Utangaç Ağaçlar
Ağaçların sıklıkla sıralandığı bir yolda ya da ormanda yürürken gökyüzüne baktığımızda, kendilerine adeta sınır çizmiş ve birbirine değmeyen farklı ağaçların dallarının çok güzel görüntüler oluşturduğuna şahit oluruz. Ağaçları birbirine geçmiş gibi görsek de aslında öyle değildir. Drone ile çekilmiş orman fotoğraflarında ise daha net görünen bu detay muhteşemdir.
İlginçtir; ağaçların kendilerine mahsus bir hafızaya sahip oldukları ve acıyı hissedebildikleri araştırmalarla desteklenmiş bilimsel bir gerçek. Sosyal varlıklar gibi birbirlerine saygı ve nezaket duyuyorlar sanki. İşte söz ettiğim bu durum, ‘Taç Utangaçlığı’ olarak ifade ediliyor.
Taç utangaçlığı tanımı 1920’lerden bu yana bilimsel literatürde yer almış ancak bunun sebepleri sistematik olarak yakın bir zamanda araştırılmaya başlanmış.
Bu konudaki ilk makale bir mangrov ormanının gölgesinde otururken bu ilginç fenomene şahit olan Prof. Francis E. Putz tarafından 1984 tarihinde yazılmış.
Taç utangaçlığı; okaliptüs, sıtka ladini, Japon karaçamı, lodgepole çam, siyah mangrov, karaapaç gibi bazı uzun bitki türlerinin en tepesindeki dallarının birbirine değmekten kaçınmasına deniyor. Bu doğa olayının fizyolojik temeli kesin olarak belirli değilse de bilimsel açıdan birkaç muhtemel sebebi var.
Rüzgârlı coğrafyadaki ağaçlar, birbirine daha sık çarpıyor. Taç utangaçlığının sebeplerinden ilki, en tepedeki dalların aşınma ve çarpışmaların bir sonucu olarak kırılmalarının önüne geçmek olabilir.
Bir ağaç için güneş ışığı hayati bir öneme sahip. Yoğun gölgelik bir ormanda bu daha zor. Çünkü ağaç dalları üst üste geldiğinde gölge meydana getiriyor ve bu da onların güneşe erişimini zorlaştırıyor. Taç utangaçlığının bir diğer sebebi, güneş ışınları ile daha yoğun temasa duyulan ihtiyaç olabilir.
Taç utangaçlığının son muhtemel sebeplerinden biri olarak, ağaçlardaki böceklerin ve hastalıkların diğer ağaçlara geçişini önlemek olduğu öne sürülüyor. Ağaçlar arasındaki mesafe, zararlı böceklerin ağaçtan ağaca geçişi zorlaştırıyor.
…
Taç utangaçlığının tam olarak nasıl ortaya çıktığını bilinmiyor. Ancak, ağaç için önemli faydaları olan bu durumu ağaçların kendilerinin tasarlayıp uyguladıklarını söylemek elbette mantık çöküntüsü olur. Gerçi her şeyi seküler mantıkla açıklama derdinde olanlar, Allah’ın planlaması ve iradesi ile oluyor dememek için her türlü mantıksızlığı rahatça kabul edebiliyorlar. Aklın sınırlarını zorlasalar da kâinatta akılsız hatta cansız varlıkların bir plan dahilinde ve bir amaca yönelik faydalı hareket etmeleri gibi gerçekler, her şeyin üstünde iradesini ve yönlendirmesini gösteren Allah’a işaret eder. Orman ekosistemi açısından olumlu sonuçları olan bu olgunun yaratıcısı da göklerin, yerin ve arasındakilerin yaratıcısı sonsuz kudret sahibi olan Allah’tır.
Bu tabiat mucizesinin verdiği mesaj, insanlığın insanî ilişkilerinin bir parçası olsa keşke. Keşke insan da insanı çarpıp kırmasa. Keşke insan da insana gölge etmese. Keşke insan kalbindeki hastalığı diğer insanlara bulaştırmasa. Keşke insan da özgürlüğünü edep sınırları içinde yaşasa ve kendi özgürlüğünün bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde bittiğini unutmasa. 'Utangaç ağaçlar' gibi birbirinin özel alanına müdahale etmeden ama bir arada, kendi sınırlarını bilerek, diğer insanlara zarar vermeden ama paylaşarak, "bir orman gibi kardeşçesine" yaşayabilse insan...
Yorum Yazın