İstanbul
12 Mart, 2025, Çarşamba
  • DOLAR
    36.61
  • EURO
    39.93
  • ALTIN
    3435.3
  • BIST
    10.61
  • BTC
    83646.244$

AK Parti ve Seçimler - 4

04 Şubat 2019, Pazartesi 18:42 905 kez okundu.

27 Nisan E-Muhtırası karşısında dik durmayı başaran AK Parti, erken seçim kararı almıştı.

Bu arada Sezer’in görev süresi, Ağustos ayında TBMM’de yapılacak CB seçimine kadar uzatılmıştı. Ancak erken seçimler, 22 Temmuz 2007’de olacaktı ki bu oldukça iyi bir hamleydi.

Daha ilk döneminde reformcu bir parti olduğunu ortaya koyan AK Parti, her alanda peyderpey düzenleme ve uygulamalarla halkın güvenini kazanmayı başarmıştı.

Kendini batıcı diye ortaya koyanlarca kastedilenin, görüntü olarak onlara benzemekten ibaret olduğunu biliyorduk.

Erdoğan, bu konuda da maskelerini düşürmeye devam ediyor, onları onların “sözde hedefleri” ile vuruyordu. Hani batıya öykünüyorlardı ya!

Bir reform paketi hazırlanmıştı ve bunlar AB’ye girmemiz için olmazsa olmazlarımızdı. Şimdi çoğu kişinin unuttuğu ve başarıyla tamamlanan bu reformlar, oldukça lüks ve hatta hayaldi.

Bunlardan birkaçını sıralayalım:

Türkiye'deki demokratik standartların iyileştirilmesi için çeşitli projeler hazırlanıyor. 

İller, valilikler ve kurumlar AB'ye hazırlanıyor.

Hava yollarında AB standartlarına geçiliyor, yakıt kalitesi arttırılıyor, karayolu ulaşımının daha emniyetli olması için çalışmalar yapılıyor ve demiryollarının kalitesi yükseltiliyor.

Tüketiciler kendileri için daha bilinçli olan bir hayata hazırlanıyor, organik gıdaların yetişmesi ve tüketilmesi teşvik ediliyor.

Kadın ve erkeğe fırsat eşitliği veriliyor, kadınların iş hayatına girmesi teşvik ediliyor ve önlerindeki engeller kaldırılıyor.

İnsan hakları için kurumlar kuruluyor.

Ana dilde savunma hakkı getiriliyor.

İşkence kaldırılıyor.

Tüm bunlar yapıldığı gibi daha fazlası da yapıldı. Hatta AB ile ilişkiler çıkmaza girdiğinde ise Erdoğan şöyle diyecekti:

“Bu reformları, halkımız için yapmaya devam edeceğiz. Bizi AB’ye almasanız da adını Ankara Kriterleri koyar devam ederiz.”

Bu ifade, Yeni Türkiye’nin; Ankara’daki değişimin, aslında mevcut paradigmanın paralanmak üzere olduğunun bir resmiydi.

AB’den gelen Bakanlar, AB ülkeleri ile geliştirilen ilişkiler, tüm engellenmelere rağmen büyük bir azimle çalışan Parti kurmayları, halkın gözünden kaçabilir miydi?

Tarihinin en büyük krizini yaşamış bir ülke iken, 2007 yılına geldiğimizde 23 çeyrek aralıksız büyüyen bir ülke olmuştuk. Enflasyon tek haneye inmiş, işsizlik rakamları da gerilemeye başlamıştı.

Sağlıkta, ekonomide, sosyal ve siyasi politikalarda atılan adımlarla, devletin çehresi değiştirildi. Halkın devlete ve siyasilere karşı zedelenmiş güveni tesis edildi.

O soğuk ve tepeden bakan devlet yerine, halkının hizmetinde olan “Garson Devlet” anlayışı getirildi.

2003 yılında kamu maliyesinde yapılan reformlar ile şeffaflaşma ve etkili çalışma ortamı yaratıldı.

Artık kamu kurumlarında işler daha hızlı ilerliyor, kurumlar arası iletişim ve teknolojinin yaygın kullanımı birçok işi kolaylaştırıyordu.

Buna rağmen vesayetçiler, bu başarıdan tedirgin oluyor, engellemek için ellerinden geleni yapmaya devam ediyor ve edeceklerdi de.

Bu koşullarda 2007 erken seçimlerinde AK Parti, kendi rekorunu da kırarak, yüzde 47 oranında oyla ve güçlü bir meclis aritmatiği ile yeniden iktidardaydı.

Vesayetçilere yardım eden Ağar ve Mumcu’ların aparat partileri de meclise giremedi. Böylece hem 367 engeli aşıldı hem de tarihe, artık bu halkın önemli bir kesiminin, vesayetçilere göz kırpan herhangi bir partiye prim vermeyeceği not düşüldü.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum