İstanbul
12 Mart, 2025, Çarşamba
  • DOLAR
    36.61
  • EURO
    39.93
  • ALTIN
    3435.3
  • BIST
    10.61
  • BTC
    83646.244$

AK Parti ve Seçimler

14 Ocak 2019, Pazartesi 14:53 742 kez okundu.

Yine bir seçim dönemindeyiz.

Bu minvalde yazılar, propagandalar ve aday tanıtımları, gündemi oluşturmakta.

AK Parti’nin başarısında belediyecilik anlayışının etkisini biliyoruz.

Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belediyecilikteki başarısı, henüz tanınmayan partisi için önemli ve hatta tek referanstı.

Bildiğiniz gibi AK Parti, 14 Ağustos 2001’de kuruldu. Kurulduktan bir yıl sonra Kasım 2002 seçimlerine katılarak yüzde 35 oy alan partinin lideri, maalesef siyasi yasaklıydı.

Aslında yeni kurulmuş bir partinin, böyle bir oy alması beklenmiyordu. Medyanın ve bazı odakların beklemediği bir başarıydı. Adeta, ters köşe oldular.

Ülke, tarihinin en büyük krizi olan 2001 krizini yaşamış; bu kriz tarihe Kara Çarşamba olarak geçmişti.

Krizi biraz hatırlayalım.

O dönem iktidarda Bülent Ecevit’in Başbakan olduğu, DSP, MHP ve ANAP koalisyonu vardı. Genellikle uyumlu bir görüntü veriliyordu.

Cumhurbaşkanı ise Ahmet Necdet Sezer’di. Vesayetin asık yüzü, Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı’nda Anayasa kitapçığını Ecevit’e fırlatmış ve Ecevit toplantıyı terk ederek, çıkışta durumu son derece gergin bir şekilde basına açıklamıştı. 

Bu olay, piyasaları altüst etti ve borsa bir günde yüzde 15 düştü, gecelik faizler 7500’e çıktı. Dolar ise 695 liradan 900 liraya fırladı. Bir gece Merkez Bankası’ndan 7,5 milyar dolar çekildi.

Kitap fırlatma sadece psikolojik etkiyle, sonuçları hızlandırdı. Zira ülke ekonomisi oldukça zor durumdaydı. 28 Şubat post modern darbesiyle zaten bankalar hortumlanmış, daha sonra yaşanan Büyük Marmara depremi ile çok acı kayıplar yaşanmıştı. Aynı zamanda ülkenin ekonomik dinamosu olan bölge olduğundan, yeniden toparlanmak zaman alacaktı.

Kaldı ki, zaten yıllarca IMF ile yapılan anlaşmalarla da alınan borçlar, cari ödemelere gidiyor, yatırım yapılamıyordu. Ayrıca yapılan son anlaşma da başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Deprem için toplanan yardım paraları ile işçi ve memurun ücretleri ödeniyor, çarklar işlemiyor ve ülke tarihinin en derin krizini yaşıyordu.

Binlerce işyeri kapandı. Çok büyük iflaslar yaşandı. O dönem 1,5 milyon insan işinden oldu. Esnaf, kepenk kapatarak protesto eylemleri yapıyordu. Bunlardan en bilineni, Başbakan Ecevit’e fırlatılan yazar kasa olayıydı.

Çok büyük sosyal patlamalar olmadıysa, bu bizim kültürel dokumuzdandı. Benzer krizleri yaşayan Arjantin gibi ülkelerde marketler yağmalanırken, bizde aileler birleşmeyi, yakın akrabalar aynı çatı altında yaşamayı seçti.

Aktif olarak piyasanın içinden biri olarak, 99 depreminden itibaren yaşadığımız zor günleri, iptal edilen makine siparişlerini, durma noktasındaki ticari faaliyetlerin sonuçlarını yakından yaşayıp, etkilenenlerden biriydim.

Ekonomik krizlerin faturası, haklı olarak ülkeyi yöneten kadrolara çıkarılır. Dolayısıyla ilk seçimde, ülkenin bu hale gelmesinde rolü olan siyasileri tasfiye eden halk, İstanbul’da destan yazan bir kişinin liderliğindeki AK Parti’ye destek verdi. Doğru da karar verdiğini düşünüyorum.

Şahsen, benim de oy verme nedenim buydu. Zira partiyi tanımıyorduk. Bir gecede benim için, psikolojik olarak bile çok şey değişti. Sonuçların açıklanması gecenin yarısını buldu. Ekranlarda o saatte gördüğüm, dinamik parti kadroları, ertesi gün sabahın erken saatlerinde yapılan toplantı ve yürütmede yer alacakların açıklanması, o günlerde alışık olmadığımız bir hızdı.

Haftalarca toplanamayan Bakanlar Kurulu, alınamayan kararlar, şimdi gençlerin yavaşlığından şikayet ettiği işleyişin, yüz katı hantallığı, meşhur ”bugün git, yarın gel” zamanlarını yaşamayan bilmez..

2002’den beri iktidarda olan bir parti AK Parti. Artı ve eksileriyle siyasi bir fenomen olan bu hareketi, girdiği tüm seçimleri kazanmasındaki etmenleri, aklım erdiğinde bir sonraki yazıda, yazmaya çalışacağım.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum