Karanlık Bir Gece, Kanlı ve Derin…
“Karanlık bir gece, kanlı ve derin
Ateşle boyandı yüzü göklerin
Şehitler bağrına uzandı yerin
Zamanın nabzında atan bizimdir.
Semaya uzansın duâlı eller
Doğan güneş bizim, batan bizimdir
Sefalet onların, vatan bizimdir.” (*)
Allah, ülkemize bir daha 15 Temmuz gibi göz yaşlarıyla salâları dinleyerek ve yalvara yalvara dua ederek sabahladığımız, üzerine marş yazılacak karanlık geceler yaşatmasın. O gece, korkunç kalkışmayı engelleyen korkusuz halkımızın cesur çabasıyla hiçbir zaman unutulmayacak bir milat oldu.
Devletin emanet verdiği silahları kendi halkına doğrultarak emanete hıyanet eden asker üniformalı teröristler sadece silahlardan değil, tanklardan ve helikopterlerden de silahsız halka kahpece kurşun yağdırdılar. Sivil halkı acımasızca tanklarla ezdiler. Her darbe korkunç ve ürkütücüdür ancak hiçbiri, ülkenin halkını nefretle katledecek böyle bir zulüm ve cinnet hali sergilemedi.
Halkımız o gece Allah ve vatan aşkıyla yiğitliğini, kararlılığını, ne denli gözü kara olduğunu tüm dünyaya gösterdi. Korkmadı, çekinmedi, geriye dönmeyi düşünmedi, direndi. Türkiye’nin bir darbe ülkesi olmadığını sokaklarda kimi şehadet, kimi gazilik bedeli ödeyerek gösterdi. O gece yaşananlar, demokrasinin, darbecilere karşı mücadele veren askerin, polisin ve sivil halkın gurur verici zaferidir.
15 Temmuz gecesi kalkışmanın saati ve seyrinden başlayarak, kader dahilinde müthiş kırılma noktaları yaşandı. Bunu hesaba katmadıkları için olacak ki yaşananlara “kontrollü darbe”, “tiyatro” diyenler var. Eğer bu girişim başarılı olsaydı, gerçek olduğunu söylemeyecekler miydi? 15 Temmuz gecesi NATO gemileri Karadeniz’de, İngiliz gemileri İzmir yakınında Türkiye’yi kuşatmıştı. Güney Kıbrıs’taki İngiliz Üssü de İngiliz askerleri ile doldurulmuştu. Büyükada’da ‘esrarengiz’ toplantılar düzenleniyordu. Asıl amaç Irak’ta, Suriye’de, Libya’da olduğu gibi iç savaş çıkarmaktı. Üniformalı teröristlerin, "Her yere ateş edin, her yeri bombalayın" emirleri halka rağmen uygulanabilseydi tüm ülke denizden ve karadan adeta cehenneme dönecekti. Başarısız olunca, olayı hükümete yıkmaya kalkmak ise bir başka alçaklıktır. Darbeyi gerçek görmeyen her ifade hezeyandır. Diyenlerin anlayamadıkları, Allah'ın korumasıdır;
... Onlar aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır. Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. 'Yardım ve zafer' ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ın Katındandır. (Al-i İmran, 125-126)
Diğer Ortadoğu ülkeleri gibi, 150 senedir küresel güçlerin plânları dahilinde dış ve iç müdahalelere maruz kalıyoruz. Derin güçler ve piyonları darbe, iç savaş, işgal gibi karanlık plânlarla ülkemizi zayıflatma çabasında. O gece de birlikte hareket ettikleri FETÖ’cü bir grup asker tarafından gerçekleştirilen darbe girişiminden büyük bir başarı bekliyorlardı ancak o zafer gerçekleşmedi. Dünya tarihinde ilk defa böyle büyük çaplı alçakça kalkışma Türk askeri, Türk polisi ve Türk halkı tarafından o gece sergiledikleri büyük bir cesaretle engellendi.
Anlayacağınız; “Sizin çocuklar” başaramadı o gece.
Asla da başaramayacaklar!
Yer yarılmadıkça, gök üstümüze çökmedikçe!
Çünkü aşk bizde 5 harf; VATAN!
Bundan sonra ne olacak? Türkiye bugün halâ 15 Temmuz’daki başarısız işgal girişiminin verdiği hasarları onarıyor. Zor ve sürekli olarak dikkatli ve uyanık olunması gereken günlerden geçiyoruz. Ancak kararsızlığa kapılıp, ümitsizliğe düşmek için hiçbir sebep yok. Zorluk ve sıkıntılar daha güçlü, daha huzurlu, daha müreffeh, daha maneviyatlı, daha kaynaşmış, daha modern bir Türkiye’nin kapılarını açacak. Güçlü ve istikrarlı bir Türkiye’nin varlığı tüm dünya için gerekli. Allah’ın izniyle öyle de olacak.
Sn. Prof. Yaşar Hacısalihoğlu'nun son yazısında ifade ettiği gibi bugün yeniden "demokrasi" maskesini kuşananlar var olan yapılarıyla yetinmeyerek, yeni oluşumlar tasarlıyor, fitne projeleri oluşturuyor, "Türkiye'de alarma geçme vakti geldi" çağrısı yapıyorlar.
"Terörle iç içe geçmiş yapıların, birbirinden ayrılması gayretini gütmeden, siyasi alanı ve gerçek demokrasiyi zedeleyerek oluşturulmaya çalışılan bu zemin, Türkiye'nin geleceğine ipotek konulmasına yol açabilecek büyük bir riski de içeriyor" diyor Sn. Hacısalihoğlu ve hepimiz için büyük bir sınav olduğuna dikkat çekiyor.
Bizler sonuna kadar özgürlüğümüze ve demokrasiye sahip çıkmaya devam edeceğiz. Ve yeniden denemeye kalkışırlarsa bilsinler ki artık daha tecrübeliyiz. İhanet içindekiler artık anlasınlar ki gece yarısı tankların üstüne çıkan bu halk, oynanan oyunu daha başında bitirdiği gibi, bir daha olursa yine bitirecektir. Bilsinler ki daha fazla kaynaşırız; bir oluruz, iri oluruz, diri oluruz. Hepimizin canı Allah'a feda. Ne yapabilirler en fazla? Şehit edebilirler. Ki da bizim duamızdır;
"Siz bizim için iki güzellikten (şehitlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz? Oysa biz de, Allah'ın ya Kendi Katından veya bizim elimizle size bir azap dokunduracağını bekliyoruz. Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz.” (Tevbe Suresi, 52)
"Millî egemenlik uğrunda canımı vermek benim için vicdan ve namus borcu olsun" demişti M. Kemal Atatürk. Bedeninde otuz kurşunla şehit edilen Ömer Halisdemir ve diğer tüm şehitlerimiz de öyle yaptı.
15 Temmuz şehitlerimizden Halil Kantarcı evinden çıkmadan önce eşine şu sözleri söylüyordu; "Hakkını helal et, bana bir şey olacaksa evde de olur”. Şehit Adil Büyükcengiz de eşinin ve çocuklarının eve geri gel uyarısına karşılık, "Vatanı bu hainlere mi bırakacağız?" sözleriyle şehadete yürüdü.
Allah’ın laneti hainlerin, selamı hilal uğruna can veren kahramanların üzerine olsun. Gözü pek gazilerimizden Allah razı olsun.
“Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.
Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...”
Unutmayacağız, uyumayacağız, sahip çıkacağız, çalışacağız; zaman dar!
(*) 15 Temmuz Marşı, Aykut Kuşkaya
Yorum Yazın