Mustafa ALBAYRAK

Mustafa ALBAYRAK

Mail: mustafa@teknikelektrik.com

Suriye İç Savaşindan Siyonist Rejimin İslam Yurtlarini İşagline Kadar Hizbullah Ve Nasrallah

Arap baharına kadar yani 2011 de ki Suriye iç savaşı başlayana kadar Hamas siyasi bürosu ve onun siyasi lider Halit Meşal in merkez ofisi Suriye nin başkenti Şam da idi...

Yani Hamas en büyük siyasi desteklerinden birini Suriye dolayısı ile İran dan görüyordu...

Suriye iç savaşının patlaması ve İran ile Lübnan da ki en büyük destekçisi Hizbullah ın da Şam rejimi lehine bu iç savaşa zımnen ya da alenen müdahil olması ile #Hamas bu durumdan çok büyük kayba uğradı... 

Zira Hamas menşe i itibarı ile sünni bir örgüt idi ve iç savaş  bir mezhepsel boyuta taşınıyordu adeta...

Pekala iç savaş neden mezhepsel bir hal almıştı.

Nihayetinde Arap Baharı söz de demokratik bir halk hareketi idi ve tıpkı Tunus,Libya ve Mısır da olduğu gibi diktatörler devrilecek !!! Yerine halk iradesine dayalı demokratik bir rejim kurulacaktı!

Peki gerçekten öyle miydi?

Öyle olmadığı ve Arap Baharının dıış emperyalist güçlerce dayatıldığı kısa zaman da ortaya çıkmıştı.
Batı ve Batıcı emperyalizme kafa tutan kendince haklı veya haksız birer ulus devlet idare etmekte olan Kaddafi, Zeynel Abidin ve Hüsnü Mübarek gibi diktatörler devrilmişti ama Suriye Arap Halk Cemahiriyesi ve başkanı Beşar Esad her şeye rağmen devrilmiyordu.

Zira Suriye nin destekçisi sadece İran ya da Hizbullah değil aynı zaman da bir nükleer süper güç olan Rusya da vardı...
Yani olayı salt mezhepsel açıdan değerlendirmek yanıltıcı olacaktı artık. 
Arap Baharının Suriye sokağı artık küresel bir hesaplaşmaya dönmüştü...
Görünüşte Amerika Birleşik Devletleri Suriye de ki Esed rejiminin devrilmesini istiyordu ama gereken darbeyi de bir türlü vurmuyordu.

Sanki Esed ve Baas reji,minin zımnen kalmasını istiyordu.

Yoksa sadece Suriye nin Guta mahallinde ki kimyasal saldırı dahi ABD için yeter bir sebep idi...

Lakin Obama yönetimi Esed in devrilmesini istemiyordu.

Guta da ki kimyasal saldırı gerçekleştiğinde hem o an da Rusya da Suriye de değildi.

Her şey müsaiti idi ABD nin müdahalesi için..

Ama; Amerikan yönetimi şapkadan bir tavşan çıkarmaya çalışıyordu.

Ve o tavşan ABD Başkanı Obama ile CİA başkanı Pompei nin cebinden çıkmıştı.

İsmi IŞİD veya DAEŞ idi. 

Her kapıyı açan bir İngiliz anahtarı olacaktı IŞİD.

Irak Şam İslam Devleti adı altında ve dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nca "Öfkeli gençler" olarak isimlendirilecek olan ne olduğu belli olmayan bir ucube örgüt türemişti.

IŞİD...

İşte bu İŞİD i bahane ederek önce Amerika sonra Rusya Suriye ye girmişlerdi 2014 ve 2015 yıllarında.
IŞİD sözde saldırı altında bir şehre ya da kasabaya giriyor sonra orasını ya PKK/PYD ve ABD ya da Rusya ya bırakıyordu.

Bir anda yüzde 80 i Arap Baharı yanlısı Özgür Suriye Ordusu ya da Suriye İhvan ı Müslimini olarak bilinen Suriye muhalifleri kazandığı alanların büyük ekseriyetini bu üç yeni işgalciye bıraktı...

Veyahut bırakmak zorunda kaldı.

Çünkü PKK/PYD ye on binlerce silah hatta ağır silah veriyordu ABD Suriye'ye ve yeraltı zenginliklerinin bir kısmına adeta çöküyordu. 

Rojava'ya da Kobani gibi uyduruk isimlerle binlerce yıllık kadim Arap şehirlerine PKK ya kanton site devletleri kurdurmaya çalışıyordu...

Artık Türkiye Cumhuriyeti de güneyinde bu olan bitenin farkına varmış ve Arap Baharının aslında Ortadoğu da yeni devletçikler kurudurulacak bir plan olduğunu anlamıştı...

Demokrasi, serbest seçimler. insan hakları işin garnitürü sosu olmuştu. 

Artık Suriye paramparça olmuştu.

Türkiye Suriye politikasının hatalı olduğunu anlamış ve Suriye nin parçalanması ile kuzeyinde kurdurulmak istenen bir teröristan devletinin ilerdeki hedefinin Türkiye ve İran olduğunu anlamıştı.

4 Mayıs 2016 da yapılan Başbakan değişikliğiyle Suriye ile alakalı tüm plan, program ve angajman kurallarında tebdilata gitmişti...

Artık Suriye nin iç sorunu Türkiye nin hariciyesi,ni değil aynı zaman da dahiliyesini de alakadar etmeye başlamıştı.

ABD nin verdiği onbinlerce tır silahın yarın PYD den ülkemizde ki PKK ya  gitmeyeceğinin garantisi mi vardı?

Bu sorun Suriye nin değil aynı zaman da Türkiye nin de milli güvenliğinin meselesi idi ve ABD ve Rusya dan sonra Türkiye de 24 Ağustos 2016 yılında yani 15 Temmuz alçak FETÖ darbe teşebbüsünden sadece 40 gün sonra hem de Cennet mekan sultan 
Yavuz Selim Han ın 24 Ağustos 1516 yılında ki Mercidabık zaferinden tam 500 yıl sonra Fırat Kalkanı Harekatını yaparak Suriye hudutlarına girmiş ve Fırat ın Batısına geçmeyin uyarılarımızı dikkate almayan ABD ve PYD nin yoluna Türk süngüsünü saplamıştı.

Artık Suriye de hiç  bir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Akabinde El Bap, Zeytin dalı ve Barış Pınarları harekatları ile kahraman Türk silahlı kuvvetleri kenine güvenli bir bölge olşturmuş ve PKK ya kurdurulmak istenen teröristan devleti planını akamete uğratmıştı.

Peki Arap baharına ve Suriye'de istenen hem de Türkiye nin istediği rejim değişikliğine ne olmuştu?

Öyle ya!
Bizler yani Türkiye de dahil Şam rejiminin devrilmesini yerine seçimle iş başına gelecek ve Suriye Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvanı Müslimin) nın da içinde olacağı yeni bir yönetim istemiyor muyduk? 

Hayır!

Artık bunun imkansız olduğunu ve Rusya-İran ve Hizbullah a rağmen bunun gerçekleşemeyeceğini görmüştük.
Türkiye olarak artık biz de neredeyse bu üç dinamik kadar Suriye de ki toprak bütünlüğü ve Kamu düzeninin eskisi gibi olmasını müdafaa ediyorduk.

Rusya ve İran gibi Fakat bu artık mümkün değildi...

Suriye nin en az üçte biri yabancı güçlerin üçte biri de PKK-PYD ve ABD nin işgali altında idi.

İşte diktatör gitsin de ne olursa olsun felsefesinin bölgemizi Libya ve Irak tan sonra getirdiği fecaat bu idi.

Kimse Esed ve el muhaberat rejiminden memnun değildi...

Ama gelinen durum Esed diktatörlüğüne rahmet olacak noktasında idi.

Suriye de kamu düzeni kalmamış ve ülke emperyalist güçler ve terör örgütlerinin işgali ile paramparça olmuştu.
Aynı Libya ve Irak ta olduğu gibi... 

Nasıl ki Kaddafi nin Libya sı ile Saddam ın Irak ı bugünün Libya sı ve Irak ın dan iyi idi.
Aynı şekilde dünün Suriye si de bugünün Suriyesi hatta hepimiz tarafından aranır hale gelmişti...
Yani gelen gideni aratmıştı...

Boşa dememiş atalarımız Allah Beterinden Saklasın diye!

Şimdi bu kadar uzun girizgahtan sonra gelelim Nasralllah ın Siyonist İsrail rejimince katledilmesine ve Suriye de ki İran Hizbullah etkilerine; Sünni ve İhvan ı Müslimin yanlısı tüm Dünya Müslümanlarının haklı sebeplerle Suriye iç savaşında Şam-Esed rejimi yanında taraf olan Hizbullah a ve genel sekreteri Nasrallah a kızgın ve kırgın olmaları normaldir
Çünkü İç savaşta Esed rejimine karşı mücadele eden Sünni İhvan ile bu örgüt çarpışmış ve sayısız müslüman ölmüş öldürülmüştü. 

Şimdi ben şunu soracağım?

Bu iç savaşta taraf olan İran ve Hizbullah ın amacı ne idi?

Kısa ve net cevap; 

Suriye rejiminin devamı ve toprak bütünlüğü...

Pekala bizim Türkiye Cumhuriyeti olarak şu an amacımız ne?

#CumhurbaşkanıErdoğan ın son zamanlarda defaatle ifade ettiği üzere aynı; Yani Suriye nin toprak bütünlüğü ve bizim artık karşı çıkmadığımız rejimin devamı...

Yani sadece İran ve Rusya ile değil aynı zaman da Hizbullah ve onun katledilen lideri Nasrallah ında istediği ile aynı noktadayız.

E ama Nasrallah ve Hizbullah çok sünni Müslüman katletti.

Doğrudur.

Red cephesi dedikleri Tahran Şam Beyrut hattının parçalanmaması için bu oldu.
 
Ne oldu peki ?

İstemeden ya da isteyerek de olsa taa Astana dan beri İran-Rusya ve Hizbullah çizgisine gelmiş olmadık mı?
Sadece soruyorum!

Bu üç kuvvette Suriye nin toprak bütünlüğünden dolayısı ile PKK teröristan devletinin Suriye nin kuzeyinde kurulmasına karşı değil mi?

Pekala biz Siyonist rejimin Filistin ve Gazze de ki katliam ve işgallerine karşı değilmiyiz ?

İran ve Hizbullah ta hattı zatında Hamas da bu fikir de bu eylemde değiller mi?

Yani ortak düşman Siyonist rejim ve onun batılı emperyalist destekçileri değil mi?

O halde aslında Hizbullah kimin için savaşıyormuş ?

Türkiye nin toprakalrında kimin gözü varmış ?

Teröristan devleti ve onu destekleyen Syonist-Haçlı ittifakı kimin için tehlikeymiş ?

Nil den Fırat a vaad edilen topraklar ( Arzı Mevud ) kimin hedefidir ve bu hedefte Türkiye var mıdır ?

Bu soruların cevaplarını verdiğimiz an bölgemizde ki gerçeklere ve kimin dost kimin düşman olacağına kararı da kolaylıkla vereceğiz...

Yorum Yazın

casibom-deneme bonusu-