© Müzakerat 2017 - 2021

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Uluslararası Mevlidi Nebi Sempozyumu’nda konuştu

”Bazı ülkelerde devlet eliyle yürütülen ayrımcı, ötekileştirici ve ırkçı uygulamalar esasen doğudan batıya dünyanın her yerinde huzur ve güveni arayan insanlığın umudu olan İslam’ın Avrupa’da yükselişini engellemeye yönelik bir amaçtır” ”Dünya Hz. Muhammed’in üstün şahsiyeti ve örnek ahlakı nezdinde İslam’ın hayat veren ilkeleriyle buluşmaya her zamankinden daha fazla muhtaçtır” ”Çocukların ihmal edildiği, istismara maruz kaldığı, temel haklarından mahrum bırakıldığı bir çağ merhamet ve insanlık imtihanını kaybedecektir”

ANKARA (AA) Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr Ali Erbaş, "Bazı ülkelerde devlet eliyle yürütülen ayrımcı, ötekileştirici ve ırkçı uygulamalar esasen doğudan batıya dünyanın her yerinde huzur ve güveni arayan insanlığın umudu olan İslam'ın Avrupa'da yükselişini engellemeye yönelik bir amaçtır." dedi.

Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda düzenlenen Uluslararası Mevlidi Nebi Sempozyumu'nda yaptığı konuşmada, yeni tip koronavirüs (Kovid19) salgını nedeniyle sempozyumu çeşitli vasıtalarla online olarak gerçekleştireceklerini belirtti.

Sempozyumun online yapılmasının, salonlara sığması mümkün olmayacak katılımcının daha kolay şekilde programı takip etmesine olanak sağladığını ifade eden Erbaş, sempozyumun 3 gün süreceğini söyledi.

Hz. Muhammed'in, tarihin ve insanlık ailesinin en etkin, önemli ve örnek şahsiyeti olduğuna dikkati çeken Erbaş, statüsü, mesleği ne olursa olsun onun rehberliğini, nebiliğini benimseyen herkesin onun hayatında kendi hayatı için mutlaka bir karşılık bulacağına işaret etti.

Peygamber olmadan önce Mekke halkı tarafından kendisine verilen "emin" vasfı sayesinde gönülleri fetheden Hz. Muhammed'in asırlara sığmayacak değişim ve dönüşümleri birkaç senede gerçekleştirdiğini, cehalet, zulüm, isyan ve istismar girdabındaki bir çağı "Asrı Saadete" dönüştürdüğünü vurgulayan Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aradan geçen 14 asrın ardından bugün dünya yine derin bir değerler kriziyle karşı karşıyadır. Bireysel ve toplumsal bunalımlar, trajediler, zulümler, savaşlar yine yeryüzünün huzur ve barışına kastetmektedir. Çocuklar, kadınlar, yetimler, kimsesizler modern cahiliyenin bir tezahürü olarak yine ihmal, istismar ve haksızlıklara maruz kalmaktadır. Bugün dünyada milyonlarca çocuk, şefkat, merhamet, insaf ve adaletten yoksun vaziyettedir. En temel hakları olan sağlık ve eğitim imkanlarından mahrum bırakılmışlardır. Açlık, susuzluk ve yoksulluğun pençesinde savaşların ve korkunç silahların ortasında hayatta kalma mücadelesi vermektedirler."

Erbaş, son 23 asır boyunca insanlara umut olma iddiasıyla ortaya çıkan ideolojiler, öğretiler ve anlayışların insanlığın topyekûn huzur ve esenliğinin temini hususunda çaresizliğe mahkum olduğunu vurguladı.

İslam karşıtlığı

Modern dünyanın insanlığın içinde bulunduğu ahlaki, iktisadi ve içtimai yozlaşma karşısında yorgun ve bitkin düştüğünü söyleyen Erbaş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Yaşanan bunalımlar karşısında belki de bazıları kendi çaresizliklerini perdelemek için zaman zaman pervasızca İslam'a saldırmaktadırlar. Özellikle Avrupa'da ahlak, insaf ve hukuktan yoksun bir şekilde İslam'ın muazzez elçisine, Peygamberine seviyesiz ve çirkin bir şekilde dil uzatılmaktadır. İslam düşmanlığına dönüşen İslamofobi birçok ülkede maalesef devlet politikası haline getirilmeye çalışılmaktadır. Camilerimiz ve Müslüman kardeşlerimiz ırkçı terör gruplarının hedefi haline getirilmektedir. Bugün bazı ülkelerde devlet eliyle yürütülen ayrımcı, ötekileştirici ve ırkçı uygulamalar esasen doğudan batıya dünyanın her yerinde huzur ve güveni arayan insanlığın umudu olan İslam'ın Avrupa'da yükselişini engellemeye yönelik bir amaçtır. İslam ve Müslüman kelimeleriyle zihinlerde olumsuz tasvirler oluşturmaya yönelik kara propagandalarla Avrupalıların İslam ile tanışmasının ve Peygamberimizin örnekliğiyle buluşmasının önüne ciddi bir önyargı duvarı örme çabasıdır."

Erbaş, İslam'ın dün olduğu gibi bugün de dünyanın huzur ve barışına, insanlığın varoluşu ve anlam anlayışına kılavuzluk edecek tek din olduğunu dile getirdi.

"Dünya Hz. Muhammed'in üstün şahsiyeti ve örnek ahlakı nezdinde İslam'ın hayat veren ilkeleriyle buluşmaya her zamankinden daha fazla muhtaçtır." diyen Erbaş, son Peygambere ümmet olmanın onurunu yaşayan Müslümanların bu saldırılar karşısında hep birlikte güçlü bir duruş ortaya koymaya mecbur olduklarını bildirdi.

Erbaş, dünyayı İslam'ın merhamet, adalet, hakkaniyet güzel ahlak ilkeleri ile tanıştırmak için her platformda gayret göstermek ve oluşturulmaya çalışılan olumsuz imajları bertaraf etmek zorunda olduklarını belirtti.

Müslümanlara, Hz. Muhammed'in hayatını anlamak ve onun örnekliğinde bugünü ihya, geleceği inşa etme görevi düştüğünü vurgulayan Erbaş, "Bize düşen, nebevi değerler ekseninde bir hayat ortaya koyarak başta kendi çocuklarımız olmak üzere bütün insanlığa Peygamber Efendimizi örnek göstermektir, yaşanabilir bir yeryüzü ve güvenli bir gelecek için nesillerimizi İslam'ın hayat veren ilkeleriyle buluşturmaktadır. Burada, çocukların maddi ve manevi gelişiminde dini ve milli değerler ekseninde yetişmesinde aile kurumunun işlevi ve etkisi son derece büyüktür." ifadesini kullandı.

Erbaş sözlerine şöyle devam etti:

"Çocuk, bütün insani değerleri en etkili şekilde ancak aile yuvasında öğrenebilir. Öte yandan iletişim ve etkileşim araçlarının bu denli çeşitlendiği ve yaygınlaştığı bir dönemde çocukların manevi ve ahlaki gelişiminde sorumluluğu sadece aileye yüklemenin, meseleyi sadece aile ile sınırlandırmanın da ciddi bir yanılgı olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Çocukların ihmal edildiği, istismara maruz kaldığı, temel haklarından mahrum bırakıldığı bir çağ merhamet ve insanlık imtihanını kaybedecektir. Çocukları mutsuz ve sahipsiz bir ev, şehir, ülke, dünya rahmetten, bereketten ve nice güzellikten mahrum kalacaktır. İşte bu gerçekten hareketle bizler hem bir farkındalık oluşturmak hem de nesillerimizi nebevi yöntemle yetiştirmenin imkanlarını toplumumuzla ve tüm insanlıkla paylaşmak adına 2020 yılı Mevlidi Nebi Haftası temamızı 'Peygamberimiz ve Çocuk' olarak belirledik."

Hz. Muhammed'in çocuklara davranışı

Erbaş, çocukların hamuru İslam ile yoğrulmuş eşsiz medeniyetin evrensel değerleriyle buluşmaları ve kendi kimlikleriyle geleceklerini inşa ederek onur ve güven içinde yaşamaları için her daim çalışmak ve onlara rehberlik etmek zorunda olduklarını aktardı.

Hz. Muhammed'in her konuda olduğu gibi dünya hayatının en sevimli nimeti olan çocuğa yaklaşım noktasında da en güzel rehber olduğuna işaret eden Erbaş, şunları söyledi:

"O, çocuklara yönelik her türlü şiddet, baskı, öteleme ve istismarın sıradanlaştığı bir dönemde çocukların haklarını en üst derecede savunmuş ve bu uğurda en büyük gayret ve mücadeleyi ortaya koymuştur. 'Küçüklerini sevmeyen, büyüklerine saygı göstermeyen bizden değildir.' buyuran sevgili Peygamberimiz, söylediklerini kendisi bizzat yaşanan hayata dönüştürerek göstermiştir. Bu anlamda köklü bir değişime imza atmış ve zihinlerdeki cehaleti taassup ve yanlış algıları yıkarak kızerkek ayrımı yapmaksızın çocuk eğitimi ve çocuklara yaklaşım konusunda adalet, merhamet ve şefkatiyle bütün dünyaya örnek olmuştur. Bu sebeple çocuklara yaklaşımını onlarla kurduğu ilişkinin şekil ve niteliklerini doğru bir şekilde tespit etmek, onun bu konuda insanlığa gösterdiği temel prensipleri kavramak ve çocuklarımızı bu doğrultuda yetiştirmek bizlerin en öncelikli vazifesi olmalıdır."

Ali Erbaş, Hz. Muhammed'in dokunduğu her çocuğun hayatını şekillendirdiğini, şahsiyetinde silinmez izler bıraktığını, hep örnek olmaya çalıştığını, davranışlarıyla, sıcacık dokunuşlarıyla çocukları en güzel yola ulaştırmaya gayret ettiğini vurguladı.

"Evlerimizi şiddetin değil, zerafetin kaynağı haline getirmeliyiz"

Hz. Muhammed'in, çocukların sözlerden daha çok adımları takip ettiği gerçeğinin idrakinde bir eğitimci olarak eğitimde örnekliğin önemine dikkat çektiğini vurgulayan Erbaş, şunları kaydetti:

"Hayatı boyunca hiçbir çocuğa kötü bir söz söylememiş, yaramazlıklarını fıtratlarının gereği olarak değerlendirerek daima hoşgörüyle yaklaşmıştır. Bu itibarla Rabb'imizin bizlere emanet ettiği ve sadakatimizin testini sebep kıldığı çocuklarımıza karşı sorumluluklarımızı 'Ey iman edenler; kendinizi ve ailenizi, ehlinizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun.' ilahi fermanı mucibince yerine getirmeye mecburuz. Neslimizi maddi ve manevi tehditlerden, tehlikelerden korumanın en büyük amaç olduğu gerçeğini bir an olsun aklımızdan çıkarmamalıyız. Evlerimizi, şiddetin değil zarafetin, nefretin değil sevginin, ifsadın değil ıslahın, karanlığın değil aydınlığın, mutsuzluğun değil mutluluğun, umudun kaynağı haline getirmeliyiz. Bu sebeple çocuğa yaklaşımımızın temel referansı Peygamber Efendimizin örnek hayatı olmalıdır. Söz ve davranışlarımızın zeminini emanet bilinci ve sorumluluk duygusu oluşturmalıdır. İlişkilerimizin odağında saygı, sevgi, şefkat merhamet gibi değerler yer almalıdır Zira geleceğimizi şekillendirecek en önemli unsur olan çocuklarımızı öz değerlerimizden, tarihi ve ilmi derinliğimizden hareketle yetiştirmenin yolu, nebevi yöntemi özümseyip onun örnekliğinde bir hayat yaşamaktan geçmektedir."

Erbaş, çocuklara ve dolayısıyla geleceğe yönelik önemli bir çalışma olarak gördükleri sempozyumun bereketli geçmesi niyazında bulundu.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER