İstanbul
02 Nisan, 2025, Çarşamba
  • DOLAR
    37.97
  • EURO
    41.16
  • ALTIN
    3822.9
  • BIST
    9.659
  • BTC
    83040.805$

Halide Edip, Sultan Abdülhamid’e Neden Düşmandı?

11 Haziran 2024, Salı 23:23 2633 kez okundu.

“Türk kadınlarının [kendisinden] daha medenî dünyanın kadınlığına, özellikle de İngiltere ve Amerika’daki kadınlara bugünkü feryadı şudur: Gidin ve okutun vahşileri, varoşlara kadar inin. Gelin bu topraklara, [zira] burada o en müthiş arzu, öğrenme arzusu mevcut. Gelin ve yardım edin cehaletin kara bulutlarını dağıtmaya… Türkiye’nin dört bir bucağında İngilizler tarafından okulların açılmasını Türk anneleri sevinçle karşılayacaklardır. Sade, sağlıklı, öğretmeyi bilen insanlar, tıpkı Anglo-Saksonların yapabileceği türden şeylerdir istediğimiz. Bize, müthiş ciddiyetteki kadınlarınızdan yaşayan örnekler verin…”

Osmanlı coğrafyasında açılan kız misyoner okullarında Ermeni, Rum ve Müslüman çocuklarına Amerikan tarzı “kozmopolit” bir eğitim veriliyordu. Üsküdar Amerikan Kız Koleji’ne 1901 yılında girmiş olan Halide Edib Adıvar örneğinde gördüğümüz gibi özellikle kızlar “Amerikanlaşmış” ve misyoner hocalarına hayran tipler olarak yetiştiriliyordu.

Halide Edib Meşrutiyetin ilanından sadece üç ay sonra, 24 Ekim 1908 tarihinde The Nation adlı İngilizce gazeteye gönderdiği ve yukarıya bir parçasını aldığımız “bizi bizden kurtarın” diye yalvaran mektupta Türkiye’nin karanlık semasında yeni bir ufuk açarak kendisini kurtaran fedakâr ve örnek Amerikalı ve İngiliz öğretmenlerine şükranlarını bildiriyordu.

Halide Edib’in daha o yaşta misyonerleri “Osmanlı toprağına ışık getirdikleri” için cân u gönülden alkışlaması da gösteriyor ki, bu okullarda kendi toplumunun, Osmanlı’nın İslamî değerleri Oryantalizm için tipik bir örnek olan sadece nakış, dikiş gibi el sanatları düzeyinde bırakılmakta, çocukların zihinlerine sözde bir “dünya vatandaşlığı” bilinci, gerçekteyse bal gibi Evanjelizmin ideolojisi aşılanmaktaydı. Planları, bu okullarda yetişeceklerin zamanla “yabancı” misyonerlerin yerini alabilmesi üzerine kurulmuştur. Yani tam bir devşirme sistemi kurulmuştu: Cemil Meriç’in vurucu tespitiyle söylersek “Batı’nın yeniçerileri olacaktı onlar.

Okulda İncil dersleri alıyordu ve yıllar sonra Mor Salkımlı Ev’de bu derslerin misyonerlikle alakası olmadığını yazarken yüzü kızarmıyordu:

“O zaman Kolej’de İncil kültür dersleri arasına girer ve ayrıca bir ders sayılırdı. Bunda, sanıldığı kadar misyonerlik yoktu diyebilirim.” (Atlas Kitabevi, 6. baskı, tarihsiz, s. 81)

Dikkat edilirse yazarımız bu derslerde misyonerlik yoktu, diyemiyor da sanıldığı kadar yoktu diyerek örtmece oyunu oynuyor.

Halide Edip ise yukarıdaki mektubunda “Kızıl Sultan” dediği II. Abdülhamid’in baskısından kurtulan kadınların hürriyetine kavuştuklarını söyledikten sonra “Onlar, Anglo-Saksonların dünya medeniyetinde tuttukları yüksek, ahlakî yeri, kadınlık ve ev hakkındaki kutsal fikirlerine borçlu bulunduklarını anlamışlardır” diyerek tazallum etmekteydi.

Edebiyat tarihçisi Prof. Dr. İnci Enginün’ün verdiği ilginç bir bilgiye göre Halide Edib’in Nation’da “Türk kadınlarının geleceği” (The future of Turkish women”) başlığıyla neşredilen mektubu karşılıksız kalmamış görünüyor. İngiltere’de bir çiftlik okulu denemesi yapan Isabel Fry Halide Edip’e mektup yazarak onunla dost olur ve İstanbul’a iki defa gelerek Türk okullarını ziyaret eder. Hatta bir de rapor hazırlar ve Halide Edip o mektubu Türkçeye çevirerek Tanin gazetesinde neşreder. Dost oldukları Isabel Fry ertesi yıl da Halide Edib’i İngiltere’ye davet edecektir.

Bu Halide Edip’in hiç geçmeyen Sultan II. Abdülhamid düşmanlığı hocam İnci Enginün’ün de dikkatini çekmiş. Şunları yazmış doçentlik tezine:

“Halide Edib’in ömrünün sonuna kadar şiddetli bir Abdülhamid düşmanı olduğunu belirtmek gerekir. Pek çok şahıs ve mesele hakkında, zamanla müsamahalı bir görüş kazanan yazar, Abdülhamid hakkında sahip olduğu ilk kanaatleri asla değiştirmez.” (s. 495)

Oysa Sultan Abdülhamid kendisine iyilik de yapmıştır. Bunu Mor Salkımlı Ev’de kendisi anlatıyor:

İngilizceden çevirdiği Mâder (Anne) adlı kitap Mahmut Esat Efendi’nin redaksiyonuyla Yıldız’da Yunan Harbi şehitlerinin aileleri yararına açılan sergiye gönderilmiş, komisyon kitabı beğenmiş ve Sultan II. Abdülhamid’in faydalı işler yapan kadınlara verdiği Şefkat Nişanı ile ödüllendirilmişti. Lakin insan şu nankörlük karşısında ne diyeceğini şaşırıyor doğrusu:

“…(B)ana bir şefkat nişanı verdiler. Bu, beni hiç memnun etmedi. Önce eser benim değil, Mahmut Esat Efendi’nindi. Sonra da Abdülhamit o yaşta bile bende öyle kötü bir duygu uyandırmıştı ki, onun tarafından ödüllendirilmek bana bir şereften çok bir alçalma, gibi geldi.” (Mor Salkımlı Ev, 95-96)

Esas mesele neydi? Kendisi şu satırları fısıldıyor kulağımıza:

“Bu devirde ancak bir yıl Kolej’de kaldım. İrade ile okuldan çıkarıldım.” (Mor Salkımlı Ev, s. 81.)

Oysa bu cümlede yalın bir hakikat gizli.

Babası Mehmed  Bey’in Sultan Abdülhamid’in sarayında kâtip olduğunu biliyoruz. Yahudi dönmesi yani Sabetayist olduğuna dair bir görüş sağlığından beri dillendirilir. Ayrıca Halide Edib’in hatıratında anne tarafını genişçe anlattığı halde babasının hiçbir akrabasından bahsetmeyişi de dikkat çekicidir (Enginün, s. 33).

Kızını bir İngiliz gibi yetiştirmeye çalıştığını bildiğimiz babası Edib bey onu Müslüman çocuklarının gitmesi yasak olan Amerikan Kız Koleji’ne yazdırınca olanlar olur. Bir ihbar üzerine okulu basan hafiyeler Halide Edip’i yakalayıp babasına teslim eder ve bir daha okula göndermemesi için tembihler. Böylece Halide Edip için Sultan Abdülhamid düşmanlığı faslı başlar ve neredeyse yarım asır boyunca çeşitli roman ve yazılarında bu husumeti tazeler.

Şimdi anlaşıldı mı başka şahıs ve meseleler hakkında müsamahalı davranmayı öğrenen Halide Edip’in Sultan Abdülhamid’e duyduğu düşmanlıktan öte ‘kin’in nereye dayandığı? Neticede Sultan Abdülhamid İngiltere’yi “baş düşmanı” ilan ettiği için devrin sözde aydınları ona inat azılı birer “İngilizci” kesilmemiş, İngiliz büyükelçisinin arabasının atlarını çözüp kendilerini at yerine arabaya koşmamışlar mıydı?

Ey koca Sultan, birilerinin sana neden kin duyduklarını biliyor ve seni daha iyi anlıyoruz.     

 

Notlar

Halide Edip’in Nation gazetesine yazdığı mektuptaki sözleri şu kaynaktan tercüme ettim: Hester Donaldson Jenkins, Behind Turkish Lattices: The Story of a Turkish Woman’s Life, Londra: Chatto & Windus, 1911.

Bu metnin nakıs bir aktarımı ve yorumu Ayşe Durakbaşa’nın aşağıdaki çalışmasında yer almıştır: Halide : Türk Modernleşmesi ve Feminizm, 2. baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, s. 191-192.

Ayrıca bkz. İnci Enginün, Halide Edip Adıvar’ın Eserlerinde Doğu ve Batı Meselesi, 2. baskı, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1995, s. 453-454.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum