Kamuoyunda Dış Politika Algısı

Geçtiğimiz günlerde Kadir Has Üniversitesi tarafından yapılan, ‘Türk Dış politikası Kamuoyu Algıları Araştırması 2017’ sonuçları açıklandı.

Türkiye, ABD ve AB ilişkileri, Suriye ve genel olarak dış politikamız hakkında çeşitli soruların sorulduğu anket, 26 ilde ve 18 yaş üstü bin kişi ile yüz yüze görüşülerek yapıldı. 

Araştırmada yüzde 44,2 ile ‘terörle mücadele’ en önemli dış sorun sayıldı. Bunu Suriye ve diğerleri takip ederken, terör konusunun birinci sırada olması aynı zamanda Fırat ve Afrin operasyonlarını halkın desteklediğinin de göstergesi olarak okuyabiliriz.

‘Türkiye’nin en yakın dostu hangi ülkedir?’ sorusuna verilen yanıtlarda, Azerbaycan yüzde 70 civarında dost ülke çıkarken, ABD geçen yıldan farklı olarak en büyük tehdit olarak algılandı. Oysa önceki yıl tehdit unsuru olarak, Ortadoğu ülkeleri öne çıkıyordu.

ABD’yi İsrail ve AB ülkeleri takip etti. AB ülkelerinin tehdit olarak algılanması da geçen yıla göre daha yüksekti. Rusya’nın tehdit olarak algılanması ise neredeyse yarı yarıya düşüş gösteriyordu.

Yani; islamofobinin etkileri ABD ve AB ülkeleri konusunda negatif algıyı pekiştiriyor hatta bunun yükselmesine neden olduğu görülüyor.

Araştırmada sorulan  ‘Türkiye İslam ülkesi mi Avrupa ülkesi mi?’ sorusuna gelen yanıtlar şöyle oldu:

‘Türkiye İslam ülkesidir’ diyenlerin oranı yüzde 39,9. Türkiye’yi Avrupa ülkesi şeklinde tanımlayanların oranı ise her yıl düzenli biçimde artıyor. 2015 yılında yüzde 26,4’lük kesim ‘Türkiye Avrupa ülkesidir’ derken, bu oran 2016’da yüzde 31,8’e yükseldi. Bu yıla ait oran ise yüzde 32,7 olarak gerçekleşti. ‘Türkiye Orta Doğu ülkesidir’ diyenlerin oranı ise geçen yıla göre yaklaşık yüzde 3’lük düşüşle yüzde 23’te kalmış.

Görüldüğü üzere, malum kesimin iddialarına oranla Batı’dan uzaklaşılmıyor tersine gelişmiş ülkeler kategorisine doğru ilerliyoruz. Ancak bununla birlikte AB’ye girme konusunda umutların ve halkın desteğinin azalmasının nedenleri arasında AB ülkelerinin artık gizlenemez çifte standardı, oyalama taktiği, yaşadığımız darbe girişimi ve terör konularında yeterince bize destek olmamalarını sayabiliriz.

Yine de anket sonuçlarına göre; halkımız ne Türkiye’nin ne de AB’nin yakın zamanda üyelik müzakerelerini durduracağına inanmıyor. AB’nin müzakereleri durdurmayacağını düşünenlerin oranı yüzde 70 iken, Türkiye’nin müzakereleri durdurmayacağına inananların oranı yüzde 73,7 olarak gerçekleşti.

Suriye politikalarında tarafsız bir dış politika talep edilirken, Suriyeli göçmen konusundaki memnuniyetsizlik oranı yüzde 54,5; artık göçmen alınmasın diye kanaat belirtenlerin oranı ise yüzde 46 oldu.

Dış politika belirleyen en etkili kurum ise Cumhurbaşkanlığı olarak tespit edilmiş.

Kamuoyu, geçen yıla göre yaklaşık beş puanlık bir artışla ve yüzde 38,5’lik bir oranla Türkiye dış politikasını daha başarılı buluyor. Buna karşılık, halk yüzde 51,7’lik bir oranla 15 Temmuz başarısız darbe girişiminin Türk dış politikasını olumsuz etkilediğini, benzer şekilde yüzde 42,7’lik bir oranda olağanüstü hal önlemlerinin Türkiye’nin uluslararası imajını zedelediğini düşünüyor.

Batı, maalesef 15 Temmuz’da yanımızda yer almadı. Bunu kınamak için bile günlerce beklediler. İki terör vakası ile OHAL ilan edenlere AB üyesi olduğu halde ses etmeyenler, sık sık ekranlarda OHAL’i eleştirdiler. Oysa ilk kez Devlet, kendine karşı OHAL ilan etmişti.

Hatta özellikle ekonomi kanallarında, OHAL’i yatırımların önündeki en büyük engel olarak belirten  yorumlar yapıldı/yaptırıldı. Dev Alman şirketlerinin ülkemizdeki yatırımlarını arttıracağını duyurmasına rağmen bu negatif yorumlarını sürdürdüler. Algılar üzerinden siyaset üretmek, ABD ve Batı’nın en iyi yaptığı şeydir.

Araştırmaya dönecek olursak; anket için seçilen 26 ilin özelliği, Türkiye nüfusunun bir panoraması olması…

Yani üç aşağı, beş yukarı genel algının, bir yansıması diyebiliriz.

Kaynak: Kadir Has Üniversitesi internet sayfası