Hiç mi Utanmıyorsunuz?
Yaşadığımız yüzyılın afetinin acılarının yanı sıra günlerdir bir çürümüşlüğün içine hapsedildik, sürekli seviyesi düşen bir yalan çukurunda yaşıyoruz adeta.
Depremin ilk saatlerinden başlayarak gözümüze baka baka yalanı söyleyen, algı operasyonu yapan, yalan olduğu ortaya çıktığı halde paylaştıkları içerikleri silmeyip günlerce dolaşımda tutan etki ajanları! Sizden söz ediyorum, siz gerçekten utanmıyor musunuz? Yetkilileri karalamak adına sürekli yalanlar söylüyor, iftiralar atıyor, bölgedeki insanlarımızı olumsuzluğa yönlendiriyor, kurgu videolar yayınlıyor, manipülatif gündemler oluşturuyorsunuz.
Muhalefet edilecek hatalar, eksiklikler yapıcı bir şekilde eleştirilebilecek iken, yıkıcılıklarla gündemi meşgul etmekten utanmıyor musunuz?
“Ben devletime hiç yük olmadım, ayaklarım üzerinde durdum. Ama şimdi devletime yük oldum, üzülüyorum...” diyen depremzede teyzeden de mi utanmıyorsunuz?
Bütün ailesini defnettikten sonra, “Şimdi yardım zamanı” diyerek kollarını sıvayan amcadan da mı utanmıyorsunuz?
“Kömür değil ömür için geldik... Enkaz altında o insanın sesini duydum mu önümde duvar olsa yıkarım öyle söyleyeyim” diyen 9.782 madenciden de mi utanmıyorsunuz?
Afad ekibi ile Ordu’dan yardıma koşan ve 29 insanı enkazdan kurtaran baba oğuldan da mı utanmıyorsunuz?
Konya’dan Adıyaman’a eski model bir kamyon ile ilk gün zor şartlar altında gelip günlerce yemek dağıtan, “Millet olarak Türk, Kürt, Laz, sünnî yok. 73 plaka da buradaydı 22 de buradaydı. Önemli olan kalan sahalara umut veriyoruz bize yetiyor. Gerisi boş” diyen kamyon şoföründen de mi utanmıyorsunuz?
Beş aylık hamile karısıyla helalleşip, dilinden düşürmediği çocuklarını öpüp, kamyonetine tüp, kazan, erzak, mazot koyarak yola çıkan, kar ve tipi altında defalarca kaza tehlikesi atlatarak, birkaç kez arabayı kaydırıp yoldan çıkarak, yolda devrilen TIR'lara üzülerek, yol açma makinelerinin yolları açmasına rağmen tipinin iki dakikada yolu tekrar kapatmasına hayret ederek, 28 saatlik bir mücadelenin ardından Malatya'ya girip, sıcak yemek dağıtmaya başlayan, "Gelemedik, daha erken ulaşamadık. Tipi yol vermedi" diye hayıflanıp duran ve kamyonetinin ardına sardığı yemek ve malzemelerle köy köy gezen gönlü güzel insandan da mı utanmıyorsunuz?
Türkiye Tek Yürek kampanyasında tüm birikimi olan 40 bin lirayı veren çiftçiden, kumbarasındaki harçlıklarını veren yavrulardan, umre parasını, kefen parasını bağışlayan yaşlılardan da mı utanmıyorsunuz.
Umre için biriktirdiği parasını, depremin yaşandığı bölgede kullanılmak üzere Kızılay'a bağışlayan Mehmet amcadan da mı utanmıyorsunuz?
Türk Devletler Teşkilatı üyesi bağımsız Türk devletlerinden özerk Türk yurtlarına ve esaret altında kalmış Türk halklarına kadar tüm Türk Dünyası en çok ihtiyaç duyduğu anda elinde avucunda ne varsa gönderen, dün olduğu gibi bugün de yanımızda olan kardeşliklerimizden, dostluklarını gösterip her türlü desteği veren Pakistan, Libya ve Katar’dan da mı utanmıyorsunuz?
Edirne’den Hakkâri’ye, Bosna’dan Malezya’ya, gönül coğrafyamızdaki vicdan ve merhamet sahibi insanlardan da mı utanmıyorsunuz?
Maaşını çekmeyi bekleyemeden borç alıp yollayan Hikmet dededen, yorganlarını eski arabasına yükleyip gardaşlarına yollayan Azeri Türkü kardeşimizden de mi utanmıyorsunuz?
"Türkiye ne zaman sıkıntıya düşsek bizim yanımızda oldu” diyerek, zor zamanlar için sakladığı bileziğini satıp parasını Türkiye'ye gönderen Rohingyalı (Arakan) teyzeden de mi utanmıyorsunuz?
Türkiye’de İmam Hatip Lisesi bitiren ve günlerce ülkesinden gelen arama kurtarma ekibine yardımcı olan ve “Türkiye bu enkazdan kalkacak ve diğer ülkelere umut olmaya devam edecek” diyen Senegalli Mustafa N’daye’den de mi utanmıyorsunuz?
Gana’da bir camide ülkemiz için dua eden/isteyen ve depremde vefat edenler için cenaze namazı kıldıran imamdan da mı utanmıyorsunuz?
Bangladeş'in güneyindeki kamplarda kalan ve TİKA aracılığıyla Türkiye’de depremden etkilenen vatandaşlar için battaniyeler ve montlar gönderen Arakanlı Müslüman mültecilerden de mi utanmıyorsunuz?
İnegöl’den Elbistan’a gelip enkazdan 3 hayat kurtaran ve depremin 10. günü dönüş yolunda trafik kazasında hayatını kaybeden Suriyeli Muhammet’ten de mi utanmıyorsunuz?
Kendisini enkazdan çıkaran Yunanlı kurtarma ekibi başkanına bisküvi uzatan 8 yaşındaki çocuktan da mı utanmıyorsunuz?
Günlerce bölgede yemek yapan şef Danilo Zanna’dan ve yemek dağıtan Lübnanlı sanatçı Maher Zain’den de mi utanmıyorsunuz?
Depremzede çocukları birazcık gülümsetmek için eski arabasını çıkarıp pamuk şeker yapan depremzede amcadan da mı utanmıyorsunuz?
Adıyaman’da günlerce depremzedelere çorba servisi yapan Ordu valisinden de mi utanmıyorsunuz?
Depremde hasar gören dükkânını temizlerken gazetecilere, “Pozitif olun. Anka kuşuyuz biz, 6 kere battık, yine doğduk. Yine doğacağız” diyen Hataylı esnaftan da mı utanmıyorsunuz?
Sadece birkaçını paylaştığım bu güzel insanların hikâyelerinden anlıyoruz ki bu iş yürek işi. Bugün yaralı da olsa Türkiye tek yürek ve yaralarını yine birlikte saracak.
Anlıyoruz ki afet ve acı bile sizin kararan kalplerinize dokunamadı. Siz sıcacık evinizde, ofisinizde kahvenizi yudumlarken, ülkeyi sahipsiz gördüğünüzü söylerken, insanlar günlerdir sahada o dondurucu soğukta mücadele ediyordu. Hepsi gözlerimizin önünde oldu. Hepsinin hakkı ömür boyu üstünüzde. Sahipsizseniz, sahibiniz neredeyse oraya gidin! Acımızı yaşatmadınız bize, oksijenimizi vakumladınız, sizinle mi uğraşacağız?
"Yalnızca kürek çekmeyenlerin kayığı sallamaya vakti vardır" diyor Sartre. Siz sürekli kayığı sallıyorsunuz. Tamam utanmıyorsunuz ama bu milletin sizin gibi bencil, acımasız, özetle kötü olmadığını, Antep’in gazi, Maraş’ın kahraman, Urfa’nın şanlı olduğunu, bu ülkenin vicdanlı, merhametli, hayırsever ve iyilerinin çoğunlukta olduğunu unutmayın!
“İyilik yalnıza arkadaş, yorguna dayanak, garibe sığınak olmaktır. Mülteciyi bağrına basmak, yetime kol kanat germek, çocuğun hatırını sormak, yaşlının elinden tutmaktır. İyilik, karşılık beklemeden vermek, gücünü, enerjisini, tecrübesini, malını, emeğini, sevgisini ve merhametini dünyevi bir karşılık düşünmeden paylaşmaktır. İyilik insaftır, fedakârlıktır, adalettir, şefkattir. İyilik duadır, niyazdır, selamdır.”
Kötülük yapmaktan utanan tüm iyilere selam olsun.
Ne denilebilir ki Maşâallahtan başka, kalemine gönlüne sağlık! Yalnız münafık hainleri utandırabileceğini ümit etme: zira bütün zamanların en güzel hatibi efendimiz dahi onları utandıramamış.
ağzına sağlık vatan perver ve halkını seven insan ümrüne bereket yazan kardesimin