Mustafa ARMAĞAN

Mustafa ARMAĞAN

Mail: marmagan1@hotmail.com

Oniki Ada ne zaman elimizden çıktı?

Oniki Ada ne zaman elimizden çıktı?

Siz de Ege Adaları ne zaman elimizden çıktı? sorusuna takanlardansanız derdinizin devası tam burada.

Şimdi aşağıdaki haritaya beraberce bakalım:

1) Haritada maviyle gösterilen adalar Balkan Harbi’nden sonra, Girit ise 1913'te Yunanistan’a verilmiştir.

2) Lozan'da kırmızı adalar Yunanistan'a, yeşiller (Oniki Ada) ise İtalya'ya bırakılmıştır.

3) 1947 yılında düzenlenen Paris Konferansında Yunanistan’a devredilince Oniki Ada’nın rengi kırmızılaşacaktır.

Oniki Ada’nın Yunanistan’a nasıl verildiğiyle ilgili bazı mühim ayrıntılar var ki, bunların bilinmemesi meselenin vuzuha kavuşmasına mani oluyor. Meselenin tam olarak anlaşılabilmesi için Lozan’da İtalya’ya, Paris’te de Yunanistan’a devredilen adaların hangilerinin ’Oniki Ada’ olduğunu bilmek gerekiyor.

Öncelikle dikkate almamız gereken nokta, “Ege Denizi” tabirinin bize değil, Yunanistan ve genelde Avrupa haritacılık felsefesinin bir ürünü olduğudur. Osmanlı Devleti bu yöreye -Piri Reis’in haritasında geçtiği üzere- “Adalar Denizi” veya “Cezâir-i Bahr-i Sefid”, yani Akdeniz Adaları tabir ederdi. Yani ecdadımız Akdeniz’i Akdeniz ve Ege diye ikiye bölmez, topuna birden Akdeniz deyip geçerdi. Nitekim Mustafa Kemal Paşa’nın ordularına “ilk hedef” olarak Akdeniz’i göstermesi ama 1. ve 2. ordularımızın Akdeniz’e değil, İzmir’e hücum etmiş olmaları doğrudan doğruya Osmanlı zihniyetinin Akdeniz tasavvuruyla alakalıdır.

Öte yandan Ege Denizi’nde binlerce ada ve adacık bulunmaktadır. Bunlardan kabaca Kuzey ve Batı Ege adaları ile Girit ve Oniki Ada’yı birbirinden ayırd edebiliriz.

Oniki Ada denilince Lozan Antlaşması’nın 15. maddesinde isimleri teker teker tadad edilerek İtalya’ya bırakılan adaları anlamamız gerekir. 15. maddeye göre bu adaların isimleri şunlardır:

Madde 15. Türkiye zirde tadat olunan adalar üzerindeki bilcümle hukuk ve müstenidatından italya lehine feragat eder. Elyevm İtalya’nın taht-ı işgalinde bulunan Asfampalya (Astropalia), Rodos (Rhodes), Kalki (Carki), Skarpanto, Kazos (Casso), Piskopis (Tiles), Misiros (Misyros), Kalimnos (Kalymnos), Leros, Patmos, Lipsos (Lipso), Sombeki (Symi) ve İstanköy (Kos) adalariyle bunların tevabiinde olan adacıklar ve Meyis (Castellorizo) adası (2 numaralı haritaya müracaat).

Lozan’ın müteakip 16. maddesi ise 15. maddeyle “İtalya lehine feragat ettiği” adaların hukukî statüsünü şöyle belirlemektedir.

Madde 16. Türkiye işbu Muahedede musarrah hudutlar haricinde kâin bilcümle arazi üzerinde ve bu araziye müteallik ve kezalik işbu Muahede ile üzerlerinde kendi hakk-ı hâkimiyeti tanınmış olan adalardan gayri cezireler üzerinde - ki, bu arazi ve cezirelerin mukadderatı alâkadarlar tarafından tâyin edilmiş veya edilecektir - her ne mahiyette olursa olsun haiz olduğu bilcümle hukuk ve müstenidatından feragat ettiğini beyan eyler. İşbu maddenin ahkâmı mücaverat münasebetiyle Türkiye ile hemhudut memleketler arasında takarrür etmiş veya edecek olan ahkâm-ı hususiyeyi ihlâl etmez.[1]

Demek ki, Lozan Barış Antlaşması’yla sadece Yunanistan’a değil, İtalya’ya da ada vermiştik. Yunanistan’a kuzey ve Batı Ege adalarını, İtalya’ya da Muğla’dan başlayıp Antalya açıklarındaki Meis’e kadar uzanan adaları terk etmiştik (bu arada belirtelim ki Meis Oniki Adadan biri değildir). Bu adalar adeta bir perde, bir sur gibi Ege ve Akdeniz sahillerimizin çok büyük bir kısmını kuşatma altına almakta ve Türkiye’nin batı Anadolu savunmasını tehlike altına sokmaktadır.

Ayrıca bilmek gerekir ki, Lozan’da İtalya’ya terk edilen Oniki Ada 1943 senesine kadar İtalya’nın, 1943-45 yılları arasında Almanya’nın, 1945-47 arasındaki devrede ise İngiltere’nin askerî işgali altında bulunuyordu. 1947 Paris Konferansı ile Oniki Ada’yı devralmak uğruna tek kurşun atmayan Yunanistan’a bırakılması sırasında Ankara’nın pasif, çekingen, hatta vurdumduymaz tutumu bu milletin kalbinde daima kanayacak bir hicran yarası teşkil edecektir.[2]

Şimdi meseleyi daha iyi anlayabilmek için Oniki Ada’nın 1911-47 yıllarında yaşanan elimizden çıkış serencamını yıllar itibariyle sıralayalım:

1911: Eylül ayında İtalyanların ‘savaş ilan etmeden’ başlattıkları işgalle Trablusgarb Harbi çıktı. Enver Bey komutasında bazı gönüllü subaylar Trablusgarb’a geçerek yerli halkı ve Sunusileri İtalyanlara karşı örgütledi ve yer yer başarıyla mücadele verdi. Bu sayede kıyılara çıkmış bulunan İtalyan kuvvetleri güneye inemedi, iç bölgelere nüfuz edemedi ve işgal niyetiyle çıktıkları Trablusgarb ve Bingazi’de (şimdi bu toprakların tamamına Libya diyoruz) tam olarak hakimiyetini kuramadı.

1912: Osmanlı Devletine mensup gönüllü subayların Trablusgarb’da yerli halktan örgütlediği silahlı direnişi bir türlü kıramayan İtalyanlar bu defa misilleme yapmak suretiyle Oniki Ada’yı işgal etti. Ekim ayında Osmanlı ve İtalya devletleri arasında Uşi (Ouchy) Antlaşması imzalanacak ve antlaşmanın 2. maddesi eğer Osmanlı Devleti Trablusgarb’daki birliklerini geri çekerse İtalyanların da Oniki Ada’yı boşaltacaklarını karara bağlayacaktı. Nitekim İtalyanlar işgal ettikleri adaları boşaltma hazırlıklarına başlamışlardı ki, tam bu sırada Osmanlı Devleti için felakete dönüşecek olan Balkan Harbi koptu. Osmanlı Devleti de bu kritik vaziyette Oniki Ada’yı devralıp harekete geçmiş bulunan Yunan işgaline karşı müdafaa edecek bir deniz kudretinden mahrum bulunduğu için İtalya’dan harp bitinceye kadar işgal etmiş olduğu adalarda kalmasını rica etti. Böylece İtalya’nın Oniki Ada’daki fiilî (de facto) hakimiyet dönemi başlamış oldu.

1913: Londra’da düzenlenen Süfera Konferansı’nda diğer batı ve kuzey Ege adaları Yunanistan’a verilirken Oniki Ada’dan bazılarının Yunanistan’a verilmesinden de bahis açıldı gerçi ama Osmanlı Devleti emperyalist devletlerin temsilcilerinin bu haksız oldu-bittisini protesto etti. Adaların gerçek sahibinin kendisi olduğunu ve tapusunun yetkili organlarca bir antlaşmayla devredilmedikçe başka bir devletin olamayacağını açıkça beyan etti.

1922-23: 1922 Kasım’ında başlayan Lozan Konferansı esnasında kuzey Ege adalarından bazıları üzerinde TBMM hükümeti bir ara hak iddia edecek olmuşsa da, bunda ısrar etmemiş, neticede Gökçeada ve Bozcaada haricindeki taleplerini kabul ettirememiştir. Onlar da zaten Düvel-i Muazzama’nın bize layık gördükleriydi. Oniki Ada üzerinde ise Mütareke yıllarında Anadolu’ya silah ve adam kaçırmamıza yardım etmiş bulunan İtalya’nın minnetli baskısı üzerine bir münakaşa zemini bile oluşmamış ve Türkiye Lozan’da, İstiklal Harbi sırasında ciddi destek ve yardımlarını gördüğü İtalya’yı karşısına almamak taktiğini güderek lafı fazla uzatmadan yukarıda gördüğümüz 15. ve 16 maddelere binaen Oniki Ada üzerindeki egemenlik hakkından İtalya devleti lehine feragati tercih etmiştir.

Yukarıdaki kronolojiye bakılırsa Oniki Ada 1923 senesine kadar fiilen (de facto) İtalyan işgali altında kalmış, ancak Lozan’la birlikte bu işgal hukukî (de jure) bir mahiyet kazanmıştır. İtalya ise yenildiği 2. Dünya Savaşı’ndan sonra 1947’de Paris’te düzenlenen konferansta Oniki Ada artı Meis adasını Yunanistan’a devretmiştir.

Dolayısıyla Osmanlı Devleti Oniki Ada’dan ne bazılarının dediği gibi 1912 Uşi Antlaşması’nda ne de 1913 Süfera Konferansı’nda feragat etmiştir. Kaldı ki son konferansın kararı da tek yanlı olup bağlayıcı değildir. Osmanlı Devleti emperyalistlerin kararını tanımamış, resmen protesto etmiştir.

Eğer yukarıdaki iddiaları dile getiren koca koca profesörlerin dediği gibi Lozan’dan önce Oniki Ada İtalya’ya verilmiş olsaydı Lozan’ın 15 ve 16. maddelerinin antlaşma metninde ne aradıklarını sormak gerekmez miydi? Sanki 1912’den sonraki bir tarihte adaları bize vermişler veya silah zoruyla kurtarmışız da, Lozan’da istedikleri için tekrar vermişiz gibi(!) saçma sapan, akla zarar bir vaziyet çıkar ortaya ki, bu vaziyet gerçekse zaten Lozan’ın zafer olması katiyyen mümkün değildir.

Tarihle oynarken dikkatli olmalısınız. İki tarafı keskin kılıcı dönüp sizi de kesebilir zira.   

     

 
 [2]Oniki Ada’nın elimizden çıkış hikâyesini şurada genişçe anlatmıştım: Mustafa Armağan, “12 Ada Yunanlara nasıl verildi?”, YeniŞafak, 20 Kasım 2016. Ayrıca bu olaya diplomasi camiasından mühim bir tanıklık için bkz. Feridun Cemal Erkin, Dışişlerinde 34 Yıl (Anılar-Yorumlar), cilt 1, Ankara, 1987, Türk Tarih Kurumu Yayınları, s. 226-232.

Yorum Yazın

muhasebeci maa?lar?-casibom-aresbet-tokyobet-tokyobet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-orisbet-g�venilir casino siteleri-aresbet-