Karanlıklarda Yaşayanlar
Allah, iman edenlerin dostu ve destekçisidir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkâr edenlerin velileri ise tağuttur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar… (Bakara Suresi, 257)
Şeytan Rabbimizin huzurunda ‘Adem'e secde etmesi’ istendiğinde büyüklenip isyan eden ve insanları Allah’ın yolundan saptırarak kendisiyle birlikte cehenneme sürüklemeye çalışan en büyük düşmanımız. İtaatsizliği nedeniyle cennetten kovulan şeytan, o günden başlayarak çeşitli telkin ve taktiklerle insanlara sinsice sokulur, onları kötülüğe çağırır ve şaşırtıp saptırmak için uğraşır.
Şeytan nefsine, gurur ve kibrine tam teslim olmuş azgın bir varlık. Kendine benlik vererek büyüklenme, ‘ene’ adı verilen enaniyet, şeytanın en önemli özelliği. Kur’an ahlâkından uzak cahiliye insanının durumu da şeytanın bu özelliğiyle benzerlik gösterir. Enaniyet bedenini kapladığında insanın şuuru kapanır. Bu kişi, kendince her şeyi en iyi bilen, en akıllı olan, her olayda en doğru teşhisi koyan insandır ve üstüne varlık tanımaz. Gurur, kibir, kendini ve aklını beğenme nedeniyle her fikrinin kesin doğru olduğunu düşündüğünde, bedeni de artık kontrolünü kaybeder.
Kur’an, şeytanın insana her yönden yanaşacağına dikkat çeker. İnsanlara, doğruyu gösteren vicdanlarını değil, kendi ahlâkını yaşamayı telkin edecek nefislerini dinlemeleri telkininde bulunur şeytan. İyi olanı kötü, kötü olanı iyi gösterir, sinsice yöntemlerle insanları sinsiliğe yönlendirir. Kötülükleri gizlice yaşamayı öğretir. Bütün bunları da insan ve cin şeytanları kullanarak yapar.
Şeytan, insanı her an gözetler. En zayıf anını bulduğu an yakalar, tuzağa düşürmeye çalışır. İnsanların kendisi gibi kötülüğü benimsemelerini ve kendi ‘batıl din’inin mensuplarının sayısını artırmak ister. Dünya hayatının geçici metaını süsler, çekici hale getirir, ahiret için çalışmanın zorlu ve sıkıntılı olduğu yönünde telkinler verir. Allah'ın emirlerini onlara zor, içinden çıkılmaz ve karmaşık göstermeye çalışır. İnsanlara beklemedikleri anlarda, beklemedikleri yönlerden pusu kurarak telkinlerini verir.
Sinsilik, şeytanın amansız mücadelesinde kullandığı en geçerli yöntemlerden biri. İnsanlara, tarihin başlangıcından bu yana ne denli büyük bir kin ve düşmanlık beslediğini, onları sonsuz cehennem azabına sürüklemek için kandırmaya çalıştığını ve hatta yalan söylediğini anlatacak olursa, kendisine karşı dikkatli olunacağını bilir. O nedenle, tuzağına kolayca düşebilmeleri için insanları sinsice yalan ve hileli yöntemlerle kandırmaya çalışır. İnsanlara açık açık 'gelin bana uyun' ya da 'kendinize, etrafınızdaki insanlara zarar verin, kötülük yapın’ gibi telkinlerde bulunmaz. Şeytan zeki ve kurnazdır; tüm kötülükleri iyilik, güzellik, doğruluk gibi değerlerle süsleyerek insanlara sunar.
Şeytan, fısıldadığı kötü düşünceleri etkili kılmak için kişinin vicdanının devreden çıkması gerektiğinin bilincindedir. Bu nedenle gerçek kimliğini saklar ve verdiği telkinleri insanlara vicdanlarının sesiymiş gibi göstermeye çalışır. Bunun için kullandığı yöntem ise, ‘Allah'ın adını kullanarak yaklaşmak’tır. İtaatli ‘asker’leriyle birlikte insanları gözleyen şeytan, onların zayıf noktalarını, nelerin akıllarını karıştıracağını göz önünde bulundurarak çalışır. Vicdanen duyarlılık gösterilecek konuları kullanarak insanları kandırır. Yaptırmak istediği kötü bir davranışı, onlara meşru ve normal göstererek, tam aksine yöneltmeye çalışır.
Kalplerinin temiz olmasının yeterli olacağını düşündürerek, insanları samimiyetten uzaklaştırmak ister şeytan. Diğer insanlarla kıyaslandığında çok üstün bir ahlâka sahip olduklarına, ibadetlerinin yeterli olduğuna, güçlerinin bu kadarına yeteceğine inandırmaya ve onları gevşekliğe sürüklemeye gayret eder. Böylece insanların kendilerini beğenip müstağni görmelerini ve azgınlaşmalarına sebep olur.
Bunların yanı sıra şeytan, Allah'ın bağışlayıcılığını öne sürerek insanı günah işlemeye teşvik eder. Allah sonsuz merhametiyle, Kendisinden bağışlanma dileyen kullarının günahlarını affedebilir. Ancak "nasıl olsa Allah affeder" diyerek bile bile günah işlemek samimiyetsizliktir. Kuran'ın dikkat çektiği gibi, "değersiz olan dünyanın geçici-yararını alıp, yakında bağışlanacağız" diyerek bile-isteye günah işleyen kişiler, daha pek çok kötülüğün içine kolayca sürüklenir.
Nahl Suresi, 99. ayette Allah, "iman edenler ve tevekkül edenler üzerinde şeytanın hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur" buyuruyor. Yani şeytan sadece çağırıyor. Zorlanmadan gidiyorsa insan, o karanlığa da müstahak demektir.
”Hepimizin içinde hem aydınlık, hem de karanlık bir yan vardır. Önemli olan hangisini seçtiğimizdir. Bizi biz yapan budur” der J. K. Rowling. İçinde samimi Allah sevgisi ve korkusu taşıyan insan, seçimini de doğru yapar; şeytanın bu oyunlarına gelmemeye, telkinlerine kanmamaya çalışır. Bilir ki şeytan sadece fısıldar, vesvese verir, kaderi bilmez. Rabbimiz ise rızasını amaçlayan kullarına doğruyu yanlıştan ayırmasını sağlayacak bir anlayış verir, kurtuluş yollarını gösterir, aydınlığa çıkarır. Ölü kalpleri diriltip nurlandıran Allah, bizi karanlıklarda bırakmasın.
Kör olanla (basiretle) gören bir değildir;
Karanlıklarla aydınlık. (Fatır Suresi, 19-20)
Yorum Yazın