Gülşah TAŞKENT

Gülşah TAŞKENT

Mail: gulsahtaskent@gmail.com

Kudüs’ü Bekleyen Son Osmanlı Askeri: Hasan Onbaşı!

İslam’ın kutsal beldelerinden ve Mescid-i Aksa’ya ev sahipliği yapan Kudüs, Yavuz Sultan Selim Han döneminde Mercidabık Savaşı ile Osmanlı hâkimiyetine geçmişti. Ardından tam 400 yıl boyunca Kudüs'te refah, huzur ve barış dolu günler yaşanmıştır. Osmanlı padişahları, Kudüs'e özel önem göstermiş şehrin mimari açıdan kalkınması sağlanmış ve 3 dinin mensupları ile birlikte hoşgörülü bir şekilde Kudüs barış dolu bir şehir olmuştur.

1917 yılına gelindiğinde Birinci Dünya Savaşı Kanal Muharebelerinde başarısız olan Osmanlı ordusu geri çekilmiş ve Kudüs mutasarrıfı İzzet Bey de kutsal mekânların tahrip olmasından çekindiği için İngiliz makamları ile irtibata geçmiş ve Kudüs, 9 Aralık 1917 yılında İngilizlerin eline geçmiştir.

İşte Iğdırlı Hasan Onbaşı’nın hikâyesi de tam da burada başlıyor. Osmanlı ordusu çekilirken yaşanabilecek yağmalamaların önüne geçmek için Kudüs'te bırakılan 53 Osmanlı askerinden biri olanOnbaşı Hasan'ın hikâyesi, işgal altındaki Kudüs'te yaşayan ihtiyarlar arasında dilden dile dolaşıyor.

Kudüs Yüksek İslami Heyeti Başkanı ve Mescid-i Aksa Hatibi Şeyh Sabri, Aksa'daki son Osmanlı askeri olarak bilinen Onbaşı Hasan'ı görme fırsatı bulan bu neslin son temsilcilerinden biri.

80 yaşındaki Şeyh Sabri’nin anlattıklarına göre; Onbaşı Hasan'ın kalbi Mescid-i Aksa ile atıyordu. 1982'deki vefatına kadar sabah mescide ilk giren o olur, yatsı namazından sonra da yine mescitten en son o ayrılırdı. Şehirdeki bu son Osmanlı askeri her gün Harem-i Şerif'in kuzeyinden Kubbetu's Sahra'ya doğru çıkan merdivenlerin başına gelerek sabahtan akşama kadar buradan ayrılmaz, adeta nöbet tutarcasına aynı noktada beklerdi.

Iğdırlı Onbaşı Hasan'ın cemaatle konuştuğuna pek tanık olmadığını dile getiren Şeyh Sabri’ye göre bunun sebebi, muhtemelen Arapçayı çok iyi bilmemesiydi.

Vefatına kadar Mescid-i Aksa'daki nöbetine devam etti

Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşını kaybetmesinden sonra Kudüs'ün başına gelenlerden büyük bir üzüntü duyduğu anlaşılan, mahzun ve kendi halinde bir görünümü olan ve vefatına kadar Mescid-i Aksa'daki nöbetine devam eden Onbaşı Hasan’ın, Filistinli âlim Sabri’ye göre "Kimseyle pek muhatap olmak istemeyen kendi halinde bir görünümü vardı. Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşını kaybetmesinden ve sonrasında Kudüs'ün başına gelenlerden büyük bir üzüntü duyduğu her halinden anlaşılıyordu. Son derece mütevazı, hatta yamalı bir kıyafet giyerdi."

1982 yılında hayatını kaybeden Onbaşı Hasan’ın hikâyesini ilk kez rahmetli İlhan Bardakçı aktarmıştı. Şöyle demişti Bardakçı: "Yıllar önceydi, sene 1972. O zamanlar genç bir gazeteciydim. Türkiye'den bazı siyasiler ve iş adamları İsrail'e resmi ziyarette bulunuyorlardı. Biz de gelişmeleri izlemek için oradaydık. Ziyaretin dördüncü günü bize tarihi ve turistik yerleri gezdirmeye başladılar, kafile olarak Mescid-i Aksa'ya vardık. Heyecanlanmıştım asırlık merdivenlerden yukarı çıkarken. Avlunun kenarında biri dikkatimi çekti. Merak edip kim olduğunu sordum yanımdaki Dışişleri yetkilisine. 'Bilmem' diye cevap verdi Daire Başkanı, 'Bir meczub işte. Ben bildim bileli burada durur. Kimseye bir şey sormaz. Kimseye bakmaz, kimseyi görmez.'

İlhan Bardakçı yanına gidip "Selâmünaleyküm baba" der. Uzun boylu ihtiyarın gözleri aralanır, "Aleykümselâm oğul" diye cevap verir. İlhan Bardakçı, hürmetle ellerini öptüğü Iğdırlı Onbaşı Hasan'ın hikâyesini anlatmadan önce bilinmesi gerekenleri şöyle ifade eder:  "O canım devlet çökerken, biz Kudüs"ü 401 yıl 3 ay 6 günlük bir hâkimiyetten sonra bırakırız. Günlerden 9 Aralık 1917 Pazar günüdür. Tutmaya imkân yok. Ordu bozulmuş, çekiliyor, devlet, zevalin kapısında. İngiliz girinceye kadar geçen zaman içinde yağmalanmasın diye oraya bir ardçı bölük bırakırız. Âdet odur ki kenti zabteden gâlip, âsâyiş görevi yapan yenik ordu askerlerine esir muamelesi yapmaz.

Kudüs'te bırakılan ardçı bölüğün bir askeridir o, bir isteği vardır. Komutanına selâm gönderir. “Ben, o gün buraya bırakılmış 20. Kolordu 36. Tabur 8. Bölük 11. Ağır Makinalı Tüfek Takım Komutanı Onbaşı Hasan'ım. Memlekete avdetinde yolun Tokat sancağına düşerse git, burayı bana emânet eden kumandanım Kolağası (Önyüzbaşı) Musa Efendi'yi bul. Ellerinden benim için bus et (öp). Ona de ki, gönül komasın, '11. Makinalı Takım Komutanı Iğdırlı Onbaşı Hasan, o günden bu yana bıraktığın yerde nöbetinin başındadır. Tekmilim tamamdır kumandanım' dedi dersin."

Bardakçı, Onbaşı Hasan'ın vefat haberini nasıl aldığını ise şöyle aktarıyor:

"1982'de bir gün ajansa geldiğimde bir telgrafım olduğunu söylediler. (Kudüs'teki) Rehberden gelen bir tek cümle yazılıydı: 'Mescid-i Aksa’yı bekleyen son Osmanlı askeri bugün öldü."

Evet, Kudüs 400 sene boyunca Osmanlı himayesinde kaldı. Osmanlı, Kudüs’ün İslami kimliğinin bilincinde olarak bu şehre çok büyük hizmetlerde bulundu. Medeniyetin inşasına katkıda bulunan birer mümin olan Osmanlı askerlerinden Hasan Onbaşı’nın hikâyesi de dinleyenlerin ve okuyanların hatırında kıymetli bir hatıra olarak kalmaya devam edecektir.

 

Bu arada İHH İnsani Yardım Vakfı’nın da 2017'de Gazze'de inşa ettiği bir camiye Onbaşı Hasan'ın ismini verdiğini yazımızın sonunda belirterek, kendini Kudüs’ün bir parçası olarak gören Onbaşı Hasan için de bir Fatiha okumayı unutmayalım.

Yorum Yazın