Nankör kedi
ilk duyduğumuzda çok şaşırmıştık: Taksim-Kadıköy dolmuşu! Hele Şişli- Bostancı daha da tuhaftı.
Hem gülüyor hem de şaşıyorduk, böyle şey olur muydu? Taksim'den Kadıköy'e arabayla gidilebilir miydi hiç? "Uzay Yolu" dizisi miydi bu?
Ücreti de az buz değil tastamam on liraydı ha! Böyle bir dolmuş ücreti de daha önce duyulmamıştı. Dolmuş dediğin otuz kuruş, elli kuruş, uzak yolda da yetmiş beş kuruş falan olmalıydı.
Şimdi Şehitler Köprüsü denilen "birinci köprü" açılmıştı... Kırk altı yıl önce.
Orada hiçbir işimiz olmadığı halde dolmuşa binip Kadıköy'e gidiyor, İstanbul'u ilk kez "havadan" görüyorduk... Sağa çekip kaportayı açanlar, "araç bozuldu" numarasıyla şöyle doya doya Boğaziçi'ni seyretmeye koyulanlar bile vardı! Çay demleyip termosla götüren de görülmüştü.
Şimdi Londra-Bakü treni yeraltından geçti de gitti bile. Yakında Pekin'e kadar hiç durmadan gidebilecek.
Bu uzay yolu değil, kalkınma, gelişme yoludur.
***
Binali Yıldırım bir seçim kitapçığı hazırlatmış. Kitapçık lafın gelişi, basbayağı renkli ve bol resimli, kalınca bir dergi bu. Gazeteler ek olarak veriyorlar.
Orada İstanbul'un "metro planını" gördüm de ağzım açık kaldı.
Açılmış ve yeni açılacak hatlarıyla bir Paris, bir Londra metrosu kadar zengin ve karmaşık.
Eskiden gazeteler bu şehirlerin metro planlarıyla İstanbul'un tek istasyonlu sözde metrosunu, Karaköy-Tünel "fünikülerini" yanyana koyup dalga geçerlerdi. (Artık geçemedikleri için bu sefer "soğan fiyatları" üzerinden vuruyorlar. Kendilerine bir "tüyo" vereyim: Çakal eriği yeni çıktı, kilosu beş yüz lira. Oradan da saldırın.)
Metro hattı, akıl almaz yerlerde başlıyor ve bitiyor: Halkalı'dan hiç durmadan Gebze...
Olur mu? Halkalı'dan trene binecektin, Sirkeci'de inip vapurla Haydarpaşa'ya, oradan "kara trene" binip Gebze'ye... Sabah çık, öğleden sonra varırsın.
Daha yetmişli yıllarda bile kara tren işlerdi, kömürlü... Haydarpaşa'dan bin, daha Erenköy'e varmadan üstün başın simsiyah olurdu...
***
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın