Kardeşler Olun!
Birlik olmak ülkeyi huzura, toplumsal gelişim ve refaha götürür. Güç ve etkinin artması, dayanışma ve destek, kaynakların verimli kullanımı, çeşitlilik ve yenilikçilik, sosyal uyum ve barış, kriz yönetimi, moral ve motivasyon, adalet ve eşitlik, toplumsal gelişim ve refah gibi alanlarda önemli katkılar sağlar. Bu sebeplerle, birlik olmanın güçlü ve olumlu bir etkisi vardır.
Sürekli millî birliğin ve kardeşliğin önemi vurgulayan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, bir konuşmasında şunları ifade etti:
“Milletçe zorlukların üstesinden ancak bir olursak geliriz. Vatanımıza yönelik saldırıları ancak beraber olursak püskürtürüz. Küfrün karanlığını özellikle ancak tek yürek olursak parçalarız".
Türk, Kürt, Arap, Sünni, Alevi demeden 85 milyon olarak nazlı hilalin gölgesinde buluşacaklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şuna dikkat çekti; "1071'den 2071'in Türkiye'sine uzanan ufuk çizgisindeki hedefleri bir olarak, iri olarak, kardeşlik hukukumuzu bozmak isteyenlerle özellikle yapacağımız mücadeleyle gerçekleştireceğiz. Farklılıklarımız üzerinden bizleri ayırmaya çalışanlara, aramıza nifak tohumları ekmeye çalışan fitne odaklarına geçit vermedik, vermeyeceğiz. Rabbim muhabbetimizi, kardeşliğimizi daim eylesin diyorum. Bu topraklar üzerinde daha nice asırlar boyu Türk, Kürt, Arap, Alevi, Sünni demeden 85 milyon hep beraber kardeşçe yaşayacağız.”
Millî birlik ve kardeşlik duygularının derinleştirileceğini, bu amaçla, terörün olmadığı bir Türkiye için kararlı bir mücadele sürdürüleceğini söyledi Cumhurbaşkanı.
Birlik olmak, birlikte çalışmak, ortak hedeflere ulaşmak ve dayanışma içinde hareket etmek anlamına gelir. Birlikte hareket etmek, daha büyük ve etkili bir güç oluşturur. Ortak bir amaç için birleşmek, hedeflere ulaşma şansını artırır ve daha büyük etkiler yaratır. Birlik, toplumsal uyumu, düzeni ve barışı teşvik eder. Ortak amaçlar ve değerler etrafında birleşen insanlar, daha adil ve eşitlikçi bir toplum oluşturma çabası içinde olurlar.
Hüküm verenlerin hâkimi Allah iman sahiplerine birçok ayetinde birlik olmalarını emrediyor:
Allah'a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)
Çekişmeleri durumunda ise Allah, “İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk olur.”(Enfal Suresi, 73) ifadesiyle yeryüzünde fesat oluşacağını bildiriyor.
Toplumları uçuruma sürükleyen zulmeden kişilere karşı onurlu bir mücadele içinde olmak yerine, Müslümanların birbirleriyle çekişmeleri hem güç kaybı ve hem Allah Katında büyük sorumluluktur. İnananların kardeşlik duygularıyla birbirlerine yardımcı olmalarının önemine Said Nursî şöyle dikkat çekiyor:
“Ey ehl-i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız. İhtilafınızdan istifade eden zalimlere karşı, "Mü’minler ancak kardeştirler." (Hucurat Suresi, 10) kutsal kalesinin içerisine giriniz, korununuz. Yoksa ne hayatınızı muhafaza ve ne de hukukunuzu müdafaa edebilirsiniz.”
İttifak etmek, ülkenin refahını ve güvenliğini arzu eden her insanın görevi olmalıdır. Allah'a, dine ve tüm kutsal değerlere savaş açan kişilere karşı, inanan insanların birbirlerine destek olmaları çok önemlidir. Bu nedenle inkârcı felsefeler, kanlı ideolojiler yok olana kadar mücadele sürmelidir. Bu çarpık görüşlerin yeryüzünden tamamen kalktığını ancak, terör, anarşi ve zulümler durduğunda anlayabiliriz. Ancak hala masum insanlar katlediliyor ve birçok yerde zulümler devam ediyor.
İşte 1948'den bu yana 75 yıldır, hiç ara vermeden hem devlet hem de sivil milisler eliyle, Filistinli Müslümanlara sistematik işgal ve soykırım uygulayan İsrail!. Kurulduğunda 9 bin kilometrekare yüzölçümü olan İsrail, bugün 22 bin kilometrekareye ulaşmış ve sınırları belli değil. Arz-ı mevud sapkın hayaliyle halâ işgale devam ediyor.
İsrailli yetkililerden “2025 yılı işgal yılı olacak” diyen ve hatta PKK/YPG ile iş birliği mesajı veren var. Türkiye'nin Doğu ve Güney Doğu bölgelerini de içine 'Büyük İsrail' hayalini tasvir eden siyonist bakanlar, Ortadoğu'da Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır, Irak, Suriye ve Lübnan'ı kapsayan bir Yahudi devleti kurma hedefinde olduklarını söylüyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM'de yaptığı konuşmada İsrail'in bir sonraki hedefinin Türkiye toprakları olacağını söyler ve iç cepheyi güçlü tutma, birlik olma konusunda sürekli uyarılarda bulunurken, bu yakın tehlikenin halâ farkında olmayanlar var.
BM kararlarını, uluslararası hukuku ve insanlık değerlerini ayakları altına alarak bu ihlalleri yapan İsrail'e ne yazık ki yaptırım uygulanamıyor, sessiz kalınıyor ve maalesef destekleniyor. İş birlikçi devletlerin de desteğiyle kara, deniz ve hava yoluyla kuşatılmış, ambargolarla ve sürekli saldırılarla Filistinlilerin hayatı her geçen gün karartılıyor.
İsrail'in 7 Ekim 2023'te Gazze'ye başlattığı saldırılar 40 bini aşkın kişinin hayatını kaybetmesine, 100 bine yakın kişinin yaralanmasına yol açarken binlerce kişi yerinden edildi ve hayatlarını yardım kuruluşlarınca kurulan çadırlar veya barınma merkezine dönüştürülen okul ve hastanelerde sürdürmeye mecbur bırakıldı. Yaşanan insani krizin yanı sıra bombardımanlar, geride büyük bir çevresel yıkım bıraktı.
İşgal edilen topraklar, yok edilen hayatlar ve yıkılan evler, katil İsrail’in uyguladığı soykırımının kanıtlarıdır. Kendilerini, üstün, seçilmiş ve hukuk üstü gören bu insanlık düşmanı azgın güruh, mutlaka durdurulmalı ve kontrol altına alınmalı.
Öncelikle yapılması gereken, ülkede birlik ve beraberlik ruhunun yeniden hayata geçirilmesidir… Ve vicdanlı insanların üzerine düşen görev çok açık; fitne kalmayıncaya, zulüm ortadan kalkıncaya kadar mücadele...
Dışişleri Bakanımız Sn. Hakan Fidan'ın söylediği gibi; işgale karşı direniş artık İsrail ve Filistin arasındaki bir savaş değil, tüm dünyada zalimler ile mazlumlar arasındaki bir mücadeledir. “İslam tarihi yıkıcı bölünmelerle doludur. Bugün bu hataları tekrarlayamayız. Filistin davası bölgesel rekabetlere kurban edilemez. Hiçbirimiz Filistinlilerin kanı üzerinden aramızdaki meseleleri ya da rekabetleri çözme hakkına sahip değiliz. İslam âleminin dayanışması ve birlikteliği kaybolursa tek kazanan İsrail ve destekçileri olacaktır."
Her Müslüman kendisinden sorumludur. Hangi tarafta durduğumuz yarın Hakkın divanında elbette belli olacak. Allah Kendi safında adımlarımızı sabit kılsın.
“Birbirinizle ilgi ve alakayı kesmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize haset etmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeşler olun!” (Tirmizî, Birr ve Sıla, 24)
Yorum Yazın