İstanbul
12 Mart, 2025, Çarşamba
  • DOLAR
    36.61
  • EURO
    39.93
  • ALTIN
    3435.3
  • BIST
    10.61
  • BTC
    83646.244$

Atatürkçülük Arttı mı?

13 Kasım 2018, Salı 11:30 1070 kez okundu.

Geçen yıl İzmir’de 10 bin kişi, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen bir etkinlikte, 350 metrelik Atatürk portresini başlarında taşıyarak yürüdüler. Yine bir 10 Kasım’dı.

2013 yılında Ant’ın kalkmasına tepki olarak, önlük giymiş koca koca adamlar, durumu Atatürk’e şikâyet için yürümüşlerdi. Aynı trajikomik garabet bu yıl Danıştay’ın Ant kararı ile tekrarlandı. Bu kez Dolmabahçe Sarayında, Ant’larını okudu siyah önlüklü amcalar.

Yine aynı yıl, İlkokullarda “Andımız” uygulamasının kaldırılmasına tepki gösteren bir grup, Anıtkabir’in önünde “yatan adam” eylemi yapmıştı. En az önlüklü adamlar kadar ilginçti görüntüler.
2007’de Cübbeliler (sadece hukukçu değil, akademisyenler de vardı) Cumhuriyet Mitinglerini düzenleyerek, AK Parti ve Erdoğan yüzünden, rejimin ve laikliğin tehlikede olduğunu söyleyerek Anıtkabir’e gidip Atatürk’e şikâyet etmişlerdi.

Ve bu yıl; 10 Kasım 2018’de yine çeşitli illerden, eğitim kurumlarından ve ferdi olarak, çoluk, çocuk, yaşlı genç akın akın insanlar Anıtkabir’deydi. Her yıl olduğu gibi, mini röportajlar, ağlayanlar, şiir okuyanlar yine görsel medyada yerini aldı.

Başörtülü kadınların ve genç kızların olması, bu yıl oldukça dikkat çekiciydi. Sanıyorum işte tam da bu görüntülerden mülhem, sosyal medyada Atatürkçülüğün arttığına dair yorumlar başladı.
Oysa her yıl aynı görüntüler vardı. Örtülülerin görünür olması, onların özgürleşmesinden ve imam hatipli örtülü kızların de Anıtkabir’e diğer liseler gibi rahatça gidebilmelerinden olabilir mi?

Görünürlüğün artmasının, aynı zamanda sayısal bir artış olduğunu gösteren bir veri yok elimizde. Bununla birlikte, Erdoğan nefretinden Kemalizme monte olan örtülüleri de yok sayamayız.

Şunu eleştirebiliriz. Örtüyü yasaklayanlar bunu Atatürkçülük adına yapıyorlardı; öyleyse bu kızlar, neden burada?

Sadece eğitim sisteminin ürünü diyerek geçiştiremeyiz. Tıpkı Alevilerin Atatürk aşkını, Stockholm Sendromu ile açıklayamayacağımız gibi.

Aleviler için Atatürk, kendilerinin birtakım mevzileri kaybetme uğruna, onları, sünni İslam’dan koruyan bir semboldü. Bazı örtülü kızlar için de Atatürk, çelişkili gibi durmakla beraber laikliğin sembolü olabilir. Bu konuda bir saha çalışması yararlı olurdu. Aslında gruplar arası geçişkenlik zaman içinde empati yaparak, birbirimizi anlamayı dinlemeyi öğretebilir. Ancak bu gruplar arası hareket veya ittifak, keşke Erdoğan nefretinden değil de gerçekten bilinçli tercihlerle olsaydı. Ya da bazı İslami kimliklerin komplekslerini aşmak için “modernim” algısı yaratmanın yolu da daha özgün olsaydı.

Kaldı ki İslami kesim, yıllarca laikliğin doğru uygulanması için mücadele verdi. Bu ateşli tartışmaların olduğu yıllarda, her statü ve standartta örtülü ve örtüsüz (Kemalist) kızlarla sık sık konuşurken, örtüsüzlerin tahammülsüzlüğüne karşın, örtülü kızların özgürlükçü ve doğru laiklikten yana tutumlarını dinledikçe, kendi adıma durmam gereken yeri de belirliyordum.

Son yıllardaki abartılı Atatürkçülük gösterilerini de malum kesimin, her çeşit baskı ve dayatmalarla canımıza okudukları günlerin sona ereceği kaygısının, sağlıksız dışa vurumu olarak okuyorum.
Toplumlar, kolay değişmez. Bunun için zaman ve emek gerekiyor. Korkuya mahal yok! Sular bulanmadan, durulmaz bilmez misiniz!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum