalıklarını arttıran ve çalışma hayatında gerekli, gerçekçi mesleki becerilerin kazandırılması konusunda kariyer danışmanlığı oldukça önemli hale gelmiştir."
"Yükseköğretimde finansman sorunu gelecek için önemli bir sorun"
Kamu kaynaklarıyla finansmanını sağlayan yükseköğretim kurumlarının, eğitim öğretim kalitesinin arttırılması ve nitelikli araştırmalar yapılabilmesi için daha fazla finansmana ihtiyacı olduğunu aktaran Prof. Dr. Erdoğmuş, bu nedenle üniversitelerin sürdürülebilir finansman kaynağı bulmaya yönelik çalışmalar yapmasının önemli olduğunu söyledi.
Üniversitelere dağıtılan kamu kaynakları için belli oranlarda performans kriteri konulmasının, rekabet oluşturabileceği için faydalı olacağını belirten Prof. Dr. Erdoğmuş, yükseköğretim kurumlarının, proje geliştirme, mezunlarla, toplum ve iş dünyası temsilcileriyle ilişkilerini geliştirerek, bağışların arttırılması gibi finansman kaynakları geliştirmelerinin gelecekte önem kazanacağını kaydetti.
Nasıl bir yükseköğretim vizyonu?
Prof. Dr. Erdoğmuş, raporda, 2030'lu yıllara doğru yükseköğretimde "ne yapılmalı?" ve "nasıl yapılmalı?” sorularına cevap arayan 12 temadan oluşan yükseköğretim vizyonunun ortaya çıktığını ifade ederek, bu 12 temayı şöyle sıraladı:
"Stratejik bir yaklaşımla yükseköğretimde değişimi yönetmek. Gelenekten geleceğe arayış ve anlamlandırma misyonuna sahip üniversite. Çeşitlilik temelinde yapılanmış yükseköğretim kurumları. Düzenleme ve denetleme kapasitesi yüksek yükseköğretim üst kuruluşları. Öğrenci taleplerine cevap üretebilen bir yükseköğretim sistemi.
Öğrencilere değer katan bir eğitim ve öğrenme anlayışı. Yeni kariyer anlayışına uygun danışmanlık hizmeti. Nitelik ve adanmışlığı yüksek akademisyenler. Araştırma ve bilgi üretme kapasitesi gelişmiş bir yükseköğretim ekosistemi. Sosyal ve ekonomik katkı sağlayan yükseköğretim kurumları. Uluslararası hareketlilik ve iş birliklerinde etkin bir yükseköğretim. Sürdürülebilir finansman kaynaklarına sahip bir yükseköğretim."
"Güçlü bir kurum olarak yapılansaydı Türkiye'nin geleceğine katkı sağlayabilirdi"
Prof. Dr. Erdoğmuş, sunumunun ardından yaptığı değerlendirmede, "Benim kanaatim güçlü bir kuruma ihtiyaç var fakat bana göre YÖK hala kurum değil, bugüne kadar da güçlü bir kurum olarak çalışmadı. Keşke güçlü bir kurum olarak yapılansaydı da Türkiye'nin geleceğine katkı sağlayabilirdi. Üniversiteleri merkeze almamız ve geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bana göre YÖK ara bir kurum, ihtiyaçtan doğmuştur. Üniversiteleri güçlendirerek bunun yükünü azaltabiliriz." dedi.
Konuşmasının ardından, İlke İlim Kültür Eğitim Derneği Yürütme Kurulu Başkanı Lütfü Sunar, Prof. Dr. Erdoğmuş'a günün anısına plaket takdim etti.
Toplantıya, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülfettin Çelik, Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Savaşan, İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Çelikcan, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de katıldı.
İlginizi Çekebilir
Zap'ta kilit kapandı
Terör örgütüne "pençe" darbesi Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, "Bu yılın başından itibaren 2 bin 564 terörist etkisiz hale getirilmiştir. En son, kahraman Mehmetçiğin büyük özverisi ve gayretiyle artık Zap’ta da kilit kapatılmıştır" dedi.
İsrail'e hiçbir ürünün ihracatına izin vermiyoruz
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "Filistin Ekonomi Bakanı’nın özellikle paylaştığı bilgiyi tavsiye ederim. 624 kodu İsrail’e ihracattır. 625 kodu da Filistin’e ihracattır. 624 kodlu hiçbir ürüne izin vermediğimizi söylemek isterim” dedi
Türkiye, İttifakımıza paha biçilmez katkılarda bulunuyor
NATO Genel Sekreteri Rutte, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la bir araya gelmeyi sabırsızlıkla beklediğini dile getirerek, "Giderek öngörülemez hale gelen bir dünyada Türkiye, İttifakımıza paha biçilmez katkılarda bulunarak güney kanadımızdaki caydırıcılığı güçlendiriyor" dedi.
Türk Dünyası Şartı kabul edildi
Ortak tarih, ortak edebiyat, ortak kültür... Türk Dünyası, gücünü Türk Devletleri Teşkilatı ile artırıyor. Türk Devletlerinin liderleri kardeşlik bağlarını güçlendirmek ve dayanışma ruhunu sürdürmek için Ortak Türk Dünyası fikrini benimsedi. Peki Türk Dünyası Şartı nedir?