Kurban Neyi Hatırlatmalı?
Zorluklara rağmen kayıtsız-şartsız ortaya konan Allah’a itaat, mümin karakteridir. İmanî zafiyet içindeki insanlar da yaşadıkları küçük zorluklarda kimi zaman itaat gösterebilirler. Ancak makbul olan, itaatin her türlü şartta ve her türlü zorlukta uygulanmasıdır. Kur'an'da bize aktarılan birçok itaat örneği vardır. Kıssaların birçoğunda peygamberlerin sergiledikleri üstün itaat ve teslimiyetlerinden övgüyle söz edilir.
En önemlilerinden biri, gördüğü rüyaya binaen Allah'ın emrine itaat ederek, oğlunu kurban etmeye kalkan Hz. İbrahim(as)'ın kıssasıdır. Allah, Hz. İbrahim'in ve oğlu Hz. İsmail'in başından geçen bu denemeyi ayetlerde şöyle haber verir:
Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): "Oğlum" dedi. "Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun." (Oğlu İsmail) Dedi ki: "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah, beni sabredenlerden bulacaksın." Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı. Biz ona: "Ey İbrahim" diye seslendik. "Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz." Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik. (Saffat Suresi, 101-107)
Her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten Allah, yukarıdaki ayetlerde Hz. İbrahim'i nasıl bir imtihandan geçirdiğini bize bildirir. Elmalılı Hamdi Yazır, Kuran-ı Kerim tefsirinde, Hz. İbrahim'in gördüğü rüyanın normal bir rüya değil bir vahiy olduğunu, bu vahyin yerine getirilmesinin de bir emir olduğunu belirtir. Ayetlerin devamını ise şu şekilde açıklar:
“... Bunun üzerine onu zorla yapmaya kalkışmayıp, önce yerine getirilme şeklini istişare etmek üzere böyle görüşünü sorarak tebliğ etti ki, bununla ilk önce onun itaat ve boyun eğmekle ecir ve sevaba ermesini temin etmek istedi. Düşünmeli, bunu söylerken "Ey yavrucuğum!" diye hitap eden bir babanın kalbinde ne yüksek bir şefkat duygusu çarpıyor ve ona ne kadar büyük bir vazife aşkı, Allah sevgisi hakim bulunuyordu... İşte bunun böyle İlahî bir emir olduğunu anlayan ve Allah'ın sabredenlerle beraber olduğunu bilen o yumuşak huylu oğul "Ey babacığım!" dedi, "Ne emrolunuyorsan yap. Beni inşaAllah sabredenlerden bulacaksın."
İbrahim(as) ve İsmail(as) Rablerine gönülden boyun eğmiş, teslimiyet ve itaatin en önemli örneğini göstermişlerdir. İman edenler Rablerine gönülden boyun eğen o kutlu insanların yolunu izlemeli ve Allah'ın ayetlerini uygulamadaki titizlikleri, zorluklar karşısındaki sabırlı ve tevekküllü kişilikleri ve koşulsuz itaatleri sebebiyle onları örnek almalıdırlar. Allah, Nisa Suresi'nde Hz. İbrahim'i över ve onu dost edindiğini bize bildirir:
İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir. (Nisa Suresi, 125)
Yaşadığı imtihandaki kararlı teslimiyeti O'nun derin Allah aşkının ve bağlılığının bir göstergesidir. En ufak bir musibette bizler feryat-figan ederken, Allah, peygamberlerinin yaşadığı zorlu imtihanları örnek vererek kendimizi düzeltmemizi ister.
Kurban kesme, et ihtiyacı sebebiyle hayvan kesme değil, bir tür manevi adanış göstergesi, bir ibadetin yerine getirilmesidir. Kurban, Allah'a yakınlaşmaya vesiledir. İnananların Allah'a olan sadakatlerinin, O'nun rızasını hiçbir dünyevi nimete değişmeyeceklerinin, bu uğurda-en sevdikleri de dahil-her şeyi feda edebileceklerinin delilidir. Kurban, Allah adına, O'na yakınlaşmak amacıyla, O'nun dışındaki her şeyi kurban etmektir.
Her kurban İbrahim(as)'ın ve oğlu İsmail(as)'ın imtihanını bize hatırlatmalı. Her kıssa bize örnek, bize ibret olmalı. Ki onların ve bizden öncekilerin yaşadıklarından daha mı zorlu imtihanlarımız?
Allah’a ulaşacak olan takvamızdır; onun bize kazandırdığı şuur ve duyarlılıktır. İbadetin ruhudur önemli olan. Bu ruh, Kur’ân ahlâkını, Mekke ve Medine’den insanlığa ulaştıran ruhtur.
Bu bayram yıllardır özlemle beklediğimiz bir huzuru bir gururu, bir güzelliği de birlikte yaşıyoruz Allah’a hamdolsun. Bugün Ayasofya Camii’nin ibadete açılan kapılarıyla birlikte ruhumuzun kilitleri açıldı, zincirleri parçalandı. Necip Fazıl’ın ifadesiyle, Ayasofya bir mekân değil, bir ruhtu çünkü.
Bugün en fazla muhtaç olduğumuz şey birlik ve beraberlik ruhudur. Allah rızası için birbirimizi sevmemiz, kuvvet kazanmaya vesile olur. Hani hep “kardeşiz” diyoruz ya, bayramla solunan kardeşlik ruhu, umulur ki daha da güçlenir ve namazla saf tutan Müslümanlar, kurşunla kaynatılmış gibi bir arada, gerçek anlamda samimiyeti, dostluğu ve kardeşliği yaşarlar.
Allah, her imtihanla eğitip olgunlaştırsın bizi ve halisane teslimiyetli kullarından kılsın. Peygamberimizin kalpleri imana ısındıran sevgisini ve merhametini kalplerimize raptetsin, o “İlâhi rahmetin parıltısı” ile ruhlarımızı aydınlatsın. Dilerim bayram hayra vesile olsun…
Yorum Yazın