Ressam Hülya Yazıcı: ”Sanatçılar bu dünyayı onarmakla hükümlüdür”
”Sanatçılar, savaş alanına çevirdiğimiz, koruyamadığımız bu dünyayı onarmak için hükümlüdür bence. Kavramsal sanatla ilişki kurmamın da bu anlamda en önemli nedeni, insanları düşünmeye sevk etmesi, soru sorması ve farkındalık oluşturulması, uyarmasıydı. Bu şekilde 3 trienal yaptım”
İSTANBUL (AA) AİŞE HÜMEYRA BULOVALI Ressam ve Bağımsız Sanat Vakfı Başkanı Hülya Yazıcı, "Bir sanatçı olgunlaşana, kendi dilini ortaya koyana kadar çok uzun bir zaman geçirir ve olgunlaşma döneminde ancak iyi bir şeyler ortaya koyar. Çok zorlayıcı bir hayat biçimi. Bu yolda sanatçıların kendilerini gerçekleştirmek için harcadıkları zamana, edindikleri bilgiye ve bıraktıkları eserlere her zaman saygı duymamız gerektiğine inanıyorum." dedi.
Şu anki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi mezunu Yazıcı, sanat hayatı boyunca Türk İslam kültürü sanatları ve geleneksel üretim biçimlerinin çağdaş sanata olan etkileri üzerine birçok çalışmaya imza attı.
Bu imge ve sembollerden etkilenerek yaptığı çalışmalarını, 19902000 yılları arasında açtığı 12 kişisel sergi ve karma sergilerde sanatseverlerle paylaşan Yazıcı, Dünya Ressamlar Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, sanat hayatını ve projelerini anlattı.
"İpek böceğinin hayatı, kainatın bilgisiyle ilgili bana çok fazla şey öğretti"
Hülya Yazıcı, sanat yaşamında idealist bir şekilde ilerlediğini dile getirerek, "Hayatım boyunca sanatta güzellik duygusunu, onarma ve sanatın fayda kısmını önemseyerek bu süreci devam ettirdim. Çünkü çok özel bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu coğrafyadaki kültürel gelişmelerin sürekliliğini çok sevdiğim için burada (sanatta) ısrarla devam ettim." diye konuştu.
Uzun bir süre öğretmenlik de yaptığını ifade eden Yazıcı, daha sonra kavramsal sanatla tanıştığını belirterek, şöyle devam etti:
"Kavramsal sanat beni çok cezbetti diyebilirim. O zaman kavramsal sanatla karşılaştığımda Türkiye'de 12 yıldır sanırım bienaller yapılıyordu. Sanatın sadece güzeli gösterme yönü sadece beni değil aslında, bütün sanat dünyasını 18. yüzyıldan sonra çok da cezbetmedi. Çünkü güzel zaten var. Var olan bir şeyi tekrar göstermenin çok da doğru olmayacağını sanatçılar keşfettiler. Bu anlamda çocukluğumdan bu yana beni çok etkileyen ipek böceği ile alakalı bir bilgi buldum ve yıllar içinde onu anlamaya çalıştım. Üretmek için planlanmış ve o üretme işi son derece sanatsal olmakla birlikte aynı zamanda da insanlığa fayda sağlayan bir üretim. İpek böceğinin hayatı, kainatın bilgisiyle ilgili bana çok fazla şey öğretti. Son 10 yılım onunla geçti ve aktarmaya çalıştım."
"Sanatçılar bu dünyayı onarmakla hükümlüdür"
Yazıcı, ipek böceğinin hayatının içinde birçok metaforu olduğuna işaret ederek, "Yine bunun gibi arıların, karıncaların yaşam biçimlerine bakarsanız içinde öyle büyük, öyle önemli öğretiler var ki. Yani biz dünyanın, uzayın ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Fakat bizim mikro olarak gözle göremeyeceğimiz şeylerde de çok büyük sanatlar ve öğretiler saklı. Bütün sanatçıları derin gören insanlar olarak düşünüyorum. Fakat derin baktığımızda dahi göremeyeceğimiz, gayret sarf ederek keşfedilebileceğimiz perdeler olduğunu bilirsiniz. Sanatçı da bilim insanı da aslında hep bir perde açmaya çalışıyor." dedi.
Sanatçıların arayan ve perdeleri kaldırmakla yükümlü olan kişiler olduğuna dikkati çeken Yazıcı, şunları kaydetti:
"Aynı zamanda sanatçılar, savaş alanına çevirdiğimiz, koruyamadığımız bu dünyayı da onarmak için hükümlüdür bence. Kavramsal sanatla ilişki kurmamın da bu anlamda en önemli nedeni, insanları düşünmeye sevk etmesi, soru sorması ve farkındalık oluşturması, uyarmasıydı. Bu şekilde 3 trienal yaptım. Birincisi İstanbul'la ilgiliydi. 40 Türk sanatçıyla şehri dinlemeye çalıştık. İkinci trienalimiz 3 yıl sonra yol kavramını işledi. Yol, aslında çok yönlü işlenebilecek bir kavram. Yol trienali gezi olayları sırasında açıldıktan iki gün sonra tahrip edildi. Uluslararası bir trienaldi. Daha sonra tekrar, o tahribi onarıp sergimizi açtık. Daha sonra mültecilik, yurtsuzlaşma konulu bir trienal yaptık. Bu trienale de yine dünyanın her yerinden mülteci sanatçıları davet ettik. Mültecilik, insanlık sorunları içerisinde genel olarak baktığımızda en zoru. İnsanların sınırlarda kalması, oralarda verdikleri yaşam mücadelesi, bütün bunlar son derece acı. Gittikleri ülkelerde yaşadıkları varoluş savaşı, kimlik meselesi, bütün bunlara insanlığın gördüğü en büyük acı diyorum. Dördüncü trienali de planlamıştık, projesi hazırdı. Fakat pandemi nedeniyle ne yazık ki henüz gerçekleştiremedik."
"Tüm sanatçılar, bir varoluş biçimini ortaya koyarlar"
Hülya Yazıcı, pandemi sürecinin kendilerini de birçok anlamda etkilediğini söyleyerek, geçen yıl Hollanda'da gerçekleştirmeyi planladıkları "Karşılaşmalar" adlı karma sergiyi, bu yıl 17 Nisan'da açacaklarını aktardı.
Kadın cinayetlerine de dikkat çekmek amacıyla geçen yıldan bu yana bir sergi hazırlığı içerisinde olduğunu belirten Yazıcı, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın destekleriyle "Bir İhtimal Daha Var" adlı farkındalık sergisini, 5 Mart'ta Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde açacaklarını, 10 Mart'ta da serginin bir söyleşisi olacağı bilgisini verdi.
Yazıcı, bir medeniyet oluşturmanın ancak sanatla inşa edildiğinin altığını çizerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Tüm sanatçılar, bir varoluş biçimini ortaya koyarlar bu hem kendileri hem de kendi medeniyetleri içindir. Dolayısıyla bu bir ömre bedel aslında. Çünkü bir sanatçı olgunlaşana, kendi dilini ortaya koyana kadar çok uzun bir zaman geçirir ve olgunlaşma döneminde ancak iyi bir şeyler ortaya koyar. Çok zorlayıcı bir hayat biçimi. Buna rağmen sanatçı üretmekten hiçbir zaman vazgeçmez. Onun için bütün sanatçılara saygı duyuyorum. Bu yolda kendilerini gerçekleştirmek için harcadıkları zamana, edindikleri bilgiye ve bıraktıkları eserlere her zaman saygı duymamız gerektiğine inanıyorum. İnsanların onlardan öğrenmesi gereken çok şey var."
"Bizler için sanat bir yaşama biçimi, yaşama şekli"
Sanatın insanı var eden bir unsur olduğu yorumunu yapan Yazıcı, "Biz sanatı nasıl yaşatmalıyız? Bu süreçleri, sanatçı üzerine almış ve bunun ağırlığını taşıyorsa, başka birilerinin de onların hayatını kolaylaştırmak mecburiyeti vardır diye düşünüyorum. Bizim ülkemizde bu durum maalesef çok zayıf. Sanatçılar, bu destekten mahrum aslında. Bizler için sanat bir yaşama biçimi, yaşama şekli. Sadece duvara astığımız bir resim ya da bir yerde konumlandırdığımız bir heykel değil sanat, bizim hayata bakışımız, çevre düzenlememiz, evimize, yememize, konuşmamıza kadar, bizi insan yapan şey aslında. Bundan uzaklaştığımız zaman biz insanlığımızdan bir şeyler kaybediyoruz. Onun için sanatla, sanatlı yaşamak diyorum." ifadelerini kullandı.
Hülya Yazıcı, 2008'de kavramsal sanat çalışmaları adına Bağımsız Sanat Derneği'ni kurduğunu ve 8 yıl burada çalışmalarını sürdürmesinin ardından bir grup arkadaşıyla beraber derneği, Bağımsız Sanat Vakfı'na dönüştürdüklerini aktardı.
Vakıf bünyesinde Anadolu Selçuklu sanatı ile ilgili kitap, film, gezi, sergi ve seminer gibi etkinlikler düzenlediklerini kaydeden Yazıcı, "Tarihsel Serüvende İstanbul'un Delileri ve Meczupları" projesinin yanı sıra son 4 yıldır Vakfın Fatih'teki galerisinde her ay bir sergi gerçekleştirdiklerini ve bu sergilerde sığınmacı sanatçılara da yer verdiklerini belirtti.
Hülya Yazıcı, 2021 yılının "Yunus Emre Yılı" ilan edilmesi üzerine bu konuda da bir sergi projesi yapmak istediğini sözlerine ekledi.
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın