Darbelerin Sonuçları - 5
02 Nisan 2018, Pazartesi 09:17 675 kez okundu.Yapılan bir çalışmaya göre, darbe sonrasında ekonominin toparlanma süresi en erken 7. yılın sonuna doğru başlıyormuş.
Yani, biz tam toparlanmaya başlıyoruz, yeni darbe süreci de başlıyordu. Ortalama 10 yılda bir darbe yaşadığımızı hatırlayacak olursak.
Geçen bölümde, 12 Mart 1971 Muhtırasını ve sonuçlarını yazmıştık. Kısaca yine demokrasiye ara verilmiş, iktisadi ve sosyal açılardan da ciddi zararlar görmüştük.
II. Dünya Savaşı sonrasında Batı dünyası, sosyal, siyasi ve ekonomik olarak kalkınma hamlesini başlatırken, biz yıl 1970 olmuş darbelerle ve rejim kaygılarıyla, yerimizde saymaya devam ediyorduk.
Maalesef, keşke yetmişli yıllarla son bulsaydı. Ne var ki; yine ve yeniden bir darbe ve ağır sonuçları bizi bekliyordu.
Açıkçası, 1970 Muhtırası ile vesayet odakları, kayıtsız şartsız ABD’ye tabi olduklarını ispatlamışlardı. Düşünün ki, bir ülkenin istihbarat teşkilatı bile, ABD’ye bağımlıydı. Yani; artık eksen kayması korkusu olmayan ABD için, yeni darbenin arka plandaki gerekçesi ne olabilirdi diye düşünüyordum.
NATO üyesiyiz, ABD ile müttefikiz ve sözde çok alanda işbirliği yapıyoruz ama yine de ABD destekli darbeler yüzünden, bir türlü kendimize gelmemiz ve toparlanmamız istenmiyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri, Ortadoğu’daki ülkeleri, rahatça sömürürken, her talebine boyun eğen, ABD uydusu bir Türkiye’yi istemesidir.
Neticede Türkiye, bölge ülkeleriyle tarihi ve dini bağları olan bir ülke. 600 yıllık bir geçmişi, ABD /AB gibi güçlerin, yok saymalarını bekleyemeyiz. Yine Arap ülkelerinin lideri konumundaki Mısır’ı da rahat bırakmak olmazdı. Çeşitli hilelerle, kurdukları İsrail Devleti için de yetmişli yıllar tehlikeli yıllardı.
1973 yılında Mısır liderliğindeki Arap-İsrail savaşında, OPEC, ABD’nin İsrail’in yanında yer alması nedeniyle, ambargo koyar. ABD, çok ciddi petrol krizi yaşar ve üretim durur. Ciddi bir resesyon yaşanır. ABD için adeta oksijen gibi olan petrol, Arap ülkeleri için bir silahtır. Petrol krizleri, ABD’nin bölgedeki yeni stratejisinin ana nedenidir. Ayrıca, SSCB’de, bölgede önemli bir rakiptir.
Özetle bölge ülkelerindeki istikrarsızlık, kaos, iç savaşlar ABD ve AB ülkeleri için hem silahlarını sattıkları bir pazar hem petrolünü sömürdükleri bir coğrafya idi. Ayrıca, geçmişte savaştıkları bir medeniyetin de kalıntılarıydı.
ABD, ekonomik krizlerle başa çıkmak ve gücünü kabul ettirmek için iki kutuplu savaş yıllarında SSCB’ye karşı, bir “Yeşil Kuşak” projesi yürütüyordu. Afganistan ve İran’da başarılı olamayınca, Türkiye’yi de kaybetmemek için, “Bizim çocuklar başardı!” dedikleri K. Evren ve arkadaşlarına, darbe yaptıracaklardı.
Önce darbenin ortamı oluşturuldu. Türkiye tarihinin en kanlı darbe öncesi dönemi yaşandı. Sağ ve sol çatışmalardan kan gövdeyi götürüyordu. Yine üniversiteler, basın ve STK’lar görevdeydi. Maraş ve Çorum katliamları, öğrenci olayları, her akşam haberlerde çatışmalarda ölen gençlerin adları ve hava kararınca sokağa çıkamayan halk.
O dönem birçok aile evladını okullardan aldı. Sabahları, aile fertleri işe - okula giderken helalleşip ayrılıyordu. Kampüslerde, hatta liselere kadar silahlı çatışmalar artarak sürüyordu. Seksen darbesi öncesinin en bariz özelliklerinden biri de faili meçhullerdi.
Gazeteciler, aydınlar çeşitli sendika temsilcileri, bürokrat ve bazı siyasiler, faili meçhul cinayetlere kurban gittiler.
11 Eylül gecesine kadar, darbe koşulları olgunlaşmış, ülkede adeta bir iç savaş yaşanmıştı. Sanki sokaklar Teksas gibiydi, silahı önce çeken hasmını indiriyordu.
12 Eylül 1980, saat sabahın dördünde, radyolarda okunan bildiriyle, halk darbe olduğunu anladı.
Birden, çatışmalar dindi, silahlar, bombalar, sloganlar, geceleri camdan perdeyi aralayıp, merakla izlediğim duvar yazıcıları, faili meçhuller, ölümler bıçak gibi kesildi.
Halkı, darbeyi onaylayacak hale getirmişlerdi. Ancak sonuçları, derin izler bırakacaktı.
(devam edeceğiz)
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum