Elif E. BAYRAKTAR

Elif E. BAYRAKTAR

Mail: elif.alaca@hotmail.com

Sahip Olunanlar Amaç mı?

İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona bir nimet verdiğimizde, “Bu ancak bana bilgim sayesinde verilmiştir” der. Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler. (Zümer Suresi, 49)

 

Mülkün asıl sahibi olan Allah, insanları verdiği mallarla imtihan eder. İnsan ise servetini, malını, mülkünü kendi çabası ve aklıyla kazandığını düşünür ve nankörlük eder. Dünyaya dair her meta onun için kibir vesilesi olur. Halbûki bugün elinde olan malını yarın Allah alabilir. Allah, kulunu varlıkla da yoklukla da dener. 

 

Kur'an’daki bir kıssada bu konuda oldukça hikmetli bir örnek vardır. Örnektekiler, Allah'ın çok verimli ve bereketli üzüm bağları verdiği iki bahçe sahibidir.  Birinin, başka ürün veren yerleri de olduğundan arkadaşına daha zengin olduğunu söyleyerek büyüklenir. Allah'a karşı nankörlük içindedir, O’nun denemek için verdiği malları sahiplenir, şımararak gururlanır. Arkadaşının, Allah’ın takdiri ile nimetlere sahip olduğu ve Rabbine şükretmesi yönündeki uyarılarını dinlemeyen bu kişinin serveti sonunda kuşatılıp yok edilir. “Ahh” der musibete uğrayan bahçe sahibi, “Keşke Rabbime ortak koşmamış olsaydım.”

 

Kur'an, bu kıssada bahsettiği samimi iman sahibi insanla, inkârcı olan kişi arasında kıyas yapmamızı ister. Tekasür Suresi'nde mal, mülk ve servette çoklukla övünmenin insanı tutkuyla oyalayıp, kendinden geçirdiği, bunun insanın ölümüne kadar sürdüğü ve ancak nimetten sorgulanacağı haber verilir.

 

İnananlar mal ve mülkü Allah’a şükretmek için bir vesile olarak görürler. Hz. Süleyman gibi... O, Rabbinin verdiği ihtişamlı mallar nedeniyle Allah’ı övgüyle yüceltir, mala duyduğu sevginin kaynağının Allah sevgisi olduğunu söyler ve sürekli şükür içerisindedir.

 

Dünya kalbinde değil, sadece elinde olan insan için dünya hayatının çekici süsleri amaç değil araçtır. Hiçbirine bağlanmaya değmez, yitirmekten korkulmaz. İnanan insan sahip olduğu her şeyi Rabbinin hoşnutluğu amacıyla ve O’nun yolunda kullanır.

 

Zengin olan insan çok fazla ihtiyaç sahibine, çok daha fazla verebilir.  İnsan bir imtihan olarak yoksul da olabilir. Mallardan eksiltme ile sınandığında samimi insan, Rabbine tevekkül eder ve sabreder. 

 

Hz. Süleyman, kimseye nasip olmayan ihtişam ve güce sahip olmasına rağmen, her zaman Rabbine karşı içli bir sevgi ve saygı duymuş, olanaklarını dine hizmet amacıyla kullanmıştır.

 

İnananların servet sahibi olmaları, insanların kalplerini İslam'a ısındırmada rol oynar. İhtişamlı mülkler ve güç, dinden uzak olan kimseler üzerinde etkili olur, insanlarda dine ve dini yaşayanlara karşı ilgi uyandırır. Kur'an bu konuya Sebe Melikesi'nin, Süleyman(as)'ın sarayının ihtişamından etkilenmesi örneğini verir. Sebe Melikesi saraya girdiğinde muhteşem cam zemini su zanneder ve eteklerini toplar. Süleyman(as)’daki ilim ve estetik anlayışından, sarayda sergilenen sanattan çok etkilenir ve -Allah’ın dilemesiyle- iman ettiğini söyler.

 

Kur’an, dünya hayatının bir oyun ve tutkulu bir oyalanma olduğuna dikkat çekiyor. Gerçekten oyun, gerçekten ucu bucağı yok. Bizler dünya hayatında, "Batıla ve tutkulara dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik" (Müddesir Suresi, 45) diyenlerden olmamaya çalışalım. Mülkün asıl sahibinin âlemlerin Rabbi olan Allah olduğunun bilincinde olarak, yaptığımız her işte O'na yönelelim. İmkânlarımızı O’nun rızasını gözeterek kullanalım ki Rabbimiz bizden razı olsun.

Yorum Yazın

muhasebeci maa?lar?-casibom-aresbet-tokyobet-tokyobet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-g�venilir casino siteleri-aresbet-